Tarihler 2 Aralık 1949'u gösterdiğinde Birleşmiş Milletler (BM);
İnsan ticareti, cinsel istismar, çocuk işçi çalıştırma ve zorla evlendirme gibi suç türlerini yok etmeyi amaçlayan bir yasa tasarısını kabul etti. Bu nedenle 2 Aralık, dünya genelinde, "Köleliğin Kaldırılması Günü" olarak "kutlanıyor".
Ama ne kutlama! Günümüzde sayıları 36 milyona ulaşmış çağdaş köleliği mi kutluyoruz yoksa! Örneğin insan ticareti, insan kaçakçılığı, cinsel istismar ya da genel olarak insanlığa karşı hangi suç türü önlenebildi?
Suç demişken, günceli yoklayarak, işin hukuki boyutunu değerlendirelim:
Ülkemiz açısından başta gelen sorunlardan biri de göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretidir.
İnsanlık tarihinin hemen her döneminde şu veya bu şekilde ortaya çıkmış olan göç olgusu, iletişim ve ulaşım imkânlarının artmasıyla günümüzde giderek yoğunlaşan ve çeşitlenen karakteriyle neredeyse bütün dünyayı etkileyen bir olgu halini almıştır. Haritadaki yeri ne olursa olsun hemen her ülkeyi etkileyen bu sorun; Asya, Avrupa ve Afrika'nın kesiştiği bir noktada yer alan önemli coğrafi konumu itibariyle Türkiye için daha da hayati bir önemi haizdir. Zira Türkiye; söz konusu konumu nedeniyle az gelişmiş ve/veya gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş Batı ülkelerine gitmek isteyen düzensiz göçmenler için fiili bir köprü işlevine sahiptir.
Genellikle içinde bulunduğu olumsuz koşullardan kurtulma ya da daha iyi bir yaşam özlemiyle ülkesini terk ederek başka bir yere göç etmeye çalışan kişilerin talepleri, bu alanda maddi menfaat elde etmeyi amaçlayan kaçakçılar için son derece uygun bir iklim oluşturmaktadır. Zira anılan kişilerin göç macerasına girmesine neden olan itici ve çekici nedenler, onları maddi ve manevi sömürüye açık ve çaresiz bir duruma sokmakta, bu da kaçakçılara fırsat sunmaktadır. Gerçekten bu koşullarda kaçakçılar, kişilerin çaresizliğinden yararlanmak suretiyle onları bir taraftan ekonomik açıdan acımasızca sömürürken, diğer taraftan yaşam haklarını, vücut bütünlüklerini ihlal etmekte ve onurlarını zedelemektedir. Bunun yanında uluslararası toplumun sınır güvenliği ile toplumsal düzenine de şu veya bu şekilde zarar vermektedirler.
Türkiye, "göçmen kaçakçılığı" ve "insan ticareti" suçlarını da kapsayan uluslararası suçların önlenmesi ve cezalandırılması için "Uluslararası Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi" ile bu Sözleşmeye Ek "Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol"ü imzalamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) anılan sözleşmeleri sırasıyla 4800 ve 4803 sayılı Kanunlarla onaylamasıyla iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.
Ayrıca, Türk Ceza Kanunu (TCK), "Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti" başlığı altında 79'uncu maddesinde düzenlemeye gitmiştir. Buna göre suçun oluşumu için failin; "doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla yasal olmayan yollardan";
-Bir yabancıyı ülkeye sokması veya ülkede kalmasına imkân sağlaması veya
-Bir Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlaması gerekmektedir.
Ne var ki, Hükûmetin mülteci politikası olmaması yanında ilgili yasaların uygulanmaması sonucu suçlar giderek artmaktadır.
Gündelik politikalar değil, gerçek bir hukuk politikası çözüm sağlayabilir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023