Uzak gibi görünen tehlikeler yakınlaştı. Riskler, sağanak gibi gündeme yağdı, öncelikli hale dönüştü, ilk sıralara yerleşti. Yeniden Kuvay-ı Milliye'nin mimarı başyazarımız Prof. Dr.
Haydar Baş beyin beş yıl, on yıl hatta onbeş-yirmi yıl öncesinden milletimizi haberdar etmeye çalıştığı tehlikeler yüzünü göstermeye başladı. Diyeceksiniz ki, hangi biri... Evet; hangi biri artık konuşulmuyor ki?
Asıl hedef Türkiye
ABD'nin Irak'ı bahane ederek Körfez'e sarktığı günlerde asıl hedefin Türkiye'nin güneydoğusu olduğunu, gerçek niyetin orada bir Kürt devletçiği oluşturup Türkiye'nin güney/güneydoğusunu koparmak olduğunu muhterem hocamızdan gayri ifade eden olmuş muydu? Hayır.
Bugün devletin zirvesi yıllar sonra aynı şeyleri müzakere konusu yapıyor. Doğu'ya, Batı'ya mesajlar uçuruyor.
Cevşenli papazlar
Dinlerarası diyalog ve inanç turizmi kabilinden çağdaş misyonerlik yöntemleriyle vatan toprakları üzerindeki mikro kültürleri istismar ederek bölücük yapan ve milletin dini ve milli bütünlüğüne kast eden çalışmalara, seneler önce muhterem Prof. Dr. Haydar Baş beyden gayri dikkat çeken olmuş muydu? Hayır. Bu bağlamda İcmal Yayınları arasında çıkan "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eseri, tarihi bir vesika olarak durmaktadır.
Bugün mantar gibi her taşın altında bir pastöre, her mahallede bir papazcığa, her apartman dairesinin bodrum katında bir kilise eve raslanıyorsa; suriçi İstanbul'da kendisini Ekümenik Patrik ilan eden kara cübbeli papaz kol geziyorsa; mütareke medyasının en muhafazakâr görünümlüsünde "ekümenikliği kendinden ve ABD'den menkul Patrik"in sevdalılarına rastlanıyorsa... dikkat çekilen gerçeklerin kulak ardı edilmesindendir.
Ekümenik tezgahtarlar
Ekümenik Patrik olur da, ekümenik tezgahtarları olmaz mı? Olur tabii... Nitekim, bu arada dinlerarası diyalog tezgahtarları hızlarını alamamış olacaklar ki, Ekümeniklik hususunda ABD'nin daha da açık ve net ağırlığını koymasına ricacı oluyorlar. Başbakan Ecevit'in ABD'yi ziyaretindeki en önemli gündemlerden biri de budur. Ne zannediyorsunuz?
Bu yakada ise yeni yetme Cevşenli Papazlar, ekranları doldururken; henüz iki hafta önce Karadeniz'den Jandarma Komutanı Tuğgeneralimiz, Rum-Pontusçu misyonerler aldı başını gidiyor, diye feryad ediyor. Herhalde bugün herhangi bir azizliğe uğramaz ve Bizans oyununa kurban gitmez ise, misyonerlik konusu MGK'nin gündemine gelmesi bekleniyor.
Mızrak çuvala sığmıyor
AB, Kıbrıs, IMF ve ekonomimiz gibi stratejik temel konularda da Prof. Dr. Haydar Baş beyin öngörüleri, bugün reel gerçekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş beyin iki-üç yıl öncesinden, içine sürükleneceğimizin altını çizdiği IMF güdümlü ekonomik felaketin habercileri, her ne kadar sosyal patlamalar şeklinde Türkiye'mizde kendini göstermedi ise de Arjantin'de birebir kendini göstermiştir. Kimse IMF ile kendini kandırmasın, milleti de kandırmaya çalışmasın lütfen... Bu yükü yine millet çekecek çünkü.
Zamanın işbaşındaki politikacıları Gümrük Birliği'nin bayramını yaparken muhterem hocamız makale ve sohpetlerinde, bu anlaşmanın, Türkiye'mizin aleyhine çalışacak ve ekonomimizi milyarlarca dolar zarara uğratacak tek taraflı bir sömürme mekanizması olduğunu belirtiyordu. Şimdi bu realite ile karşı karşıyayız; Gümrük Birliği'nden doğan zararımız uzmanların ifadesine göre 60 milyar dolara ulaşmış.
Nihayet Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz bile önceki gün ATO Başkanı'nı kabulünde Gümrük Birliği anlaşmasının, Türkiye'nin dış ticaret açığının Avrupa Birliği lehine iki katına yakın artmasında önemli bir etken olduğunun doğru olduğunu itiraf etti. Mızrak çuvala sığmadı.
Komplo teorileri değil; gerçeğin ta kendisi
Bütün bu gerçekler, maalesef yakın zamana kadar pekçoklarına göre "komplo teorileri" idi. Öyle tanımlanıyordu. Tehlike, tehlike de, bu kadar da değil canım, diyerek burun kıvırılıyordu. Hatta bu ciddi meseleler karşısında devletin zirvesindeki iradeler, adeta tahterevalliye dönüştürülmüş, hangi taraf ağır basıyor idiyse gerçekler onun kucağında kalıyordu.
Şimdi ise problemlerin hepsi "yakın tehdit" olarak karşımızda durmaktadırlar. Gelişmeler artık başımıza örülmek istenen çorapların, "komplo teoriler" değil, bilakis "komplo gerçekler" olduğunu haykırmaktadır. Brüksel'e ya da Washington'a gittiğimizde önümüze bunlar konacaktır. Bölgemiz ve tabii ki ülkemiz üzerinde yüksek sesle hesap yapanlar, bunlardan bir şey çıkmaz, diye önemsemediğimiz meselelerde artık uygulamalı provalara başladılar bile. Bu provalar için cesareti, kasalarına borç akıttıkları siyasilerden, lobilerinde ağırladıkları politikacılarından ve uzun süreden beri yaptıkları alan çalışmasıyla edindikleri yerli "mikro yandaş"larından almaktadırlar.
Dürüst bir vicdanın muhasebesi
Gerçekten bu kapanlardan kurtulmak veya en azından hakkı teslim etmek adına vatanperver ve dürüst vicdanların atması gereken adım, bu riskleri öngören ve milli çözümler sunan Prof. Dr. Haydar Baş beye ve Kuvay-ı Milliye kadrosuna kulak vermektir. Bu kadro, sadece teşhis ve tespitle kalmayıp bütün bunların ve sair problemlerin üstesinden gelebilecek kıratta ve vizyonda olduğunu
Bağımsız Türkiye Partisi programı ve milli kalkınma modelleriyle de ortaya koymuştur. Tevazuya gerek yok; Bağımsız Türkiye için bu milli modelden gayri umut ve yerli duruş da yoktur. Keşke olsaydı...