Kavgalı, gürültülü toplum olduk. Gün geçmiyor ki kadın kocasını bıçaklamasın veya kocası kadını öldürmesin. Yıllarca arkadaş olan kişiler sudan nedenlerle birbirini bıçaklamasın veya öldürmesin.
Toplumsal olarak baktığımızda toplum, karpuz gibi ikiye ayrılmışız. Bu olgu, bizi üzüyor ve endişelendiriyor. Yılların birikimi zamanla su yüzüne çıktı. Olayın altında yatan temel neden ekonomiktir. Bu faturayı çıkarmadan bu toplumsal bölünmüşlüğü çözmek olası değil.
Araştırmalara göre kişiler arası güvenin en zayıf olan ülkesiyiz. Dünya değerlerine göre Türkiye'de kişiler arasındaki güven yüzde 12'dir. Bu oran İsveç, Norveç gibi ülkelerde yüzde 70'tir.
Araştırmalar gösteriyor ki bu ayrışma, politik yapılanmanın çok ötelerindedir. Çocuklarımıza bu olumsuzluk yansımıştır. Bir genç kendi görüşünün dışında birisiyle evlenmiyor. Karşı görüşten birisiyle ticari iş yapmak istenmiyor. Bunun ötesinde karşı görüştekiler birbirleriyle komşu olmak da istemiyor. Bu bence hastalık haline gelmiştir.
Ülkemizin yüzde ellisi genç nüfustur. Kamplaşma ideolojik olduğu kadar ekonomiktir de. Toplumsal güven doğal olarak ekonomiktir. Ne zaman farklı fikirden insanlarda karşılıklı güven oluşturulursa ekonomik yönden büyüme sağlanır.
Ülkemizin kalkınma oranı yüzde 11 olarak açıklandı. Doğruluk oranını tartışmama gerek yok ama bu oran 80 milyona yansımış mıdır yoksa mutlu azınlığı daha çok mu zengin etmiştir? Bunu tartışmakta yarar vardır. Çünkü kalkınmadan beklenen gelir dağılımının hakça olmasıdır. İşte o zaman toplumsal kalkınmadan söz edebiliriz.
İnsanları huzur içinde yaşatmak yönetimin temel görevidir. Bunun altında yatan temel neden de ekonomiktir. Bir ülkede ekonomiyi şaha kaldırmanın yolu toplumsal güvenden geçmektedir. Yol, köprü, AVM yapmak kalkınmanın işareti olamaz. Çağdaş bir eğitim, karşılıklı hoşgörü, ekonomik paylaşımda eşitlik; ekonomik kalkınmanın temelini oluşturur. Fabrikalar kurmak tarımsal gelişmeyi teşvik etmek, tüketen toplum oluşturup üretimi artırmak ülkenin kalkınmasının temel koşuludur. Birçok ekonomistin birleştiği temel nokta, toplumsal güvenin yüzde 1 artışı, ekonomik kalkınmada yüzde 2,4 oranında artış sağlandığıdır.
Toplumsal kalkınma istiyorsak öncelikle toplumsal barışı sağlamak zorundayız. Bu da elbette ki iktidara düşen temel görevdir. Kendi yandaşlarını korumak ve diğerlerini ötekileştirmek gibi yaklaşımlar toplumsal kalkınmayı değil kişisel zenginliği yaratır. Toplumsal huzur beraberinde karşılıklı güveni ve dolayısıyla devlete güveni oluşturur.
Evet, şu anda karpuz gibi yarılmış bir toplumuz. Türkiye kalkınmış ülkelerle rekabet edebilmesi için katma değeri yüksek üretime geçmesi gerek. Bunun için de ülkenin her tarafında üretime geçmek şart. Fındığı, üzümü, zeytini, pamuğu, inciri, tahılı akıllı üretip piyasaya sunmak gerekir. Eğer dışa bağımlı bir ülke olmaktan kurtulmak istiyorsak yol, köprü AVM'ye ayırdığımız paranın onda ikisini ekonomiye ayırmamız kaçınılmazdır.
Yalan mı?
Toplumsal olarak baktığımızda toplum, karpuz gibi ikiye ayrılmışız. Bu olgu, bizi üzüyor ve endişelendiriyor. Yılların birikimi zamanla su yüzüne çıktı. Olayın altında yatan temel neden ekonomiktir. Bu faturayı çıkarmadan bu toplumsal bölünmüşlüğü çözmek olası değil.
Araştırmalara göre kişiler arası güvenin en zayıf olan ülkesiyiz. Dünya değerlerine göre Türkiye'de kişiler arasındaki güven yüzde 12'dir. Bu oran İsveç, Norveç gibi ülkelerde yüzde 70'tir.
Araştırmalar gösteriyor ki bu ayrışma, politik yapılanmanın çok ötelerindedir. Çocuklarımıza bu olumsuzluk yansımıştır. Bir genç kendi görüşünün dışında birisiyle evlenmiyor. Karşı görüşten birisiyle ticari iş yapmak istenmiyor. Bunun ötesinde karşı görüştekiler birbirleriyle komşu olmak da istemiyor. Bu bence hastalık haline gelmiştir.
Ülkemizin yüzde ellisi genç nüfustur. Kamplaşma ideolojik olduğu kadar ekonomiktir de. Toplumsal güven doğal olarak ekonomiktir. Ne zaman farklı fikirden insanlarda karşılıklı güven oluşturulursa ekonomik yönden büyüme sağlanır.
Ülkemizin kalkınma oranı yüzde 11 olarak açıklandı. Doğruluk oranını tartışmama gerek yok ama bu oran 80 milyona yansımış mıdır yoksa mutlu azınlığı daha çok mu zengin etmiştir? Bunu tartışmakta yarar vardır. Çünkü kalkınmadan beklenen gelir dağılımının hakça olmasıdır. İşte o zaman toplumsal kalkınmadan söz edebiliriz.
İnsanları huzur içinde yaşatmak yönetimin temel görevidir. Bunun altında yatan temel neden de ekonomiktir. Bir ülkede ekonomiyi şaha kaldırmanın yolu toplumsal güvenden geçmektedir. Yol, köprü, AVM yapmak kalkınmanın işareti olamaz. Çağdaş bir eğitim, karşılıklı hoşgörü, ekonomik paylaşımda eşitlik; ekonomik kalkınmanın temelini oluşturur. Fabrikalar kurmak tarımsal gelişmeyi teşvik etmek, tüketen toplum oluşturup üretimi artırmak ülkenin kalkınmasının temel koşuludur. Birçok ekonomistin birleştiği temel nokta, toplumsal güvenin yüzde 1 artışı, ekonomik kalkınmada yüzde 2,4 oranında artış sağlandığıdır.
Toplumsal kalkınma istiyorsak öncelikle toplumsal barışı sağlamak zorundayız. Bu da elbette ki iktidara düşen temel görevdir. Kendi yandaşlarını korumak ve diğerlerini ötekileştirmek gibi yaklaşımlar toplumsal kalkınmayı değil kişisel zenginliği yaratır. Toplumsal huzur beraberinde karşılıklı güveni ve dolayısıyla devlete güveni oluşturur.
Evet, şu anda karpuz gibi yarılmış bir toplumuz. Türkiye kalkınmış ülkelerle rekabet edebilmesi için katma değeri yüksek üretime geçmesi gerek. Bunun için de ülkenin her tarafında üretime geçmek şart. Fındığı, üzümü, zeytini, pamuğu, inciri, tahılı akıllı üretip piyasaya sunmak gerekir. Eğer dışa bağımlı bir ülke olmaktan kurtulmak istiyorsak yol, köprü AVM'ye ayırdığımız paranın onda ikisini ekonomiye ayırmamız kaçınılmazdır.
Yalan mı?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023