Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 05.03.2013 tarihli yazısıdır
Rus Parlamentosu Duma'da yalnızca tezimiz Milli Ekonomi Modeli'ni (MEM) anlatmadık. Milletvekillerinden oluşan bir grupla sohbet imkânımız da oldu.
İktidar partisine mensup bir vekil bize Meclis binasını gezdirdi, hakkında bilgiler verdi. İktidar ve muhalefet vekilleri beraber bize ev sahipliği yaptılar.
Devlet Başkanı Putin'in "Bu modeli, adil paylaşımı sağlayacağı, halkın mutluluğunu temin edeceği için Rusya da uygulayacağım" demesi gibi MEM'in bu ülkedeki faydaları etrafında gerek iktidar, gerek muhalefet kenetlenmiştir.
Rusya'da devleti ve milleti ayakta tutan kurumlar etrafında vekiller, akademisyenler, basın ve halk bir arada hareket etmektedir. Yani, ülke menfaatine bir gelişme karşısında iktidar bunu biz desteklemeyiz, bu muhalefetin tezi demiyor.
"Güçlü millet, güçlü devlet" anlayışı işte budur.
Yüzyıllara dayanan köklü ve değişmeyen bir devlet anlayışı var, Rusya'da. Esasen biz, MEM'i Duma'da anlattık ancak tez Rus Parlamentosu'nda zaten biliniyordu.
2005 senesindeki ilk kongrenin ardından en az 5 akademisyen ile devamlı bizi takip ettiler, kur politikası, maliye politikası, madencilik, tarım konularda görüşlerimize başvuruyorlar, bizle tartışmaya giriyorlardı.
Benim de bu tartışmalardan sonra kendime, "Allah Allah bu nedir?" diye dediğim çok olmuştur.
Meğer tezin tamamını hayatlarına geçirebilmek için bu teze tam hâkim olmak istiyorlardı. Duma'ya gittikten sonra bunu daha iyi idrak ettim.
Görüşmelerin etkisi ile MEM'in bazı kurallarını hayata geçirerek 2006'dan bu yana ciddi bir kalkınma hamlesi yaptılar ve tek kutuplu dünyada tekrar ikinci kutup olmayı başardılar.
Bu tablo bize gösterdi ki, Rusya'da siyaset denince Türkiye'dekinden farklı şeyler anlaşılmaktadır.
Türkiye'deki siyasi iradenin kapitalizmin peşine takılmaktansa, köklü ve güçlü devlet anlayışından "milli duruş" adına ders çıkarması gerekir.
Biz, Rusya'nın sarıldığı Milli Ekonomi Modeli'ni bırakın cumhurbaşkanı veya başbakanın ağzından duymayı, modele bir vekilimizin konuşmasında dahi ismen rastlamadık.
Putin'in danışmanı, "İktisadi bağımsızlığımız için ihtiyacımız var" diyerek, Milli Ekonomi Modeli'nin bağımsız bir ekonomiyi temin eden kodlarına dikkat çekti.
Türkiye'de ise, iktidarın ve muhalefetin birbirini eleştirmekten başka bir gayesine rastlamıyoruz. Siyasete AB'nin ve ABD'nin yön verdiği ülkemizde, iktisadi bağımsızlığın formülü maalesef nazarlardan saklanmaktadır.
Rusya Parlamentosu'ndan ABD'ye, "Senin kapitalizmini MEM ile yok ettim" mesajı verilirken, Türkiye'de tık yoktu. Türkiye de gündem, İmralı görüşmelerini basına kimin sızdırdığı ve bunun yol haritasına olan etkisi üzerine kurulu.
Görünen o ki, ülkemizde siyaset yapmayı unutmuşuz. Siyaset, millet ve devlet yararına iyiyi ve daha iyiyi hayata geçirebilmenin anahtarıdır.
Bugün bizim meclis içindeki ve dışındaki arkadaşlarımızda ise bu halden eser kalmadı…
Atatürk'ün tam bağımsızlık üzerine kurulu, milli menfaatlerden taviz vermeyen yaklaşımı ile günün siyasileri arasında dağlar kadar fark var.
Zaten bu fark, ülkenin geleceğini 30 bin kişinin katilinin eline bırakmadı mı? Tutanakların kimin tarafından basına sızdırıldığının veya tutanaklarda ne yazdığının önemi yoktur.
Gelinen nokta, terörle savaş gündeminden, Anayasamızı onların hazırladığı bir sürece dönüşmüştür. Bu büyük bir geri gidiştir ve vebali ağırdır.
Ülkemizde AB ve ABD ne kadar kalkınmamızı, bir olmamızı istiyorsa iktidar ve muhalefet denilen bu fikriyat etrafında birleşmektedir. Her iki tarafta kendine ait bir projenin hesabında değiller.
İşte bu zihniyet bizi senelerce terörizm adı altında mücadele ettiğimiz çevre ile bir masa etrafında oturma mecburiyetinde bırakmıştır.
Ne hazin tecellidir ki, teröristle bir masaya oturmakla açıkça mağlup olduğunu ilan etmekten çekinmedikleri halde, ülkemizin kalkınmasında önemli olan böyle bir tezi gizlemekteler.
Bu ne korkunç oyundur.
Milletin ve devletin ayakta kalabilmesi için, iktidar ve muhalefetin milli anlayış etrafında bir olması gerekir. Allah bu anlayışı önce iktidara sonra tüm siyasilerimize nasip etsin…
O zaman kayıkçı kavgaları sona erer, ülkenin kalkınması gündeme gelir.
Maalesef şimdi ise, çöküşe ve kayıkçı kavgasına devam...
Allah bize merhamet eylesin.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- 8. Ehl-i Beyt Sempozyumu / 03.10.2024
- Aldatılan İslam dünyası / 02.10.2024
- Bizim aynamızda kendini görenler / 01.10.2024
- İçte sağlanacak birlik liderliğin şartıdır / 30.09.2024
- Hz. Peygamber'in şefaati haktır / 29.09.2024
- İnsanlığın kurtuluşu MEM / 28.09.2024
- İmam Musa Kazım'ın ilmi / 27.09.2024
- İnandım diyen her insan iddia sahibidir / 26.09.2024
- Milli paralarla ticaret için önce milli paraya sahip olmalıyız / 25.09.2024
- Milli para alnımızın teridir / 24.09.2024
- Aldatılan İslam dünyası / 02.10.2024
- Bizim aynamızda kendini görenler / 01.10.2024
- İçte sağlanacak birlik liderliğin şartıdır / 30.09.2024
- Hz. Peygamber'in şefaati haktır / 29.09.2024
- İnsanlığın kurtuluşu MEM / 28.09.2024
- İmam Musa Kazım'ın ilmi / 27.09.2024
- İnandım diyen her insan iddia sahibidir / 26.09.2024
- Milli paralarla ticaret için önce milli paraya sahip olmalıyız / 25.09.2024
- Milli para alnımızın teridir / 24.09.2024