İsrail'i durdurmak elbette mümkündür. Ancak bunun için bölgesel bir lider ülkenin -ki bu Türkiye olabilir- öncülük ederek yeni bir yapılanma süreci başlatması gerekir. Çünkü yaşadığımız kriz, sıradan bir çatışmadan ibaret değil; bir medeniyet savaşı ile karşı karşıyayız.
Bazı güç odakları, ortak menfaatler çerçevesinde bir üst irade kurarak Ortadoğu'da yeni bir oyun kurmaya çalışıyor. Örneğin, İsrail'in İran saldırısı sonrası KCK tarafından yapılan açıklama bu çabanın izlerini taşıyor. Henüz birçok medya organında yer almayan bu açıklamada 7 Ekim 2023'te başlayan savaşın halklara zarar verdiği belirtiliyor, ancak sadece kınama ile yetiniliyor.
Asıl dikkat çekici olan ise şu ifade:
"Önder Apo'nun ortaya koyduğu gibi, müzakere süreci sürmeli, ulus devlet anlayışından vazgeçilmeli, barış ve demokratik toplum hedeflenmeli, demokratik modernite kurulmalıdır."
Bu yaklaşım, aslında Abdullah Öcalan'ın "Demokratik Konfederalizm" adını verdiği modelin yeniden pazarlanmasıdır.
Benzeri bir açıklamada DEM Partiden geldi. "Ulus-devlet gömleğinin Ortadoğu'daki halklara ve inançlara dar geldiğini" ifade eden Eş Başkan Bakırhan, "Öcalan, Ortadoğu'da demokratik konfederalizm dediği dönemlerde, dünyanın en gelişmiş ve süreçlere hâkim olduğunu söyleyen ülkeleri bile Ortadoğu'nun bugün bu noktaya geleceğini tahmin etmiyordu." dedi. Konunun Terörsüz Türkiye sürecine de bağlandığı açıklamada "Çözüm de barış da Ankara'nın iradesinde, İstanbul'un desteğinde, Diyarbakır'ın kararlılığındadır." ifadeleri dikkat çeken başka bir nokta.
ULUS-DEVLETİN ALTERNATİFİ Mİ, TASFİYESİNİN ARACI MI? DEMOKRATİK KONFEDERALİZM PROJESİ
KCK'nın ve ona bağlı yapıların son dönemde yeniden dillendirdiği "Demokratik Konfederalizm" modeli, Abdullah Öcalan tarafından 2000'li yılların başında formüle edilmiş, özellikle Ortadoğu'daki ulus-devletleri parçalamaya yönelik bir siyasal mühendislik projesi olarak sunulmuştur. Bununla birlikte, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin zaman zaman Öcalan'a "kurucu önder" demesi, sadece PKK'nın kurucusu olmasından değil; bu yeni bölgesel yapılanma içinde Kürt hareketinin liderlik iddiasının ve Demokratik Konfederalizm'in siyasi ağırlığının kabul edildiğinin göstergesi midir acaba?
Bu modelin arkasında, yalnızca "halkların özgürlüğü" gibi idealist kavramlar değil; ulusal sınırların anlamsızlaştırılması ve merkezi yapının zayıflatılması amacı vardır.
Bu modelin öne çıkan unsurları:
Bu modelin esin kaynağı, açıkça ifade edilmese de Büyük Ortadoğu Projesi'dir (BOP). Bu proje, Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi üniter yapıları parçalayarak; her an karıştırılmaya uygun, küçük ve denetimli yapıların inşasını hedefler. Görünüşte "halkların özgürlüğü" adı altında sunulan bu yaklaşım, esasında sınırların silikleştirildiği, merkeziyetin dağıtıldığı, bölgenin dizaynına kapı aralayan bir adımdır.
BOP'UN AYNADAKİ YÜZLERİ: DEMOKRATİK KONFEDERALİZM VE NEO-OSMANLICILIK
Ortadoğu'da yürütülen yeniden yapılanma projeleri, görünüşte birbirine zıt gibi duran farklı modeller üzerinden aynı hedefe hizmet etmektedir: Ulus-devletlerin çözülmesi ve bölgenin denetlenebilir yapılara dönüştürülmesi. Bu bağlamda Demokratik Konfederalizm ve Neo-Osmanlıcılık, aslında BOP'un birbirini tamamlayan iki ayrı yüzü olarak tanımlanabilir.
Demokratik Konfederalizm, etnik ve mezhebi kimlikleri öne çıkararak merkezi yapıyı dağıtmayı hedefler.
Neo-Osmanlıcılık ise "tarihi miras" söylemiyle günümüz ulus-devlet modelini aşındırır; bölgesel hamilik iddiasıyla mevcut sınırların meşruiyetini sorgulatır.
Her iki yaklaşımın da vardığı yer aynıdır: Egemenlikten feragat, merkezî otoriteden uzaklaşma ve dış müdahaleye açık bir zemin.
Ancak burada önemli bir ayrım yapılmalıdır:
Osmanlı Devleti, zamanının küresel gerçeklikleri içinde güçlü bir siyasî organizasyondu. Merkeziyetçiydi, hukuk düzeni vardı, ordu ve diplomasi mekanizmalarıyla Batı'ya karşı denge kurabiliyordu. Neo-Osmanlıcılık ise bu tarihsel yapıyı değil, onun romantik ve seçmeci bir kurgusunu temel alır. Osmanlı'yı anlamadan, sadece "büyük hayaller" üzerinden bugüne model olarak sunar. Gerçekte ise Batı'nın bölgeyi yeniden tasarlamak için ortaya koyduğu BOP stratejisine ideolojik makyaj sağlamaktan başka bir işlevi yoktur.
Bugün "Osmanlı'yı diriltme" iddiasıyla hareket edenler, üniter yapıyı sulandırarak, Türkiye'yi yeni bir imparatorluk değil, yeni bir müdahale alanı haline getirme riskini taşıyor. Üstelik bu yaklaşım, içeride millî birlik duygusunu değil, geçmişe dönük nostaljik bölünmelerin kapısını açıyor.
Sonuç olarak, Demokratik Konfederalizm nasıl bir etnik mikro-parçalanmayı hedefliyorsa, Neo-Osmanlıcılık da bölgesel müdahalecilik kılıfı altında millî egemenliğimizi zayıflatıyor. Her iki yaklaşım da farklı sloganlarla, ama aynı merkeze bağlı olarak yürürlüğe sokulan zihinsel operasyonlardır.
İRAN ÜZERİNDEN KURGULANAN GELECEK
Ortadoğu'daki bu karmaşık yapı ve yeni dengeler, sadece iç çatışmalar veya bölgesel güç mücadelelerinden ibaret değildir. İran meselesi de bu büyük stratejik çerçevenin önemli bir parçasıdır. İsrail'in İran'a yönelik saldırıları bölgesel gerilimi artırsa da bu çatışmaların gerisinde yalnızca askeri hesaplar değil, uzun vadeli bir Ortadoğu mühendisliği yatmaktadır.
İran'ın elinde Hürmüz Boğazı'nı kapatma gibi stratejik kozlar var. Bu hamle, küresel enerji akışını sekteye uğratarak Batı ekonomisine büyük zarar verebilir. Ancak bu kozun da kullanımı, küresel güç dengeleri tarafından denetlenmektedir.
İran, Yemen gibi vekil güçler üzerinden de alan açabilir. Fakat ABD ve müttefiklerinin amacı doğrudan savaş değil, İran'ı içeriden zayıflatmak ve dönüşüme uygun hale getirmektir. Yani bu bir yıpratma süreci; çünkü asıl hedef, İran gibi merkezî yapıları olan devletleri dönüştürerek "BOP uyumlu" hale getirmektir.
AHKÂM-I HATİME
Ortadoğu'da yaşanan çatışmaların ve çözüm arayışlarının arka planında artık sadece silahlar ve diplomatik demeçler yok; çok daha derin bir harita mühendisliği, kimlik tasarımı ve devlet mimarisi var.
"Demokratik konfederalizm" de, "neo-Osmanlıcılık" da bu büyük oyunda farklı maskelerle sahne alan rollerdir. Her ikisi de ulus-devletin direnç noktalarını yumuşatmak, merkezi otoriteleri aşındırmak ve dış müdahaleye müsait bir zemin oluşturmak için kurgulanmıştır.
Bu nedenle ne romantik nostaljilerle geçmişe öykünmek, ne de özgürlük söylemleriyle geleceği kimlik parçacıklarına bölmek çözüm olabilir. Türkiye başta olmak üzere tüm bölge halklarının ihtiyacı; güçlü, kapsayıcı ama birleştirici bir ulus-devlet aklıdır. Çünkü bu coğrafyada ancak güçlü kalan, ayakta kalabilir.
Bazı güç odakları, ortak menfaatler çerçevesinde bir üst irade kurarak Ortadoğu'da yeni bir oyun kurmaya çalışıyor. Örneğin, İsrail'in İran saldırısı sonrası KCK tarafından yapılan açıklama bu çabanın izlerini taşıyor. Henüz birçok medya organında yer almayan bu açıklamada 7 Ekim 2023'te başlayan savaşın halklara zarar verdiği belirtiliyor, ancak sadece kınama ile yetiniliyor.
Asıl dikkat çekici olan ise şu ifade:
"Önder Apo'nun ortaya koyduğu gibi, müzakere süreci sürmeli, ulus devlet anlayışından vazgeçilmeli, barış ve demokratik toplum hedeflenmeli, demokratik modernite kurulmalıdır."
Bu yaklaşım, aslında Abdullah Öcalan'ın "Demokratik Konfederalizm" adını verdiği modelin yeniden pazarlanmasıdır.
Benzeri bir açıklamada DEM Partiden geldi. "Ulus-devlet gömleğinin Ortadoğu'daki halklara ve inançlara dar geldiğini" ifade eden Eş Başkan Bakırhan, "Öcalan, Ortadoğu'da demokratik konfederalizm dediği dönemlerde, dünyanın en gelişmiş ve süreçlere hâkim olduğunu söyleyen ülkeleri bile Ortadoğu'nun bugün bu noktaya geleceğini tahmin etmiyordu." dedi. Konunun Terörsüz Türkiye sürecine de bağlandığı açıklamada "Çözüm de barış da Ankara'nın iradesinde, İstanbul'un desteğinde, Diyarbakır'ın kararlılığındadır." ifadeleri dikkat çeken başka bir nokta.
ULUS-DEVLETİN ALTERNATİFİ Mİ, TASFİYESİNİN ARACI MI? DEMOKRATİK KONFEDERALİZM PROJESİ
KCK'nın ve ona bağlı yapıların son dönemde yeniden dillendirdiği "Demokratik Konfederalizm" modeli, Abdullah Öcalan tarafından 2000'li yılların başında formüle edilmiş, özellikle Ortadoğu'daki ulus-devletleri parçalamaya yönelik bir siyasal mühendislik projesi olarak sunulmuştur. Bununla birlikte, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin zaman zaman Öcalan'a "kurucu önder" demesi, sadece PKK'nın kurucusu olmasından değil; bu yeni bölgesel yapılanma içinde Kürt hareketinin liderlik iddiasının ve Demokratik Konfederalizm'in siyasi ağırlığının kabul edildiğinin göstergesi midir acaba?
Bu modelin arkasında, yalnızca "halkların özgürlüğü" gibi idealist kavramlar değil; ulusal sınırların anlamsızlaştırılması ve merkezi yapının zayıflatılması amacı vardır.
Bu modelin öne çıkan unsurları:
- Devletsizlik ya da minimal devlet: Merkezi otoriteyi reddeder, güvenlik ve egemenlik gibi temel unsurlar yerel meclislerin insafına bırakılır.
- Konfederal ağ yapılanması: Ülke bütünlüğü yerine, birbirine gevşek bağlı çok sayıda özerk yapı öngörülür.
- Kimlik temelli siyaset: Etnik, dini ve kültürel her grubun kendi kendini yönetmesi, millî birliğin doğrudan çözülmesi anlamına gelir.
- Kadın ve ekoloji söylemi: Küresel kamuoyunun sempatisini kazanmak amacıyla sistemin yanına iliştirilen süslemelerdir.
- Devlet dışı aktörlerin meşrulaştırılması: Suriye'nin kuzeyindeki gibi örneklerde görüldüğü üzere, sözde demokratik yapıların arkasında silahlı yapılar (PYD/YPG) gerçek kontrolü elinde tutmaktadır.
Bu modelin esin kaynağı, açıkça ifade edilmese de Büyük Ortadoğu Projesi'dir (BOP). Bu proje, Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi üniter yapıları parçalayarak; her an karıştırılmaya uygun, küçük ve denetimli yapıların inşasını hedefler. Görünüşte "halkların özgürlüğü" adı altında sunulan bu yaklaşım, esasında sınırların silikleştirildiği, merkeziyetin dağıtıldığı, bölgenin dizaynına kapı aralayan bir adımdır.
BOP'UN AYNADAKİ YÜZLERİ: DEMOKRATİK KONFEDERALİZM VE NEO-OSMANLICILIK
Ortadoğu'da yürütülen yeniden yapılanma projeleri, görünüşte birbirine zıt gibi duran farklı modeller üzerinden aynı hedefe hizmet etmektedir: Ulus-devletlerin çözülmesi ve bölgenin denetlenebilir yapılara dönüştürülmesi. Bu bağlamda Demokratik Konfederalizm ve Neo-Osmanlıcılık, aslında BOP'un birbirini tamamlayan iki ayrı yüzü olarak tanımlanabilir.
Demokratik Konfederalizm, etnik ve mezhebi kimlikleri öne çıkararak merkezi yapıyı dağıtmayı hedefler.
Neo-Osmanlıcılık ise "tarihi miras" söylemiyle günümüz ulus-devlet modelini aşındırır; bölgesel hamilik iddiasıyla mevcut sınırların meşruiyetini sorgulatır.
Her iki yaklaşımın da vardığı yer aynıdır: Egemenlikten feragat, merkezî otoriteden uzaklaşma ve dış müdahaleye açık bir zemin.
Ancak burada önemli bir ayrım yapılmalıdır:
Osmanlı Devleti, zamanının küresel gerçeklikleri içinde güçlü bir siyasî organizasyondu. Merkeziyetçiydi, hukuk düzeni vardı, ordu ve diplomasi mekanizmalarıyla Batı'ya karşı denge kurabiliyordu. Neo-Osmanlıcılık ise bu tarihsel yapıyı değil, onun romantik ve seçmeci bir kurgusunu temel alır. Osmanlı'yı anlamadan, sadece "büyük hayaller" üzerinden bugüne model olarak sunar. Gerçekte ise Batı'nın bölgeyi yeniden tasarlamak için ortaya koyduğu BOP stratejisine ideolojik makyaj sağlamaktan başka bir işlevi yoktur.
Bugün "Osmanlı'yı diriltme" iddiasıyla hareket edenler, üniter yapıyı sulandırarak, Türkiye'yi yeni bir imparatorluk değil, yeni bir müdahale alanı haline getirme riskini taşıyor. Üstelik bu yaklaşım, içeride millî birlik duygusunu değil, geçmişe dönük nostaljik bölünmelerin kapısını açıyor.
Sonuç olarak, Demokratik Konfederalizm nasıl bir etnik mikro-parçalanmayı hedefliyorsa, Neo-Osmanlıcılık da bölgesel müdahalecilik kılıfı altında millî egemenliğimizi zayıflatıyor. Her iki yaklaşım da farklı sloganlarla, ama aynı merkeze bağlı olarak yürürlüğe sokulan zihinsel operasyonlardır.
İRAN ÜZERİNDEN KURGULANAN GELECEK
Ortadoğu'daki bu karmaşık yapı ve yeni dengeler, sadece iç çatışmalar veya bölgesel güç mücadelelerinden ibaret değildir. İran meselesi de bu büyük stratejik çerçevenin önemli bir parçasıdır. İsrail'in İran'a yönelik saldırıları bölgesel gerilimi artırsa da bu çatışmaların gerisinde yalnızca askeri hesaplar değil, uzun vadeli bir Ortadoğu mühendisliği yatmaktadır.
İran'ın elinde Hürmüz Boğazı'nı kapatma gibi stratejik kozlar var. Bu hamle, küresel enerji akışını sekteye uğratarak Batı ekonomisine büyük zarar verebilir. Ancak bu kozun da kullanımı, küresel güç dengeleri tarafından denetlenmektedir.
İran, Yemen gibi vekil güçler üzerinden de alan açabilir. Fakat ABD ve müttefiklerinin amacı doğrudan savaş değil, İran'ı içeriden zayıflatmak ve dönüşüme uygun hale getirmektir. Yani bu bir yıpratma süreci; çünkü asıl hedef, İran gibi merkezî yapıları olan devletleri dönüştürerek "BOP uyumlu" hale getirmektir.
AHKÂM-I HATİME
Ortadoğu'da yaşanan çatışmaların ve çözüm arayışlarının arka planında artık sadece silahlar ve diplomatik demeçler yok; çok daha derin bir harita mühendisliği, kimlik tasarımı ve devlet mimarisi var.
"Demokratik konfederalizm" de, "neo-Osmanlıcılık" da bu büyük oyunda farklı maskelerle sahne alan rollerdir. Her ikisi de ulus-devletin direnç noktalarını yumuşatmak, merkezi otoriteleri aşındırmak ve dış müdahaleye müsait bir zemin oluşturmak için kurgulanmıştır.
Bu nedenle ne romantik nostaljilerle geçmişe öykünmek, ne de özgürlük söylemleriyle geleceği kimlik parçacıklarına bölmek çözüm olabilir. Türkiye başta olmak üzere tüm bölge halklarının ihtiyacı; güçlü, kapsayıcı ama birleştirici bir ulus-devlet aklıdır. Çünkü bu coğrafyada ancak güçlü kalan, ayakta kalabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- KCK açıklamasından İran krizine Orta Doğu’nun yeni haritası / 22.06.2025
- Üç öküz masalından terörsüz Türkiye’ye / 21.06.2025
- İran-Türkiye gerilimi üzerinden büyük oyuna dikkat! / 20.06.2025
- Ortadoğu’daki güç gösterisi / 19.06.2025
- Gazze unutturuluyor, hedef: İran ve yeni cizye düzeni / 18.06.2025
- Ortadoğu’da kritik savaş ve Türkiye’nin rolü / 17.06.2025
- İsrail’in mesajı ve Ortadoğu’nun kaderi / 16.06.2025
- Yükselen Aslan: Sadece İran’a mı? / 15.06.2025
- İran bombalanırken Türkiye kuşatılıyor / 14.06.2025
- Türkiye için üçüncü yol zamanı / 12.06.2025
- Üç öküz masalından terörsüz Türkiye’ye / 21.06.2025
- İran-Türkiye gerilimi üzerinden büyük oyuna dikkat! / 20.06.2025
- Ortadoğu’daki güç gösterisi / 19.06.2025
- Gazze unutturuluyor, hedef: İran ve yeni cizye düzeni / 18.06.2025
- Ortadoğu’da kritik savaş ve Türkiye’nin rolü / 17.06.2025
- İsrail’in mesajı ve Ortadoğu’nun kaderi / 16.06.2025
- Yükselen Aslan: Sadece İran’a mı? / 15.06.2025
- İran bombalanırken Türkiye kuşatılıyor / 14.06.2025
- Türkiye için üçüncü yol zamanı / 12.06.2025