Sık sık konuşma ve yazılarımda "üniter yapı" kavramını kullanıyorum. Bunun altını bir kez daha çizmek isterim: Burada kastettiğim şey, devletin şekli ya da isimler değil; asıl olan ilkelerin tam uygulanmasıdır. Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi bize göstermiştir ki, yönetimlerin adı değil, hayata geçirilen uygulamaları belirleyicidir. Dünyada "cumhuriyet" adıyla anılan ama en ufak demokratik uygulaması bulunmayan pek çok ülke vardır. Bizim için asıl mesele, ilkelerin yaşatılması ve uygulanmasıdır.
Bugün yaşadığımız süreçte ise isimler üzerinden yürütülen bir siyaset anlayışı hâkim. İktidarın hedefi yalnızca bugünü sürdürmek değil; kendisinden sonrasını da planlamaktır. Burada amaç, şahısların iktidarda kalması değil; şahıslar düşse bile düşünce ve uygulamaların kalıcı olacağı bir düzen kurmaktır. Adeta kendi sonrasını da iktidarda bırakmak isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız.
TÜRKİYE "SEÇİMSİZ" BİR SÜRECE Mİ HAZIRLANIYOR?
Benim gördüğüm kadarıyla, mevcut iktidarın bugünkü anayasal çerçevede seçime gitme niyeti yok. Çünkü böyle bir seçim ortamında mevcut yapının başarı elde etmesi oldukça zordur. Demokrasi sadece sandığa gitmek değildir; özgür iradenin varlığıyla anlam kazanır. Oysa ortada ciddi bir risk var: "Seçim varmış gibi" bir görüntü verilmesi.
Muhalefetin alanını daraltan ve siyaset sahasını küçülten adımlar bu riskin işaretlerini taşıyor. Seçim yapılacaksa da "mış gibi" yapılmak isteniyor. Örneğin, mültecilerin vatandaşlığa geçirilerek seçmen yapılması ya da elektronik sistem üzerinden yürütülen tartışmalar… Bütün bunlar, seçim yapılmış gibi görünmek ama aslında iktidarı sürdürmek için atılan adımlar olarak değerlendirilebilir.
MİLLETİN DURUŞU
Bu oyunu bozacak olan yine milletimizin kendisidir. Ben milletin bu oyunu bozacağına inanıyorum. Burada milletin duruşu çok önemlidir. Bizim bu yayınları yapma amacımız da vatandaşın aydınlanması ve olup biteni bilmesidir.
AYNI MANTIĞIN ÜRÜNÜ
Bu noktada iki örnek dikkat çekicidir: BTP'nin Karaman kongresinin yapılmasının engellenmesi ve CHP İstanbul İl Başkanlığın'da yaşanan "çağrı heyeti" süreci. İkisinin de temelinde aynı mantık vardır: Siyasi partilerin iradesine dışarıdan müdahale.
Karaman'da BTP İl Kongresi tamamen sembolik bir gerekçeyle engellendi. Bir afiş veya bayrak bahanesiyle salon verilmedi. İl başkanımız "bayrağın yerini değiştirelim" demesine rağmen kongreye izin çıkmadı. BTP Yetkililerinin o gün açıklamaları anlamlı idi: "Bugün engellenen kongre Bağımsız Türkiye Partisi'nindir; ama yarın başka partilerin de aynı duruma düşmesi kaçınılmazdır." Nitekim öyle oldu. Bugün CHP'de yaşanan "çağrı heyeti" süreci de aynı anlayışın yansımasıdır. İsimler değişiyor, tabelalar değişiyor; ama mantık hep aynı: Siyasi hayatı dışarıdan dizayn etme isteği.
BİRLİK OLMADAN OLMAZ
Tarih bize açık bir ders veriyor: Birlik olmadığımızda kırılgan hale geliyoruz. O meşhur "çubuk hikâyesi" hepimizin zihnindedir: Tek bir dal kolayca kırılır; ama yan yana gelen onlarca dalı kırmak mümkün değildir. O nedenle farklılıklarımızı bir kenara bırakıp bir araya gelebildiğimizde, hiçbir güç bu milletin iradesini kıramaz. Siyasi kurumlara, devlete, adalete, meclise ve hukuka sahip çıkmak en temel görevimizdir.
Biz, parçalanmış kesimleri bir araya getirebildiğimiz ölçüde sorunlarımızı aşarız. Ancak mesele farklı noktalara kaydığında herkes karşı cepheye geçiyor. İşte bunu sağlayamadığımız için bugün bu sorunlarla karşılaşıyoruz. O yüzden bütünleşmeyi sağlamak, en temel görevimizdir.
SONUÇ
Bugün siyasi partilerin iradesi dışında şekillendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Eğer buna sessiz kalınırsa, yarın aynı müdahaleler toplumun tüm yaşamına uzanacaktır. İsimler gelip geçer, sistemler şekil değiştirebilir ama ilkeler yaşatılmazsa ne cumhuriyet ne de demokrasi ayakta kalabilir. Bu yüzden siyaset üstü bir duruşla yan yana gelebilmek, diyaloğu koruyabilmek ve ortak değerler etrafında birleşmek zorundayız. Aksi takdirde sadece kongreler ve partiler değil, milletin yıllar içinde kazandığı bütün haklar ve yaşam biçimi tartışmaya açılacaktır.
Bugün yaşadığımız süreçte ise isimler üzerinden yürütülen bir siyaset anlayışı hâkim. İktidarın hedefi yalnızca bugünü sürdürmek değil; kendisinden sonrasını da planlamaktır. Burada amaç, şahısların iktidarda kalması değil; şahıslar düşse bile düşünce ve uygulamaların kalıcı olacağı bir düzen kurmaktır. Adeta kendi sonrasını da iktidarda bırakmak isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız.
TÜRKİYE "SEÇİMSİZ" BİR SÜRECE Mİ HAZIRLANIYOR?
Benim gördüğüm kadarıyla, mevcut iktidarın bugünkü anayasal çerçevede seçime gitme niyeti yok. Çünkü böyle bir seçim ortamında mevcut yapının başarı elde etmesi oldukça zordur. Demokrasi sadece sandığa gitmek değildir; özgür iradenin varlığıyla anlam kazanır. Oysa ortada ciddi bir risk var: "Seçim varmış gibi" bir görüntü verilmesi.
Muhalefetin alanını daraltan ve siyaset sahasını küçülten adımlar bu riskin işaretlerini taşıyor. Seçim yapılacaksa da "mış gibi" yapılmak isteniyor. Örneğin, mültecilerin vatandaşlığa geçirilerek seçmen yapılması ya da elektronik sistem üzerinden yürütülen tartışmalar… Bütün bunlar, seçim yapılmış gibi görünmek ama aslında iktidarı sürdürmek için atılan adımlar olarak değerlendirilebilir.
MİLLETİN DURUŞU
Bu oyunu bozacak olan yine milletimizin kendisidir. Ben milletin bu oyunu bozacağına inanıyorum. Burada milletin duruşu çok önemlidir. Bizim bu yayınları yapma amacımız da vatandaşın aydınlanması ve olup biteni bilmesidir.
AYNI MANTIĞIN ÜRÜNÜ
Bu noktada iki örnek dikkat çekicidir: BTP'nin Karaman kongresinin yapılmasının engellenmesi ve CHP İstanbul İl Başkanlığın'da yaşanan "çağrı heyeti" süreci. İkisinin de temelinde aynı mantık vardır: Siyasi partilerin iradesine dışarıdan müdahale.
Karaman'da BTP İl Kongresi tamamen sembolik bir gerekçeyle engellendi. Bir afiş veya bayrak bahanesiyle salon verilmedi. İl başkanımız "bayrağın yerini değiştirelim" demesine rağmen kongreye izin çıkmadı. BTP Yetkililerinin o gün açıklamaları anlamlı idi: "Bugün engellenen kongre Bağımsız Türkiye Partisi'nindir; ama yarın başka partilerin de aynı duruma düşmesi kaçınılmazdır." Nitekim öyle oldu. Bugün CHP'de yaşanan "çağrı heyeti" süreci de aynı anlayışın yansımasıdır. İsimler değişiyor, tabelalar değişiyor; ama mantık hep aynı: Siyasi hayatı dışarıdan dizayn etme isteği.
BİRLİK OLMADAN OLMAZ
Tarih bize açık bir ders veriyor: Birlik olmadığımızda kırılgan hale geliyoruz. O meşhur "çubuk hikâyesi" hepimizin zihnindedir: Tek bir dal kolayca kırılır; ama yan yana gelen onlarca dalı kırmak mümkün değildir. O nedenle farklılıklarımızı bir kenara bırakıp bir araya gelebildiğimizde, hiçbir güç bu milletin iradesini kıramaz. Siyasi kurumlara, devlete, adalete, meclise ve hukuka sahip çıkmak en temel görevimizdir.
Biz, parçalanmış kesimleri bir araya getirebildiğimiz ölçüde sorunlarımızı aşarız. Ancak mesele farklı noktalara kaydığında herkes karşı cepheye geçiyor. İşte bunu sağlayamadığımız için bugün bu sorunlarla karşılaşıyoruz. O yüzden bütünleşmeyi sağlamak, en temel görevimizdir.
SONUÇ
Bugün siyasi partilerin iradesi dışında şekillendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Eğer buna sessiz kalınırsa, yarın aynı müdahaleler toplumun tüm yaşamına uzanacaktır. İsimler gelip geçer, sistemler şekil değiştirebilir ama ilkeler yaşatılmazsa ne cumhuriyet ne de demokrasi ayakta kalabilir. Bu yüzden siyaset üstü bir duruşla yan yana gelebilmek, diyaloğu koruyabilmek ve ortak değerler etrafında birleşmek zorundayız. Aksi takdirde sadece kongreler ve partiler değil, milletin yıllar içinde kazandığı bütün haklar ve yaşam biçimi tartışmaya açılacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Eğitimin üç ayağı: Aile, okul ve medya / 20.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Her şeyin öznesini unutunca / 19.10.2025
- İnsanı unutan çağ / 18.10.2025
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
















































































