Hz. Mevlana'yı bilenlerin, anlayanların, onu hayranlık ve rahmetle andığı günleri yaşıyoruz. Hz. Mevlana "insan; gönüldür, gönül" gerçeğinin zamanındaki temsilcisiydi. Horasan'ın Belh şehrinde 1207 tarihinde dünyayı şereflendirmiş bir Allah dostu idi. Babası "bilginler sultanı" unvanı almış Bahaeddin Veled, annesi Belh emirinin kızı Mümine Hatundur. Belh şehrinden ayrılan Hz. Mevlana'nın babası birçok yere uğradıktan sonra nihayetinde Mayıs 1228 yılında Konya'ya geldiler. Artık Konya sahiplerini bulmuştu taa kıyamet sabahına kadar. Hz. Mevlana, hayatını üç kelime ile anlatıyor; Hamdım, piştim, oldum. Evet, Hz. Mevlana bir gönül insanı, aşk ocağı idi. Hele Hz. Şems ile tanışması, ona olan muhabbeti hak yolda, Hakka ulaşmak için gerçek bir dostun olmazsa olmaz tezinin ispatıdır zannımca. Allah için birbirini seven kişilerden daha kutlu ve daha mutlu kim olabilir ki! İşte bu Allah yolunda başlayan dostluğu birileri çekemediler. Tıpkı Hz. Peygamber Efendimiz ile Hz. Ali arasındaki hem gönül, hem kan yakınlığını çekemeyip, velayetini gasp edenler gibi. Tıpkı dünyalık menfaatler uğruna İmam Ali'ye, İmam Hasan'a karşı kıyam edenler gibi. Ya Hüseynim (a.s)! O mübarek Peygamber torununu ve ehlini, arkadaşlarını katledenlerin torunları, nesilleri aynı mantığı Şems ve Mevlana'da gösterdiler. Olmadık iftiralar, zulümler yaptılar. Ama kendini Hakka adamış bu iman kalelerini yıkamadılar.Tıpkı Hz. Peygamberi öldürmek için pusuya yatanlar gibi gecenin bir yarısı onlarında evinin önünde pusuya yattılar. Hz. Şems ve Hz. Mevlana bir gece sohbet ederlerken kapı vurulmuş, dışarıdan kalabalık bir güruh; "Şems dışarı çık!" diye bağırmıştı. Mevlana yaklaşan acı kaderi sezmişçesine; "Çıkma" diye yalvardı. Şems gülümsedi; "Telaşlanma, verdiğimiz sözü tutma vakti gelmiştir" diyerek kapıya yöneldi.Mevlana: "Ne sözü, nereye, niye?" diye yapıştı ellerine. Şems, yıllardır sakladığı sırrı söyledi; "Şam'da Rabbime yalvarmış, aşkımı seyredeceğim bir ayna istemiştim. Rabbim seni verdi, sende seyrettim?""İyi işte, seyre devam edelim" dedi Mevlana. Şems; "Rabbim de bana demişti ki, o aynayı verirsem ne bağışlarsın? Tereddütsüz şöyle demiştim; "Başımı veririm!"Şems dışarı çıktı. Sadece bir "Allaaaah" nidası duyuldu. Ay ışığında yerde üç beş damla kan seçiliyor, ama ne baş, ne ceset, ne de katiller gözükmüyordu! Her yıl Hz. Mevlana'yı anma etkinlikleri yapılır. Ama son yıllarda özellikle dinler arası diyalog sahipleri tarafından Hz. Mevlana'ya birçok vasıflar, sıfatlar yüklenmeye çalışıldı ama başaramadılar. Gerçi zamanında da vardı bu anlayışın temsilcileri. Onun için zamana ve mekâna seslenmişti Hz. Mevlana; Bizi bilen bilir. Bilmeyen kendisi gibi bilir" diye. Ayrıca; Ben sağ olduğum müddetçe Kuran'ın kölesiyim. Ben Muhammed Mustafa'nın yolunun tozuyum. Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse, Ben ondan da bizarım, o sözlerden de bizarım." Diyordu. Mevlana "gel diyordu" ama geldiğin gibi git, demiyordu. İşte bu farkı anlamayan düşünceler Hz. Mevlana'ya yıllardır iftira atmaktadırlar. Bunlardan bizzat Hz. Mevlana'nın davacı olacağını yukarıdaki sözünden anlıyoruz.Hz. Mevlana'nın Mesnevisinde geçen hikâyeler adeta zamanı günceller niteliktedir. BOP kapsamında dost ve kardeş ülkeler ile birilerinin adına, burun buruna geldiğimiz şu günleri, sen demokrasiye gelmezsen demokrasi sana gelir anlayışını, Arap baharını vs. anlayış ve hareketleri taa yüzyıllar öncesinden şu hikâye ile tasvir etmişti Hazret."Bir avcı, kuşları kolayca yakalayabilmek için kendini ağaç dalları, otlar ve yapraklarla gizleyip, çayırlığa oturdu. Önüne bir tuzak kurup, bir avuç buğday attı. Hiç hareket etmeden beklemeye başladı. Bu sırada karnı iyice acıkmış bir kuş gelip, yakınına kondu. Onu böyle sessiz sedasız oturur görünce; "Sen ne yapıyorsun burada?" diye sordu.Avcı; "Dünyadan elini eteğini çekmiş bir zahidim ben! Hiç kimsenin işine karışmıyor, burada kendi halimde yaşıyorum." diye cevap verdi. Kuş; "O buğdaylardan biraz yiyebilir miyim?" dedi. "Bilmem ki, dedi avcı, bir yetimin emaneti bana. Ama karnın çok acıkmışsa gel ye!Kuş, avcının gizli niyetlerinden habersiz, onu iyi yürekli ve dünya işlerinden uzaklaşmış bir zahit kimse olarak kabul edip buğdaylara saldırınca, hileci avcının ellerine düştü. Aldatıldığını anladığında ise iş işten geçmiş, tuzakta binlerce feryada başlamıştı.Avcı; "Görünüşe ve söylenen her söze inanırsan sonun böyle olur işte, diyordu. Tuzağa yakalandıktan sonra feryadın ne faydası var? Uygunsuz hırs ve hevesler canların düşmanıdır. Önemli olan tehlike gelmeden önce uyanık ve tedbirli olmaktır. Felaket tufanından sonra ağlayıp sızlamışsın neye yarar?"Allah'tan Hazretin şefaatini talep edip, birkaç güzel sözüyle onu tekrar rahmetle analım? "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır." "Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol." "Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır." "İçteki kiri su değil, ancak gözyaşı temizler." "Kimde bir güzellik varsa, bilsin ki ödünçtür."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025