Bir duruşun olsun, ama bin duruşun var. Hacıbektaş'ta başka, Konya'da başka, son sahne aldığın Diyarbakır'da bir başkasın Davutoğlu Ahmet Hoca!Kraldan çok kralcı oldun ve PKK'yı taçlandırarak, HDP'lilere bile, hayret bişey, dedirttin. Ne güzel de okşuyorsun Ahmet Hoca "Bağımsız Kürdistan"(!) hayalcilerini? Sen, emanetçi de olsan, görüntüde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanısın ve devlete hakaret ederek, tehdit ederek meydan okuyan Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak'a haddini bildireceğine, adeta onun ayağına giderek o güruha moral veriyorsun. Devlete karşı suç işleyenler için ceza kovuşturması bir yana, onları alkışlıyorsun. Onlar ne mi, yapıyor? Başta Kışanak'ları olmak üzere Türkiye'yi iç savaşa sürüklemek için kaşımayı sürdürüyorlar.İlkesizliğin, çelişkili davranışların bu kadarı da fazla. Daha dün, senin efendin Erdoğan: "Kobani'de teröristler birbiriyle savaşıyor" dememiş miydi? Sen de bugün, "Kobani'ye selam gönderiyorum. Oradaki her kardeşimi alnından öpüyorum" diyorsun.Farkında mısın Ahmet Hoca, "Güzel Kürtçenizi öğrenmek istiyorum!" diye coştuğunda, bazılarına gülmece malzemesi veriyorsun! Nitekim önceki gün, HDP'liler Meclis'teki grup toplantılarına, sana hediye etmek üzere Kürtçe çocuk kitaplarıyla geldiler? Tuzaklarına düşüp, bunlar için de teşekküre kalkışma e mi! Orası ne de olsa Meclis, çadır tiyatrosu değil.Bu gidişle ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabilirsin, Müslümanlara ettiğin de ortada.Kışanak ve tayfasına gelince;Özerk demokratik Kürdistan hayallerine, her ne kadar Erdoğan'ın hevesât-ı nefsâniyesindeki "Başkanlık" kuşu çanak tutmaktaysa da, kimlerin hevesi kursaklarında kalacak, bir bakalım:İşe, heves ettiği başkanlık sarayı ile başlasa da, imar mevzuatına aykırılığı Mahkeme tarafından tespit edilen mekânı gibi, yaptıkları da hukuka, en başta Anayasa'ya aykırıdır. Fiili olarak "Başkanlık" kalkışması anayasayı ihlâl suçudur. Başkanlık sisteminde bile Başkan'ın Yargı'ya müdahalesi olamaz. Erdoğan'ın ki ise, her şeye maydanoz kabilinden, her yeredir.Erdoğan'ın nev-i şahsına münhasır "Başkanlık" düşü, ancak yeni bir anayasa ile gündem edilebilir ki, bunu 7 Haziran seçimlerinin akabinde son tahlile taşıyabiliriz.Şu "demokratik özerklik" masalı da, İmralı-Kandil-HDP cephesinin anladığı ve anlatmaya çalıştığı gibi bir şey değildir. Dayandıkları "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı", kamusal görev ve sorumluluklarının genellikle ve tercihan halka en yakın yönetim basamaklarınca yerine getirilmesini öne çıkarır. Türkiye'nin idari yapısı "merkezden yönetim" temeline dayanmakla birlikte "yerinden yönetim"i de benimsemiştir. Belediyeler bunun en canlı örneğidir. Ancak, Anayasa'nın yerel yönetimlerle ilgili 127. maddesinde bu yönetimlerin özerkliğinden söz edilmez. Özerklik kavramı, 1992'de kabul ettiğimiz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda kabul görmüşse de, on maddesine çekince koyarak bu şartı imzaladığımızdan üniter devlet yapımızı bozacak bir durum yoktur. Kaldı ki, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşların resmi yaklaşımlarında, üye devletleri devlet sistemlerinin yapısını üniter olmaktan çıkarıp federalizme dönüştürme yönünde bir zorlama yoktur.Anayasamız ve bölücü cephenin gerekçe yaptığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, ayrılıkçı ve işbirlikçilerinin bağımsız Kürdistan eyalet heveslerini kursaklarına tıkamaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023