Yeni Mesaj Gazetesi 17 Nisan Pazar günü İstanbul'da Ehl-i Beyt'in tanıtımı ile ilgili bir panel düzenledi. Bu toplantıya davetli olarak katıldım. Sabah saat onda başlayan oturumlar 19.00'da BTP Genel Başkanı Prof. Haydar Baş'ın kapanış konuşmasıyla sonlandı.
Ben konunun dini boyutunu, bu konuda yeterli bilgisi olan kişilere bırakıyorum. Ben daha çok toplantının toplumsal boyutunu irdelemek istiyorum.
Toplantının başladığı saatten akşam 19.00'a kadar 15 dakikalık yemek molası dışında salondan ayrılmadım. Amacım hem bilgi birikimimi artırmak hem de yazdığım bu yazıda yanlışa düşmemekti.
Sunum üç oturumda gerçekleşti. Gerek toplantıyı yöneten oturum başkanları, gerekse konuşmacılar, konularında elbette ki yeterliydiler. Daha doğrusu derslerine iyi çalışmışlardı. Akıcı bir anlatımla etkileyici hitapla salonda duygusal anlar yaşandı. Zaman zaman da coşkuya dönüştü. Çünkü izleyici insanlar inançlı ve bilinçliydi.
Üç oturumda da Hz. Ali'ye yapılan haksızlıklar örneklerle anlatıldı. Konuşmacılardan edindiğimiz bilgilere göre ilk Halifelik hakkı Hz Ali'ye ait olduğu gerçeği İslam Tarihi içinde örneklerle biz dinleyicilere sunuldu. Hz. Hasan'a ve Hz. Hüseyin'e yapılan ayak oyunları ve öldürülmeleri salondaki bizleri hüzünlendirdi. O inançlı insanları, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in torunlarının öldürülmeleri o günün Halifeliğini elinde tutan kişilerin Saygın Dinimize ne kadar zarar verdikleri yorumlandı.
Sevgiyi, paylaşımı ve hoşgörüyü temsil eden İslam Dini, Vahabi Aşireti'nin yaklaşımı ile nasıl şiddete dönüştüğünü orada öğrendik. Memluk Sultanlarının Kutsal Dinimizi kendi çıkarları doğrultusunda korku salarak nasıl yozlaştırmak istediklerini de ibretle dinledik.
Konuşmacılarımızın ortak yönleri İslam Dünyası'nda özellikle ülkemizde mezhep, ırk ve inanç farkı aranmadan milli birlik ve beraberlik mesajları vermeleriydi.
Ben, Sevgili Prof. Haydar Baş'la yaptığım söyleşilerden sonra Alevi vatandaşlarımıza ne kadar haksızlık yapıldığını öğrendim ve anladım. Onlara atılan çirkin iftiralar, onları ikinci sınıf insan görmeler karşısında kendi insanlığımdan utanır oldum.
Özellikle Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında geçen şiddetli savaşlar Alevi vatandaşlarımızın kıyımdan geçirilmelerine neden olmuştur. Halbuki Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında Alevi dedelerinin ne kadar büyük özverilerinin olduğunu inkar edemeyiz. Hacı Bektaşı Veli gibi Tasavvuf Ermişlerinin Anadolu halkının eğitiminde oynadığı rolü unutmak haksızlık olur.
Sevgili sunumcular her fırsatta Mustafa Kemal Atatürk'e ait bilgilerini sundular. Atatürk'ün İslam Dini'ne yaptığı katkıları örneklerle anlattılar. O'nun savaş meydanlarında savaşırken bile yanından Hafızını ayırmadığını, Japonya'da kendi parası ile cami yaptırdığını, Atatürk'e dinsiz diyen beyinlere gönderme yaptılar. Hz. Peygamberimizin evi, mezarı ile oynamak isteyen Vahabilere yani şu andaki Suudi Krallığına:
"Peygamberimizin mezarının ve evinin bir taşına dokunursanız, ordularımla aşağı inerim" diye yazı yazdığını yine Atatürk'e dil uzatanlara ders verdiler.
Edindiğim izlenim, dini yönden salona hoşgörü, sevgi ve barış egemendi. İkinci yaklaşım ise Kurtuluş Savaşı ile Dinimiz korunmuş ve hurafelerden temizlenmek istenmiştir. Atatürk'ün dinimize yaptığı hizmetler gerçekçi ve yeterli kişilerce anlatılmıştır. Salonu dolduran binlerce kişi bu gerçeği öğrenmiştir.
BTP Genel Başkanı Prof Haydar Baş, kapanış konuşmasında, ulusal bütünlük istemiş, ülkemizin barış içinde yaşaması mesajını kendi nazik üslubu ile topluma sunmuştur.
Konuşmacıların yüreklerine ve beyinlerine sağlık?
Ben konunun dini boyutunu, bu konuda yeterli bilgisi olan kişilere bırakıyorum. Ben daha çok toplantının toplumsal boyutunu irdelemek istiyorum.
Toplantının başladığı saatten akşam 19.00'a kadar 15 dakikalık yemek molası dışında salondan ayrılmadım. Amacım hem bilgi birikimimi artırmak hem de yazdığım bu yazıda yanlışa düşmemekti.
Sunum üç oturumda gerçekleşti. Gerek toplantıyı yöneten oturum başkanları, gerekse konuşmacılar, konularında elbette ki yeterliydiler. Daha doğrusu derslerine iyi çalışmışlardı. Akıcı bir anlatımla etkileyici hitapla salonda duygusal anlar yaşandı. Zaman zaman da coşkuya dönüştü. Çünkü izleyici insanlar inançlı ve bilinçliydi.
Üç oturumda da Hz. Ali'ye yapılan haksızlıklar örneklerle anlatıldı. Konuşmacılardan edindiğimiz bilgilere göre ilk Halifelik hakkı Hz Ali'ye ait olduğu gerçeği İslam Tarihi içinde örneklerle biz dinleyicilere sunuldu. Hz. Hasan'a ve Hz. Hüseyin'e yapılan ayak oyunları ve öldürülmeleri salondaki bizleri hüzünlendirdi. O inançlı insanları, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in torunlarının öldürülmeleri o günün Halifeliğini elinde tutan kişilerin Saygın Dinimize ne kadar zarar verdikleri yorumlandı.
Sevgiyi, paylaşımı ve hoşgörüyü temsil eden İslam Dini, Vahabi Aşireti'nin yaklaşımı ile nasıl şiddete dönüştüğünü orada öğrendik. Memluk Sultanlarının Kutsal Dinimizi kendi çıkarları doğrultusunda korku salarak nasıl yozlaştırmak istediklerini de ibretle dinledik.
Konuşmacılarımızın ortak yönleri İslam Dünyası'nda özellikle ülkemizde mezhep, ırk ve inanç farkı aranmadan milli birlik ve beraberlik mesajları vermeleriydi.
Ben, Sevgili Prof. Haydar Baş'la yaptığım söyleşilerden sonra Alevi vatandaşlarımıza ne kadar haksızlık yapıldığını öğrendim ve anladım. Onlara atılan çirkin iftiralar, onları ikinci sınıf insan görmeler karşısında kendi insanlığımdan utanır oldum.
Özellikle Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında geçen şiddetli savaşlar Alevi vatandaşlarımızın kıyımdan geçirilmelerine neden olmuştur. Halbuki Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında Alevi dedelerinin ne kadar büyük özverilerinin olduğunu inkar edemeyiz. Hacı Bektaşı Veli gibi Tasavvuf Ermişlerinin Anadolu halkının eğitiminde oynadığı rolü unutmak haksızlık olur.
Sevgili sunumcular her fırsatta Mustafa Kemal Atatürk'e ait bilgilerini sundular. Atatürk'ün İslam Dini'ne yaptığı katkıları örneklerle anlattılar. O'nun savaş meydanlarında savaşırken bile yanından Hafızını ayırmadığını, Japonya'da kendi parası ile cami yaptırdığını, Atatürk'e dinsiz diyen beyinlere gönderme yaptılar. Hz. Peygamberimizin evi, mezarı ile oynamak isteyen Vahabilere yani şu andaki Suudi Krallığına:
"Peygamberimizin mezarının ve evinin bir taşına dokunursanız, ordularımla aşağı inerim" diye yazı yazdığını yine Atatürk'e dil uzatanlara ders verdiler.
Edindiğim izlenim, dini yönden salona hoşgörü, sevgi ve barış egemendi. İkinci yaklaşım ise Kurtuluş Savaşı ile Dinimiz korunmuş ve hurafelerden temizlenmek istenmiştir. Atatürk'ün dinimize yaptığı hizmetler gerçekçi ve yeterli kişilerce anlatılmıştır. Salonu dolduran binlerce kişi bu gerçeği öğrenmiştir.
BTP Genel Başkanı Prof Haydar Baş, kapanış konuşmasında, ulusal bütünlük istemiş, ülkemizin barış içinde yaşaması mesajını kendi nazik üslubu ile topluma sunmuştur.
Konuşmacıların yüreklerine ve beyinlerine sağlık?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023