Boşlukta bir nokta mesabesinde olan dünyanın yaşını bilmiyoruz, yaratıldığı günden bu güne konup göçenlerin sayısını da bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir hakikat var ki, bizden önce bu dünya gezegeninin muhtelif köşelerinde mesken tutmuş, nice köşkler ve saraylar, nice kaleler ve kuleler yapmış, içinde sefa sürmüş nice insanların toprak olmuş bedenleri, şimdi bizlerin meyve ve sebzelerimizin yetiştiği topraklardır.
"Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Ad, Semud, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini yalancı saymış ve Musa da yalanlanmıştı. Ama Ben, kafirlere önce mehil verdim, sonra da onları yakalayıverdim; Beni tanımamak nasılmış görsünler.
Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var." (Hac: 42-45).
Bir zamanlar burnu buluttan su içen adamların toprak olmuş bedenleri üzerinde sular-seller yürüyor.
Bir zamanlar, mazlumlara, yetim ve yoksullara tepeden bakan, saraylardan, kalelerden ve kulelerden seyredenler tozlu yollar durumuna düşmüşler, sığır ve koyun sürülerinin otladığı meralar haline gelmişler.
Bir zamanlar yediği önünde yemediği arkasında, yemeklerden yemek beğenmeyenlerin mezarları üstünde işe yaramaz çalılar ve dikenli bitkiler arzı endam ediyorlar.
Bizden önce bu dünyayı mesken tutmuş olanların başlarına nelerin geldiğini, günü gelince nasıl da yerle bir olduklarını, toprağa serildiklerini aslında çok iyi biliyoruz ve aynı akıbetlerin bizleri de beklediğinin farkındayız ama gafletten de bir türlü yakamızı kurtaramıyoruz.
"İnkar edenler, peygamberlerine, 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere, 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir' diye vahyetti." (İbrahim: 13-14).
"İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler, 'Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım' derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik." (İbrahim: 44-45).
"Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan (azap bölgesinden) kaçıyorlar! Onlara, 'Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız' denildi." (Enbiya: 11-13).
Kendilerine yazık edenlerin yurtlarında oturduğumuzu ve onların başlarına nelerin geldiğini bildiğimiz halde nasıl oluyor da makam hırsı, kazanç hırsı bizleri çılgına çeviriyor, nasıl oluyor da doymak bilmez ihtiraslarımız yaşadığımız dünyayı yangın yerine döndürüyor?
Bildiğimiz bir hakikat var ki, bizden önce bu dünya gezegeninin muhtelif köşelerinde mesken tutmuş, nice köşkler ve saraylar, nice kaleler ve kuleler yapmış, içinde sefa sürmüş nice insanların toprak olmuş bedenleri, şimdi bizlerin meyve ve sebzelerimizin yetiştiği topraklardır.
"Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Ad, Semud, İbrahim milleti, Lut milleti ve Medyen halkı da peygamberlerini yalancı saymış ve Musa da yalanlanmıştı. Ama Ben, kafirlere önce mehil verdim, sonra da onları yakalayıverdim; Beni tanımamak nasılmış görsünler.
Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var." (Hac: 42-45).
Bir zamanlar burnu buluttan su içen adamların toprak olmuş bedenleri üzerinde sular-seller yürüyor.
Bir zamanlar, mazlumlara, yetim ve yoksullara tepeden bakan, saraylardan, kalelerden ve kulelerden seyredenler tozlu yollar durumuna düşmüşler, sığır ve koyun sürülerinin otladığı meralar haline gelmişler.
Bir zamanlar yediği önünde yemediği arkasında, yemeklerden yemek beğenmeyenlerin mezarları üstünde işe yaramaz çalılar ve dikenli bitkiler arzı endam ediyorlar.
Bizden önce bu dünyayı mesken tutmuş olanların başlarına nelerin geldiğini, günü gelince nasıl da yerle bir olduklarını, toprağa serildiklerini aslında çok iyi biliyoruz ve aynı akıbetlerin bizleri de beklediğinin farkındayız ama gafletten de bir türlü yakamızı kurtaramıyoruz.
"İnkar edenler, peygamberlerine, 'Ya bizim dinimize dönersiniz ya da sizi memleketimizden çıkarırız' dediler. Rableri peygamberlere, 'Biz, haksızlık edenleri yok edeceğiz, onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan ve tehdidimden korkanlar içindir' diye vahyetti." (İbrahim: 13-14).
"İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Haksızlık edenler, 'Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de çağrına gelelim, peygamberlere uyalım' derler. Siz daha önce, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz! Üstelik kendilerine yazık edenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara, yaptıklarımız da sizlere açıklanmıştı. Size misaller de vermiştik." (İbrahim: 44-45).
"Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan (azap bölgesinden) kaçıyorlar! Onlara, 'Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız' denildi." (Enbiya: 11-13).
Kendilerine yazık edenlerin yurtlarında oturduğumuzu ve onların başlarına nelerin geldiğini bildiğimiz halde nasıl oluyor da makam hırsı, kazanç hırsı bizleri çılgına çeviriyor, nasıl oluyor da doymak bilmez ihtiraslarımız yaşadığımız dünyayı yangın yerine döndürüyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025