Türkiye'de bugünkü tahminlere göre üç milyona yakın Suriyeli "konuk" var. Yine bu sayının yarısının 18 yaş altı çocuk ve gençler olduğu bilinmekte.
Çocukların yüzde 40'ından fazlası beş ya da daha fazla travmatik olay (şiddete maruz kalmak, tanık olmak, ailesinden birini kaybetmek, aileden ayrı kalmak gibi?) yaşamışlardır.
Yapılan araştırmalara göre çocukların önemli bir grubunun psikolojik kaynaklı sorunları mevcuttur. Yüzde 35'i "klinik" anlamda depresyondadır. Bu duyguların zaman zaman öfke, zaman zaman ise yaşamdan beklenti kalmaması olarak ifade edilmektedir.
Anlaşılan o ki, bu çocuklar yetişkinliğe giden yolda çok önemli bir risk altındadır. Acilen ruh sağlığı ile ilgili olarak önlem alınmazsa ve yardım sağlanmazsa bir kayıp nesil oluşma ihtimali vardır.
Lübnan'da yapılan bir çalışmanın sonuçları açıklandı;
Göçmenlerin yarıya yakınının ruh sağlığı anlamında yardıma gerek duyulduğu ifade edilmektedir.
Türkiye'deki çocukların çoğunluğu okula devam edemiyorlar, geçici ve öteki bir yaşam sürdürüyorlar. Ruh sağlığı için gerekli sosyal destek bir yana, hayatta kalabilmek için zorlanıyorlar.
Çocukların sağlıklı, verimli yetişkinler olmaları için en temel ihtiyaçları güven duygusu ve etraflarında güvendikleri yetişkinlerden aldıkları sevgi, şefkat ve geleceğe yönelik umut duygusudur.
Sorun kapımızın, evimizin içerisinde olmasına rağmen, maalesef çeşitli nedenlerle yeterli araştırma yapılamamaktadır. İyi niyetli bazı yardım çalışmaları ise çare olmaktan uzaktır.
Bugün yapılan bazı araştırmalar, görüşmeler; bir çocuğun yaşamının psikolojik olarak sürdürmeye devem edebilmesi için en önemli gereklilik olan "geleceğe dair ümitlerini" yitirdiklerini söylemektedir.
Suriye krizi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından "Bu yüzyılın büyük trajedisi" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamanın yapılmasının nedeni, bir yandan sayıların büyüklüğü, dönüşün ümitsizliği ve fiziksel gereklerin fazlalığına dayanmaktadır. Diğer yandan ise, bir önceki yüzyılın "büyük trajedisi" büyük savaşın bize öğrettiği dersler vardır.
Göç olgusu, terörün tırmanmasıyla tüm dünyada bir kez daha popüler bir inceleme alanı haline gelmiştir.
İklim değişikliği, doğal felaketler, savaşlar, baskıcı rejim korkusu ve yoksulluk insanları yurtlarından ayrılmaya zorluyor.
Mültecilik, göçün farklı bir görünümü; baskıcı rejim, iç savaş gibi nedenlerle ülkelerinden edilmiş, sığınmacı ve vatansızlardan oluşmakta.
Uluslararası kuruluşların verilerine göre hazırlanan "Gelecek Arayanlara Göç Haritası", Türkiye'de yasa dışı göçün hızla arttığını göstermektedir.
Sorun bilhassa Suriye'ye kara harekâtımız sonrasında başka boyutlara ulaşmıştır. Ülke içindekilere ilaveten, Halep tahliyesinin de etkisiyle çok sayıda "konuklarımız" kapıya yığılmıştır.
Başbakan yardımcısı bir bakanımız çare olarak Suriye topraklarında güvenli(!) bölge için arsa temin edildiğini ve de duvar inşasını dile getirirken işin hukuki boyutuna değinmemiştir.
Bu iş, TOKİ'ye arsa tahsisine benzemez. Çözüm Suriye ile müzakere ve barıştan geçer.
Yoksa, insanlığın travması, terör ve göç sürer gider.
Çocukların yüzde 40'ından fazlası beş ya da daha fazla travmatik olay (şiddete maruz kalmak, tanık olmak, ailesinden birini kaybetmek, aileden ayrı kalmak gibi?) yaşamışlardır.
Yapılan araştırmalara göre çocukların önemli bir grubunun psikolojik kaynaklı sorunları mevcuttur. Yüzde 35'i "klinik" anlamda depresyondadır. Bu duyguların zaman zaman öfke, zaman zaman ise yaşamdan beklenti kalmaması olarak ifade edilmektedir.
Anlaşılan o ki, bu çocuklar yetişkinliğe giden yolda çok önemli bir risk altındadır. Acilen ruh sağlığı ile ilgili olarak önlem alınmazsa ve yardım sağlanmazsa bir kayıp nesil oluşma ihtimali vardır.
Lübnan'da yapılan bir çalışmanın sonuçları açıklandı;
Göçmenlerin yarıya yakınının ruh sağlığı anlamında yardıma gerek duyulduğu ifade edilmektedir.
Türkiye'deki çocukların çoğunluğu okula devam edemiyorlar, geçici ve öteki bir yaşam sürdürüyorlar. Ruh sağlığı için gerekli sosyal destek bir yana, hayatta kalabilmek için zorlanıyorlar.
Çocukların sağlıklı, verimli yetişkinler olmaları için en temel ihtiyaçları güven duygusu ve etraflarında güvendikleri yetişkinlerden aldıkları sevgi, şefkat ve geleceğe yönelik umut duygusudur.
Sorun kapımızın, evimizin içerisinde olmasına rağmen, maalesef çeşitli nedenlerle yeterli araştırma yapılamamaktadır. İyi niyetli bazı yardım çalışmaları ise çare olmaktan uzaktır.
Bugün yapılan bazı araştırmalar, görüşmeler; bir çocuğun yaşamının psikolojik olarak sürdürmeye devem edebilmesi için en önemli gereklilik olan "geleceğe dair ümitlerini" yitirdiklerini söylemektedir.
Suriye krizi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından "Bu yüzyılın büyük trajedisi" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamanın yapılmasının nedeni, bir yandan sayıların büyüklüğü, dönüşün ümitsizliği ve fiziksel gereklerin fazlalığına dayanmaktadır. Diğer yandan ise, bir önceki yüzyılın "büyük trajedisi" büyük savaşın bize öğrettiği dersler vardır.
Göç olgusu, terörün tırmanmasıyla tüm dünyada bir kez daha popüler bir inceleme alanı haline gelmiştir.
İklim değişikliği, doğal felaketler, savaşlar, baskıcı rejim korkusu ve yoksulluk insanları yurtlarından ayrılmaya zorluyor.
Mültecilik, göçün farklı bir görünümü; baskıcı rejim, iç savaş gibi nedenlerle ülkelerinden edilmiş, sığınmacı ve vatansızlardan oluşmakta.
Uluslararası kuruluşların verilerine göre hazırlanan "Gelecek Arayanlara Göç Haritası", Türkiye'de yasa dışı göçün hızla arttığını göstermektedir.
Sorun bilhassa Suriye'ye kara harekâtımız sonrasında başka boyutlara ulaşmıştır. Ülke içindekilere ilaveten, Halep tahliyesinin de etkisiyle çok sayıda "konuklarımız" kapıya yığılmıştır.
Başbakan yardımcısı bir bakanımız çare olarak Suriye topraklarında güvenli(!) bölge için arsa temin edildiğini ve de duvar inşasını dile getirirken işin hukuki boyutuna değinmemiştir.
Bu iş, TOKİ'ye arsa tahsisine benzemez. Çözüm Suriye ile müzakere ve barıştan geçer.
Yoksa, insanlığın travması, terör ve göç sürer gider.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023