KKTC'deki seçim propagandaları sırasında en çok tartışılan konulardan biri de; Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'taki seçim sürecinde taraf olup olamayacağı idi.
ABD, AB ve Yunanistan'ın açık açık KKTC'deki muhaliflere destek verdiği bilinirken bu tarz bir tartışmayı dile getirmek Türkiye'ye hakaret anlamını taşıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, ayrılmaz parçası olarak gördüğü ve yıllardan beri savunmakta olduğu KKTC'de elbette ki taraf olmak durumunda. Bu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin en doğal hakkı.
1960 sonrası Ada'da başlatılan katliamlara zamanın Türk hükümetince sert tepki verilmesi, 1974'te Ada'ya harekat düzenlenmesi birer müdahale değil miydi?.
Meşru olduğu kadar haklı bir müdahaleyi illegal göstermeye çalışan ağızlar tekrar aynı nutukları atmaya başladılar.
Başkan Bush taraf olacak, Klerides taraf olacak, Verheugen elinden gelse oy pusulalarını tek tek sayacak. Ama Türk Hükümeti sözde demokratik açılımların önüne geçememe safsatasıyla Ada'ya umarsız kalacak. Kalamaz ve kalmamalı da.
Yunanistan yönetimi yıllardır Güneyli Rumlar'ı silahlandırıyor,Atina Türkiye'den gelen tepkiler sonucu Ruslar'dan aldığı S-300'leri Girit'te tutmak zorunda kalmıştı. Türkiye taraf olmuş, müdahale etmişti çünkü. Ada'daki Rum Milli Muhafız Ordusu silahlandırılırken, Türkiye'nin en küçük müdahalesi bile sorun olarak görülüyor. Demokrasi ve insan haklarından demvuran aynı ülkeler Kıbrıs'ta ikiyüzlü politika uyguluyorlar. Mayıs ayında Birlik'e alınacak olan Rum tarafına mali yardımlar aktarılırken, ambargo altında sindirilmeye çalışılan Türk tarafına Türkiye'nin kaynak transferine veryansın ediliyor. "Kıbrıs kendi ayakları üzerinde durmalı, "Türkiye olmadan da yaşayabiliriz'', "AB'ye girmemize Türkiye engel''gibi söylemler ise kandırmacadan ibaret. Türk tarafından gelen açıklamaları Hamasi nutuk diyerek alaya alan bazı kesimler ve özellikle KKTC muhalefetinin konumu bizleri acı acı düşündürüyor. Yavru vatan dediğimiz Kıbrıs ne hallere geldi, getirildi.
Kıbrıs Türkleri boş vaadlerle oyalanarak hem Ada ENOSİS'e yaklaştırılacak, hem de Türkiye'nin eli kırılmış olacak.
Yunanistan yönetimi en büyük düşman olarak Türkiye'yi işaret ediyor. Makedonya ve Bulgaristan sınırlarındaki Kuzey ordusunun Ege'ye kaydırılması boşa değil. Kıbrıs'ta da Türk askeri problem gösterilerek senaryo devreye sokulmaya çalışılıyor.
Türkiye KKTC'de taraf olmalı, olmak zorunda.
Elinize batan küçük cam parçası nasıl ki beyninize acı olarak geliyorsa KKTC'deki hafif hareket de Türkiye'de dalga etkisi yapıyor.
Tarafsız kalmak, karşıya taviz vermek anlamını taşıyor.
Yunanistan Enosis hayaliyle, Megalo idea ülküsüyle yanıp tutuşurken Türkiye'nin enazından bölgesel çıkarlarına ve kendi parçasına hizmet etmesi gerekmiyor mu?
KKTC seçimini yaparken TC de seçimini netleştirmek zorunda.
ABD, AB ve Yunanistan'ın açık açık KKTC'deki muhaliflere destek verdiği bilinirken bu tarz bir tartışmayı dile getirmek Türkiye'ye hakaret anlamını taşıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, ayrılmaz parçası olarak gördüğü ve yıllardan beri savunmakta olduğu KKTC'de elbette ki taraf olmak durumunda. Bu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin en doğal hakkı.
1960 sonrası Ada'da başlatılan katliamlara zamanın Türk hükümetince sert tepki verilmesi, 1974'te Ada'ya harekat düzenlenmesi birer müdahale değil miydi?.
Meşru olduğu kadar haklı bir müdahaleyi illegal göstermeye çalışan ağızlar tekrar aynı nutukları atmaya başladılar.
Başkan Bush taraf olacak, Klerides taraf olacak, Verheugen elinden gelse oy pusulalarını tek tek sayacak. Ama Türk Hükümeti sözde demokratik açılımların önüne geçememe safsatasıyla Ada'ya umarsız kalacak. Kalamaz ve kalmamalı da.
Yunanistan yönetimi yıllardır Güneyli Rumlar'ı silahlandırıyor,Atina Türkiye'den gelen tepkiler sonucu Ruslar'dan aldığı S-300'leri Girit'te tutmak zorunda kalmıştı. Türkiye taraf olmuş, müdahale etmişti çünkü. Ada'daki Rum Milli Muhafız Ordusu silahlandırılırken, Türkiye'nin en küçük müdahalesi bile sorun olarak görülüyor. Demokrasi ve insan haklarından demvuran aynı ülkeler Kıbrıs'ta ikiyüzlü politika uyguluyorlar. Mayıs ayında Birlik'e alınacak olan Rum tarafına mali yardımlar aktarılırken, ambargo altında sindirilmeye çalışılan Türk tarafına Türkiye'nin kaynak transferine veryansın ediliyor. "Kıbrıs kendi ayakları üzerinde durmalı, "Türkiye olmadan da yaşayabiliriz'', "AB'ye girmemize Türkiye engel''gibi söylemler ise kandırmacadan ibaret. Türk tarafından gelen açıklamaları Hamasi nutuk diyerek alaya alan bazı kesimler ve özellikle KKTC muhalefetinin konumu bizleri acı acı düşündürüyor. Yavru vatan dediğimiz Kıbrıs ne hallere geldi, getirildi.
Kıbrıs Türkleri boş vaadlerle oyalanarak hem Ada ENOSİS'e yaklaştırılacak, hem de Türkiye'nin eli kırılmış olacak.
Yunanistan yönetimi en büyük düşman olarak Türkiye'yi işaret ediyor. Makedonya ve Bulgaristan sınırlarındaki Kuzey ordusunun Ege'ye kaydırılması boşa değil. Kıbrıs'ta da Türk askeri problem gösterilerek senaryo devreye sokulmaya çalışılıyor.
Türkiye KKTC'de taraf olmalı, olmak zorunda.
Elinize batan küçük cam parçası nasıl ki beyninize acı olarak geliyorsa KKTC'deki hafif hareket de Türkiye'de dalga etkisi yapıyor.
Tarafsız kalmak, karşıya taviz vermek anlamını taşıyor.
Yunanistan Enosis hayaliyle, Megalo idea ülküsüyle yanıp tutuşurken Türkiye'nin enazından bölgesel çıkarlarına ve kendi parçasına hizmet etmesi gerekmiyor mu?
KKTC seçimini yaparken TC de seçimini netleştirmek zorunda.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005