Günümüzde yüce dinimiz İslâm'ı kılık-kıyafete indirgeyen bir dindarlık gösterisi revaçta. Sakalın uzunluğu, cübbenin boyu, sarığın rengi… Bütün bunlar; iman, ahlak ve adalet yerine vitrine konuyor. Oysa din, şekle mahkûm edildiğinde hem akıl hem vicdan kaybolur; geriye istismar kalır. Kıyafeti değiştirince din elden gitmez; ama cehalete düşünce, din elden gider. O yüzden Atatürk'e "dinsizlik" yaftasını, kıyafet devrimini gerekçe göstererek dillendirenlere bir çift sözümüz var: O, din düşmanı değil, hurafe düşmanıydı. İmanı kalpte, dini vicdanda, adaleti devlette aradı.
Tam da bunun için "gizli din taşıyanlar" meselesi bugün daha hayati. Tarih boyunca dini görünürlükle geçinen, içte ise farklı ajandalar peşinde olan tipler eksik olmadı. Osmanlı'da çok sayıda kadı sicili, fetva ve edebî hiciv metninde "tekke kisvesiyle halkı aldatan"lardan şikâyetler var. Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde "sahte şeyh" tiplemeleriyle dolandırıcılığı ve riyayı hicveder. 18. yüzyıl İstanbul raporlarında "sofi kılıklı" vurgusuyla dinsel kisveyi kazanç kapısına çevirenlerden söz edilir. Yani sakalın, cübbenin ve mevki-makamın ardına saklanan "gizli din sahipleri" yalnız bugünün meselesi değil; eski bir hastalığın yeni kıyafetidir. "Gizli din taşıyanlar" uyarısı burada devreye giriyor: Dini vitrinde, çıkarı cebinde taşıyanlar; kılıfın ardına saklanıp makam devşirenler, cemaat kasalarını doldurup milletin imanını ve çocuklarını istismar edenler… bunların sicili dün de kirliydi, bugün de Osmanlı sicillerinden modern davalara uzanan uzun bir liste, bize şunu söylüyor: Dini kimlik, masumiyet belgesi değildir; hele ki "gösteriş" olduğunda bir maskedir. Maskeleri düşüren şey, hukuktur, ahlaktır, sahih dindir.
Bugüne gelelim. Kocaeli Müftülüğü 'nün, 10 Kasım'da tüm camilerde Atatürk, şehit ve gaziler için Mevlit-i Şerif okutma kararı toplum vicdanında yankı buldu. Çünkü bu milletin kalbinde, vatanını kurtaran ve devletini kuran lidere karşı vefa duygusu diri ve sahicidir. Ne var ki bu kararın hemen ardından "Müslüman olmayana rahmet okunmaz" diye sosyal medyada itiraz edenler çıktı. İtirazın kendisi kadar zamanlaması ve niyeti de düşündürücü: Kimileri, dindarlığı öfke diliyle ölçecek kadar ileri gidiyor, "imanmetre" icat edip cennet-cehennem bileti kesmeye meylediyor.
Hâlbuki bizim geleneğimizde cenazede Hüsn-i Şehadet esastır. İmam "Merhumu nasıl bilirdiniz?" diye sorduğunda cemaat "İyi biliriz, Allah rahmet eylesin" der. Peygamberimiz (s.a.v.), tekfirin tehlikesini haber verir: Bir kimse din kardeşine "kâfir" derse, o söz ikisinden birine döner (Müslim). Demek ki dilimizle hem kendimizi hem toplumu ateşe atabiliriz. Bu yüzden rahmet dilini kısmak, tekfir dilini büyütmek Müslüman feraseti olamaz.
Bu bağlamda Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır 10 Kasım mevlidleri okuttuğunu, "Anıtkabir'i abdestli ziyaret edin; Fâtiha okuyun" çağrısını hatırlatalım. "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle de dindar bir Atatürk portresi ortaya koymuş, hurafe ve istismar perdesini kaldırmıştır. Diyanet'in kurumsal hafızasında uzun yıllar görmezden gelinen bir vefanın bugün Kocaeli Müftülüğü kararıyla hatırlanması, toplumun vicdanındaki tabiî akış ile buluşmuştur. Bu hatırlatma yapıldığında "içindeki taşı dökenler"in birden "Atatürk düşmanlığı"nı dışa vurması ise ibretliktir: Sanki yeniden işgal yılları, sanki Damat Ferit Paşa günleri, sanki Mustafa Kemal bir kez daha idama mahkûm ediliyor… Oysa milletin gönlünde hüküm kesindir: Vefa imandandır.
Ezanı susturtmayan, toprağı işgal ettirmeyen, milleti kuldan vatandaşa yükselten bir kurucu iradeye rahmet dilemek, iman tartısı değil vicdan borcudur. Atatürk'e aslında dine değil, çıkarlarına dokunduğu için karşı olanlar var. Çünkü hurafeyi kaldırdı, aklı ve bilimi devlet işine koydu; milleti ayağa kaldırdı, ezanı susturtmadı; ülkeyi emperyalizmin midesinden çekip çıkardı. Böyle bir mirasa bedel ödemeden dil uzatmak kolay; fakat tarih ve millet hafızası ucuz polemiklere hüküm giymez.
Siz kim oluyorsunuz! güya elinizde imanmetre varmış gibi, bu milletin kurtarıcısı ve devletin kurucusu hakkında hüküm veriyorsunuz? Asıl siz; dini kalbinde değil cebinde taşıyanlara, din üzerinden menfaat dağıtanlara dikkat edin."
10 Kasım, hüzünden ibaret değildir. Emanetin hatırlandığı gündür. Vefanın, sahih dinin, aklın ve adaletin yanında durma günüdür. Dualarımızla, emeğimizle, dilimizle: Rahmetle ve minnetle, Gazi Paşa.
- Yatay söylem, dikey gerçek: Şehir sözde kaldı, takip yok / 07.11.2025
- Cumhuriyet ve Milli Ekonomi Modeli: Çuvallara sığmayan para / 06.11.2025
- Milletin gündemi, hükümetin gündemi / 05.11.2025
- Cumhuriyetin ikinci yüzyılında: Kim bu devletin sahibidir? / 03.11.2025
- Ne Batı’nın taşeronu ne Doğu’nun aparatı: Cumhuriyet’in yol haritası / 02.11.2025
- Cumhuriyetin unutulan cephesi ekonomidir / 01.11.2025
- Cumhuriyet: Tebaadan vatandaşa, tarihten geleceğe / 31.10.2025
- Makedonya’da Türk izleri; Üsküp'te ezan sesleri / 28.10.2025
- Kıbrıs’ta sandıktan federasyon mu, arayış mı çıktı? / 23.10.2025

















































































