Bir köle, Sultan İkinci Murad Hana der ki: Bir maruzatım var Padişahım, müsaade buyurun anlatayım? Çürük elma için kaç altın istersin?Bir köle, Sultan İkinci Murad Hana der ki: Bir maruzatım var Padişahım, müsaade buyurun anlatayım? Elbette, söyle nedir maruzatın? Askerleriniz benim bahçemden dün elma yediler ve parasını ödemediler! Bu dediğin nasıl olabilir? Bir yanlışlık olmalı! Yanlışlık yok Padişahım. Sultan Murad Han derhal araştırılmasını emreder. Az zaman sonra üç askeri huzura getirirler. Sultan onlara olayı anlatır ve sorar: Bu adamın söyledikleri doğru mudur?Askerlerden biri der ki: Doğrudur Sultanım, ben yaptım! Peki ama nasıl? Kul hakkını düşünmedin mi hiç? Padişahım, benim yediğim elma yerdeydi ve çürüktü. Çürük bir elmanın para edeceğini düşünemedim; nitekim bu iki arkadaşım da oradaydı, onlar ağaçtan elma kopardılar ve parasını da bahçeye attılar. Padişah, köleye sorar: Askerlerimin söyledikleri doğru mudur? Evet, o ikisinin kopardığı elmaların bedelini aldım. Peki, öyleyse istediğin nedir? Diğer askerinizin yerden aldığı elmanın bedelini de isterim. Peki, o çürük elma için ne istersin? Bir kese altın isterim, yoksa hakkımı helal etmem. Bir çürük elma bir kese altın eder mi hiç? Bu açıkça haksızlık. O zaman hakkımı helal etmem. Peki al bir kese altın! Kölenin gözleri dolar, kendisine uzatılan keseyi eliyle iter ve Kelimei Tevhid okur. Sonra der ki: Efendim, maksadım altın falan değildi, ölmeden önce son defa adaletinizi tecrübe etmek istemiştim, beni affediniz.