Yine günler Muharrem oldu? Yüreklerimizi dağlayan Kerbelâ acısı üstüne tuz-biber ekti Gazze masumlarının ahvali. Yüzlerce yavru boynundan-başından yaralanarak can veriyor Kerbelâ'daki gibi!Devlet terörü uygulayan ve zulüm ile ortalığı kasıp kavuran İsrail'i semirtenler, bir yandan gizli celselerde zalimlerle saf tutmuş, diğer yandan ağıt yakıyorlardı şehitlere? Aynen Kerbelâ gibi!Nitekim Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed'in reyhanı Hüseyin'e kast eden zalim Yezîd de, çarşafına bürünerek huzuruna gelen karısı Hind binti Abdillah'ın "Resûlullâh Aleyhisselâmm kızı Fatma'nın oğlu Hüseyin'in başı mı bu?!" diye sorusuna; "Evet, ey Hind! Sen, onun için feryad et? Resûlullâh'ın kızının oğlu ve Kureyşin en soylu ve en has insanı için yanaklarına vur, ağıt yak!" diyordu.Önce Hz. Hüseyin aşkına ve onun şefaatini talep ederek hatırlayalım Kerbelâ'da olan-bitenleri? Hicretin 60. yılında, Muharrem ayının onunda, Cuma günü öğleden sonra şehid edildi Cennet gençlerinin Efendisi, cennet reyhanı Hz. Hüseynim? 57 yaşında! Mübarek vücudunda otuz üç mızrak yarası, otuz dört kılıç yarası vardı? Zalimler güruhu, üstündeki elbiselerini çıkartmış, on süvarinin atlarının ayaklarıyla çiğnetmişler mübarek vücudunu.
80'i aşkın Kerbelâ şehitlerinin yirmi üçünü, Hz. Hüseyin ile Ehl-i beyt evlatları teşkil ediyordu? Hz. Hüseyin b. Ali, Aliyy-el Ekber b. Hüseyin, Abdullah b. Hüseyin, Abbas b. Ali, Osman b. Ali, Cafer b. Ali, Abdullah b. Ali, Muhammed b. Ali, Atik b. Ali, Kasım b. Hasan, Ebû Bekir b. Hasan, Abdullah b. Hasan, Kasım b. Hasan, Abdullâh-ul Ekber b. Müslim b. Akil, Ali b. Müslim b. Akîl, Muhammed b. Müslim b. Akîl, Abdurrahman b. Müslim b. Akîl, Abdullâh-ul Ekber b. Akîl, Muhammed b. Abdullâh-ul Ekber b. Akîl, Muhammed b. Ebî Saîd b. Akîl, Hüseyin b. Abdullah b. Cafer, Avn-ul Asgar b. Abdullah b. Cafer, Muhammed-ul Asgar b. Abdullah b. Cafer? Dahası Hz. Hüseyin başta olmak üzere on sekiz Kerbelâ şühedası mübarek başları Şam'da asılarak teşhir edildi. Böyle bir katliama ilk defa şahit oluyordu insanlık!
Kerbelâ can pazarıydı? Bir ara, Hz. Hüseyin, 2-3 yaşlarındaki yavrusu Abdullah'ı kucağına almış oturuyordu. Oklar, Hz. Hüseyin'in sağına-soluna, önüne-arkasına düşüyordu. Esed oğullarından bir soysuz, zalimce bir ok fırlatarak yavru Abdullah'ı boğazından vurdu. Hz. Hüseyin, yavrusunun boğazına saplanan oku çekip attıktan sonra, eliyle kanını silerken "Vallahi, sen, Allah katında, Salih Peygamberin devesinden daha şerefli ve kıymetlisin? Dedem Muhammed Aleyhisselâm da, Allah katında Salih Peygamberden daha üstün ve kıymetlidir!» diyordu. Sonra, bir bez getirtti. Bezi yırtıp çocuğu ona sardı. Kılıcını sıyırarak tekrar çarpışmağa girişti.Dün saltanat ihtirasıyla zulüm fırtınası estirenlerin ve Ehl-i beyti üç dirheme satanların günümüzdeki izdüşümleri, bugün Gazze'de, Filistin'de, Irak'ta masum insanların şehit düşürülmesi karşısında semirttikleri İsrail'den ve stratejik ortağı oldukları ABD'den desteklerini kesmek yerine; Müslümanları dua ve Yasin zincirleriyle bağlamaya çalışıyorlar, samimiyetsiz meydan mitingleriyle gaz alıyorlar.
ABD ile BOP ekseninde stratejik ortaklık yaparak Irak coğrafyasında Ehlibeyt'in üzerine bomba yağdıranlar ve yandaşları, Ehlibeyt'in Muharrem iftarlarının baş köşelerinde ağıt yakıyorlar... Dünya bu istismarı ve zulmü artık taşıyamıyor.Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'dan yaralı kurtulan küçük yaşlardaki oğlu Ali şu manidar hatırasını naklediyor: "Babam Hüseyin şehid edilince, Küfe'ye götürüldük. Yanımıza bir adam gelip bizi evine götürdü. Yorgun-argındık. Örtüye bürünüp uyuduk. Sokakta gezinen süvarilerin nal sesleriyle uyandık.Küfelilerden bir adam, beni saklamıştı. Bana çok ikram ediyordu. Her içeri girişinde ve dışarı çıkışında ağlıyordu. Kendi kendime, 'Eğer, Küfe'de hala hayırlı ve vefalı bir kaldıysa, o da bu adamdır' diyordum kendi kendime?Nihayet, İbn-i Ziyad'ın tellâlı, "Ey ahali, Ali b. Hüseyin'i kim bulursa hemen getirsin! Ona üç yüz dirhem bahşiş vereceğiz!" diyerek seslenince, ev sahibi yanıma girdi. Vallahi, o, yine ağlıyordu. Ellerini, hemen boğazıma doladı, boynuma sarıldı; korkuyorum dedi. Derken beni, bağlı olarak onların yanına götürdü. Onlara teslim edip üç yüz dirhemi aldı. Ben ise, ona baka kalmıştım!"Dünün saltanat kurbanı ve korkak sarıklı mücahitleri 300 dirheme Ali bin Hüseyin'i zalimlere teslim ettiler, onların siyasi yol evlatları bugün ecnebilere mübarek vatanı teslim ediyorlar, İslam coğrafyasını ve medeniyetini teslim ediyorlar? Meydanlarda ve ekranlarda da ağlıyorlar, dua ve Yasin zincirleri oluşturuyorlar? Bu mukaddes coğrafyanın insanları, üç kuruşa her şeyini teslim ederken bir yandan da timsah gözyaşlarını akıtan bu leş-kar ve leşkerleri keşfedemediği müddetçe her günümüz Muharrem olur, her taraf Kerbelâ?
Bir başka hikmetli tabloyu sunalım? Kufeli bir adam, ihram hâlinde elbiseye sivri sinek kanı bulaştığı, yahut bir sineği öldürdüğü zaman, ne yapmak lâzım geleceğini Abdullah ibn Ömer'de soruyor. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, ona, sen, nerelisin, diyor. Adam "Irak tarafındanım?" deyince, İbni Ömer, dehşetle, "Hele şuna bakın! Resûlullâh Aleyhisselâmın mübarek tornunu gözlerini kırpmadan şehit ettiler; şimdi de, bana sivrisineğin kanından dolayı ne yapmak lâzım geleceğini soruyor! Halbuki, ben, Resûlullâh Aleyhisselâm'ın, 'Hasan ve Hüseyin ki, onlar, benim dünyada öpüp kokladığım iki cennet reyhanımdır!" buyurduğunu işitmişimdir" diye çıkışıyor.
AB, ABD ve İsrail'in gölgesine sığınmakla kalmayıp bu coğrafyanın kaynaklarıyla zalimleri semirterek masum insanların başlarına bela edenler, hem ecnebilerle stratejik ortaklıkta hiç istiflerini bozmuyorlar, hem de güya takva libasına bürünmüş vaziyette yağda, ette, kolada İslam hassasiyeti kulaçları atıyorlar? Asıl bunların maskesi düştüğünde, İslam coğrafyasına çullanmış zalimlerin kaleleri düşecek; dünyaya barış gelecek?Gazze'de anaların, babaların ve çocukların üzerine fosfor bombaları yağarken, yün veya ortopedik yatağında sere serpe uzanıp uyuyabilen? Harabeye dönmüş evlerin yıkıntıları arasında can çekişen çocukları ekranlardan seyrederken gözyaşlarına boğulduğu halde bu bölgesel ve küresel zalimlerin yerli stratejik ortakçılarına destek vermek suretiyle olan-bitenlere katkıda bulunanlara ithaf ediyorum e-mailime düşen M. Bülent Özçelik'in şu ağıtını?
Gazze'de çocuk olmakBen Gazze'de bir çocuğum,Kendi kanıyla yıkanan.Kefensiz, derdest edilip gömülenAnadan üryan. Ben Gazze'de bir çocuğum,Kurtarmak isteyenlerin alamadığı.Babamın duvar diplerinde bana siper olduğu,Ben Gazze'de bir çocuğum.Eli tetikte bir avcının ıskalamadığı. Ben Gazze'de bir çocuğum,Okul yolunda mırıldanırken vurulup düşenDün hep birlikte barış şiirleri söylerkenBen Gazze'de bir çocuğumBugün üstüne akbabalar üşüşen Ben Gazze'de bir çocuğumYanımda iki kardeşim, cansız uzanmışBembeyazdı yakalığımBen Gazze'de bir çocuğumŞimdi kızıla boyanmış Ben Gazze'de bir çocuğumBir çocuğun kefeni kadar temiz,Bir çocuğun kefeni kadar safımBen Gazze'de bir çocuğumDünyanın görmediği fotoğrafım Ben Gazze'de bir çocuğumÖnlüğümden kan damlıyorHa aktı ha akacakİnce ince elif elif süzülüyor yanağımdanYüzüm ne kadar soğuksa yüreğim o kadar sıcakBen Gazze'de bir çocuğumBir şehadet türküsü çıkıyor dudağımdan. M. Bülent Özçelik
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019