Ya da insanlığın trajedisi... Ölen işçiye emniyet kemeri!? Görsel ve yazılı medyada yer alan haberlere bakıyoruz! İnanılır gibi değil; 19 yaşında bir genç, çalıştığı tersanede yüksekten düşerek hayatını kaybediyor. Ve alelacele işçinin cansız vücuduna emniyet kemeri takılmaya çalışılıyor.
Ne denebilir buna! Bir iş cinayetini örtme gayretkeşliğinin ve sahtekârlığın son perdesi mi? İşverenin açıklaması olaydan da vahim. Sorumlu ve kusurlu olarak ölen gencin kendisi gösterilirken, olayın işyerinde meydana gelmediği de öne sürülüyor.
Olayın merkezindeki sorunun adını koyalım: Güvencesizlik sarmalındaki emekçiler!
İşçi sınıfının her türlü sosyal koruma şemsiyesinden yoksun, düşük ücretlerle, sendikasız, sağlıksız koşullarda saatler boyu çalıştığı güvencesiz çalışma şekli, kapitalizmin ilk yıllarından itibaren var ama, neoliberalizmin katı denilen işçi gücü piyasalarını esnekleştirme politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan yeni şekiller, çok daha yaygın, sert ve acımasız...
Devletin sağlık, eğitim, barınma gibi tüm kamusal hizmetlerden çekilip, bunu özel şirketlere devrettiği bir süreçte güvencesizlik insanın tüm hayatını etkiliyor.
Değişik ülkelerde farklı farklı görünümlerde ortaya çıkan emeğin güvencesizleştirilmesi sürecinde "normal çalışma" olarak değerlendirilen erkek ağırlıklı istihdam modeli kırılırken, kapitalizmin ilk döneminde kadınla tanımlanan çalışma biçimlerine geri dönüldü. Emek süreçleri de bir nevi kadınlaştı.
Kadınlar için mini işler, yarı zamanlı çalışma çok uygundu çünkü, böylelikle yarım gün çalışıp, geri kalan zamanlarda ev işleriyle meşgul olabilecekler; çocuklarıyla "nitelikli zaman" geçirebileceklerdi.
Türkiye'ye gelince... Kadın istihdamının çok düşük olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
İstihdamdaki kadınların pandemi öncesinde kayıt dışı işlerde çalışma oranı yüzde 42 dolaylarındaydı. Gezici ve geçici tarım işlerinde çalışanlar ile kentlerde ev temizliğine gidenler, ev eksenli çalışanlar olarak geniş bir kayıt dışı kadın nüfusu her zaman vardı fakat AKP iktidarı döneminde uluslararası sermayenin ucuz iş gücü talebi ve aile politikaları çerçevesinde bu alan daha da genişletildi.
En güvencesiz işçiler olan kadınlar için açtığımız parantezi burada kapatırken, genel olarak güvencesizliği yoklamak istiyoruz;
Güvencesizlik, öncelikle yoksul, işsiz ve emeği ile yaşantısını sürdürmeye çalışan geniş toplum kesimlerini etkileyecek ve sonrasında belirli bir grup, etnik kimlik, inanç veya cinsiyet farklılıklarını taşıyan bireylere de yansıyacaktır.
Ülkemiz özelinde güvencesizliğin acısını en fazla yaşayan kesimler olarak emekçi sınıfları işaret etmek yanlış olmayacaktır.
Burada hukuk güvencesizliğinin altını çizmek istiyoruz. Ülkemiz için hukuk alanında güvencesizliğin bir tanımını yapmak pek kolay görünmemektedir. Yani aslında tartışmasız var olan, pek çok farklı biçimlerde görünür düzeye çıkan, ciddi mağduriyetlere neden olan "hukuk güvencesizliği", belki de kısaca hukuk güvenliğinin yokluğu veya önemli ölçüde azalması olarak tanımlanabilir. Kuşkusuz, hukuk devleti ilkesinin çeşitli şekillerde zedelendiği ya da geriletildiği koşullarda güvencesizlik görülecek ve olası yasal gelişmelere göre güvencesizliğin derecesi de, azalacak veya artacaktır.
İnsanlarda hukuk düzenine karşı güven duygusu esas olduğuna göre, güvencesizlik hali genelleşme eğilimi gösterecek ve yaygınlaşacaktır.
Ülkemizde, güvencesizlik denildiğinde, daha çok hukuk alanında yaşananlar akla gelmektedir.
En yetkili ağızlardan yapılan açıklamalarda bile hukuka olan güvenin yerlerde süründüğü ülkemizde hukuki güvencesizlik yoğun ve yaygın olarak yaşanmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023