KKTC'de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Başbakan Mehmet Ali Talat'ın kazanmasından en fazla memnun olan ülkelerin başında ABD geliyor.
Amerikalı siyasiler ve diplomatlar Talat'ın zaferini büyük bir coşku ile kutlarlarken yeni bir anlayışla yeni bir düzlemde çalışmaya devam edeceklerini bildirerek, Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın görevini bırakmış olmasından dolaylı memnuniyetlerini hissettirdiler.
Yıllardan beri Kıbrıs'ın içerisinde bulunduğu kördüğümü yakınen tanıyan ve zaman zaman Yunanistan ve Türkiye ile karşı karşıya gelen Amerikan yönetiminden istikrarlı bir adım beklenemeyeceğini Atina da Ankara da çok iyi biliyor. Hele hele Kıbrıs sorununda tarihi Türk-ABD ilişkisinin siyasal gelgitleri bizlerin hafızasından kazınabilmiş değil.
Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ile ortak hereket etmesine rağmen kendi stratejik değerlerini daha üstte tutmasını bilmiş olan ABD'nin yeni ve farklı bir açılım sunması beklentisiyle karşı karşıyayız.
Amerikan yönetiminde liderler değişse de Amerikan devlet anlayışının ve bu bölgeye yaklaşımın değişmemekte olduğu bir gerçek.
KKTC'de geçtiğimiz hafta yapılan seçim sonuçları sonrası Türk tarafı olarak bizler belli bir beklenti içerisine sokulmaya başlandık.
Türk tarafı üzerinde şöyle bir hava estirilmekte idi:" Uzun bir süreçte KKTC'de ayakbağı(!)olarak görülen Rauf Denktaş artık devrede değil. AB'ye Rum tarafı ile birlikte girmek isteyen Türkler'in potansiyeli hergeçen gün artış gösteriyor. Solcu, Avrupa yanlısı Talat'ın partisinin oluşturduğu zeminden sonra Talat'ın Cumhurbaşkanı olması ayrı bir avantaj sunacak ve KKTC dış kamuoyunda prim yaparak siyasal alanda da temsil gücüne sahip olacak"
Dilek, temenni ve öngörüler böyle olunca bu vaaadlere kendini kaptıranların önünü görememesi farklı bir dilemma olarak ortaya çıktı.
Bunu cilalatan bir açıklama yine umut beslenen ABD'den geldi.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri yapmış oldukları resmi açıklamalarda "Seçim sonuçlarının doğal bir süreç içerdiği, KKTC'nin tanınması gibi bir seçeneğin imkan dahilinde olmadığını" söylemeleri Amerikan makamlarının yeni bir süreç ortaya koymak ya da KKTC'ye jest yapmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını yeniden ortaya koydu.
Ne Ekonomik ne siyasal...KKTC'deki Türk-Yunan dengesini kendi lehine yorumlamayı sürdüren ve Türkler'i ikincil vatandaş olarak görmeye devam eden Amerika'dan gelen bu son açıklama iyice analiz edilmeli.
Açık ifadeler yetmiyorsa, resmi beyanlardan anlam çıkarılamıyorsa, yaklaşımlar ve tavırlar iyi okunamıyorsa başka ne söylenebilir?
'HAYIR'lı bir süreçten sonra hayırlı bir siyasi süreç temennisinden öte bir beklentimiz bulunmuyor.
Amerikalıların KKTC'yi tanımalarını beklemeden evvel, biz Türklerin bu davayı ve bu davanın gelişimini iyi tanınası gerekmez mi?
Amerikalı siyasiler ve diplomatlar Talat'ın zaferini büyük bir coşku ile kutlarlarken yeni bir anlayışla yeni bir düzlemde çalışmaya devam edeceklerini bildirerek, Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın görevini bırakmış olmasından dolaylı memnuniyetlerini hissettirdiler.
Yıllardan beri Kıbrıs'ın içerisinde bulunduğu kördüğümü yakınen tanıyan ve zaman zaman Yunanistan ve Türkiye ile karşı karşıya gelen Amerikan yönetiminden istikrarlı bir adım beklenemeyeceğini Atina da Ankara da çok iyi biliyor. Hele hele Kıbrıs sorununda tarihi Türk-ABD ilişkisinin siyasal gelgitleri bizlerin hafızasından kazınabilmiş değil.
Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ile ortak hereket etmesine rağmen kendi stratejik değerlerini daha üstte tutmasını bilmiş olan ABD'nin yeni ve farklı bir açılım sunması beklentisiyle karşı karşıyayız.
Amerikan yönetiminde liderler değişse de Amerikan devlet anlayışının ve bu bölgeye yaklaşımın değişmemekte olduğu bir gerçek.
KKTC'de geçtiğimiz hafta yapılan seçim sonuçları sonrası Türk tarafı olarak bizler belli bir beklenti içerisine sokulmaya başlandık.
Türk tarafı üzerinde şöyle bir hava estirilmekte idi:" Uzun bir süreçte KKTC'de ayakbağı(!)olarak görülen Rauf Denktaş artık devrede değil. AB'ye Rum tarafı ile birlikte girmek isteyen Türkler'in potansiyeli hergeçen gün artış gösteriyor. Solcu, Avrupa yanlısı Talat'ın partisinin oluşturduğu zeminden sonra Talat'ın Cumhurbaşkanı olması ayrı bir avantaj sunacak ve KKTC dış kamuoyunda prim yaparak siyasal alanda da temsil gücüne sahip olacak"
Dilek, temenni ve öngörüler böyle olunca bu vaaadlere kendini kaptıranların önünü görememesi farklı bir dilemma olarak ortaya çıktı.
Bunu cilalatan bir açıklama yine umut beslenen ABD'den geldi.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri yapmış oldukları resmi açıklamalarda "Seçim sonuçlarının doğal bir süreç içerdiği, KKTC'nin tanınması gibi bir seçeneğin imkan dahilinde olmadığını" söylemeleri Amerikan makamlarının yeni bir süreç ortaya koymak ya da KKTC'ye jest yapmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını yeniden ortaya koydu.
Ne Ekonomik ne siyasal...KKTC'deki Türk-Yunan dengesini kendi lehine yorumlamayı sürdüren ve Türkler'i ikincil vatandaş olarak görmeye devam eden Amerika'dan gelen bu son açıklama iyice analiz edilmeli.
Açık ifadeler yetmiyorsa, resmi beyanlardan anlam çıkarılamıyorsa, yaklaşımlar ve tavırlar iyi okunamıyorsa başka ne söylenebilir?
'HAYIR'lı bir süreçten sonra hayırlı bir siyasi süreç temennisinden öte bir beklentimiz bulunmuyor.
Amerikalıların KKTC'yi tanımalarını beklemeden evvel, biz Türklerin bu davayı ve bu davanın gelişimini iyi tanınası gerekmez mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005