Hollanda atıyla-itiyle vatandaşlarımıza saldırıyor. Ötekiler sırada?
AB üyesi ülkelerin son dönemde Türkiye'ye dönük saldırganlıkları, elbette her Türk vatandaşının onuruna dokunuyor.
Türkiye olarak vakit kaybetmeden artık kendimize gelmeliyiz.
Gerçekten külahlarımızı önümüze koyup; ham hayale dayalı AB siyasetimizi, kapitalist ekonomik vaziyetimizi ve kırmızı çizgileri silinmiş bölgesel stratejilerimizi yeniden düşünmeliyiz.
Ma'şeri vicdanın geldiği nokta budur.
Bu bağlamda devletin zirvesi, varoluş-yokoluş mücadelesi içinde olduğumuzu seslendirirken; meseleleri, "Hollanda-Türkiye krizi, evet oylarını iki puan artırdı, azıcık da teşekkür edelim" diyen AKP vekili Hüseyin Kocabıyık'ın perspektifine düşürmenin çok ağır bir vebal olduğu açıktır.
Tam bir sene iki hafta önce önemli açıklamalar yapmış, sağlam ve onurlu bir yol haritası çizmişti BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş? O günler, sabık Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Suriyeli mültecileri kabul karşılığında AB'den vize muafiyeti sağlanacağını adeta AB'ye üye olmuşuz gibi bir sevinçle pazarladığı süreçti.
Şöyle demişti Prof. Dr. Baş: Biz Doğu-İslam medeniyetine mensubuz, Tevhid akidesine sahibiz. AB ise Teslis akidesine sahip Hristiyan batı medeniyetidir. Doğu ve batı nasıl bir araya gelmezse, AB de bizi içine almaz. Yıllar önce, para birliğine girdikleri gün söylediğim gibi, tekrar söylüyorum AB çok yakında dağılacak. Bölgemiz ve ülkemiz üzerinde hesabı olmayan devlet ve komşularımızla sağlam ortaklıklar oluşturalım, Milli Ekonomi'ye ve Milli Para sitemine acilen geçelim, Sosyal Devlet projeleriyle halkımızı kucaklayalım. Ki bunlar patenti bana ait olan dünya çapında çözümlerdir. Böylece birliğimizi-dirliğimizi temin ederiz. Vakit kaybetme lüksümüz yok.
Prof. Dr. Baş'ı dinlemedik? Kaybettikçe kaybediyoruz.
Hollanda'nın atına-itine maskara oluyoruz.
Yıllık cirosu 30.9 milyar TL olan Petrol Ofisini bir hafta önce 1.3 milyar Euro'ya sattığımız Hollanda, atıyla-itiyle üzerimize saldırıyor? Bu hesapta çok yanlışlık var.
Şimdi ayağa dikilecek takatimiz mi var Allah aşkına?!
Üç ay önce, 13 Ocak'ta AB'den 230 milyon ton buğday almak için ihale açmadık mı? İlk defa M.Ö. 10 bin yılında Şanlıurfa Göbeklitepe'de buğday yetiştirildiği ortaya çıkartılan bu bereketli topraklarda tarım bitmiş, Avrupa'dan buğday ithal ediyoruz. Sadece buğday mı? Hayır.
İngiltere ve Hırvatistan'dan arpa; Gürcistan'dan saman; Arjantin'den soya; ABD, Arjantin ve Brezilya'dan mısır; ABD, Bangladeş, Mısır ve Çin'den kuru fasulye; Kanada'dan nohut ve yeşil mercimek; ABD, Ukrayna ve Kanada'dan bezelye alıyoruz... Geçen yıl, 5 milyon 572 bin ton tarım ithalatı yaptık.
Ekmeğimizin buğdayını aldığımız adamlar, gırtlağımızı sıkıyorlar, itlerini üzerimize salıyorlar. Bu vahameti nutukla-nümayişle halledemeyiz.
Tarım en stratejik sahadır demişti Prof. Dr. Baş, taa 2002'de?
Hollanda'yı o zaman hatırlatmıştı bize sayın Baş. Konya ilimiz kadar toprağı olmayan Hollanda, 95 milyar Euro'luk tarım ihracatı yapıyor, demişti. Köylüyü-çiftçiyi şahlandıracak projeler ortaya koymuş, ekonominin kitabını yazıp önümüze getirmişti. Yüzümüzü çevirip bakmadık.
Prof. Dr. Baş'a çevirip bakmadığımız yüzümüze Konya'mız kadar olmayan Hollanda şamar üstüne şamar atıyor.
Biz tarihte hiçbir zaman şamar oğlanı olmadık, olamayız. Bu vaziyet, kim ne derse desin Türk milletine asla yakışmayan bir zillettir.
Ancak bu vaziyetten kurtulmanın yolu, nârâ ve nümayiş değil; akıl, ilim, hikmetle ve milli iradeyle şekillenmiş Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, Milli Para sistemi ve Sosyal Devlet projelerini hayata geçirmektir. Üzerimize atları ve itleriyle saldıranlara yönelik reel ve etkin yaptırımlar da burda saklıdır.
50-55 yıldan beri yüzümüze kapanan kapılarda pineklemek değil maharet, Milli Ekonomi Modeli'yle onurlu ve Bağımsız bir Türkiye inşa ederek, Batılıları kendi kapılarımıza bağlamaktır.
Gerisi, varoluş-yokoluş noktasında havanda su dövmektir.
AB üyesi ülkelerin son dönemde Türkiye'ye dönük saldırganlıkları, elbette her Türk vatandaşının onuruna dokunuyor.
Türkiye olarak vakit kaybetmeden artık kendimize gelmeliyiz.
Gerçekten külahlarımızı önümüze koyup; ham hayale dayalı AB siyasetimizi, kapitalist ekonomik vaziyetimizi ve kırmızı çizgileri silinmiş bölgesel stratejilerimizi yeniden düşünmeliyiz.
Ma'şeri vicdanın geldiği nokta budur.
Bu bağlamda devletin zirvesi, varoluş-yokoluş mücadelesi içinde olduğumuzu seslendirirken; meseleleri, "Hollanda-Türkiye krizi, evet oylarını iki puan artırdı, azıcık da teşekkür edelim" diyen AKP vekili Hüseyin Kocabıyık'ın perspektifine düşürmenin çok ağır bir vebal olduğu açıktır.
Tam bir sene iki hafta önce önemli açıklamalar yapmış, sağlam ve onurlu bir yol haritası çizmişti BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş? O günler, sabık Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Suriyeli mültecileri kabul karşılığında AB'den vize muafiyeti sağlanacağını adeta AB'ye üye olmuşuz gibi bir sevinçle pazarladığı süreçti.
Şöyle demişti Prof. Dr. Baş: Biz Doğu-İslam medeniyetine mensubuz, Tevhid akidesine sahibiz. AB ise Teslis akidesine sahip Hristiyan batı medeniyetidir. Doğu ve batı nasıl bir araya gelmezse, AB de bizi içine almaz. Yıllar önce, para birliğine girdikleri gün söylediğim gibi, tekrar söylüyorum AB çok yakında dağılacak. Bölgemiz ve ülkemiz üzerinde hesabı olmayan devlet ve komşularımızla sağlam ortaklıklar oluşturalım, Milli Ekonomi'ye ve Milli Para sitemine acilen geçelim, Sosyal Devlet projeleriyle halkımızı kucaklayalım. Ki bunlar patenti bana ait olan dünya çapında çözümlerdir. Böylece birliğimizi-dirliğimizi temin ederiz. Vakit kaybetme lüksümüz yok.
Prof. Dr. Baş'ı dinlemedik? Kaybettikçe kaybediyoruz.
Hollanda'nın atına-itine maskara oluyoruz.
Yıllık cirosu 30.9 milyar TL olan Petrol Ofisini bir hafta önce 1.3 milyar Euro'ya sattığımız Hollanda, atıyla-itiyle üzerimize saldırıyor? Bu hesapta çok yanlışlık var.
Şimdi ayağa dikilecek takatimiz mi var Allah aşkına?!
Üç ay önce, 13 Ocak'ta AB'den 230 milyon ton buğday almak için ihale açmadık mı? İlk defa M.Ö. 10 bin yılında Şanlıurfa Göbeklitepe'de buğday yetiştirildiği ortaya çıkartılan bu bereketli topraklarda tarım bitmiş, Avrupa'dan buğday ithal ediyoruz. Sadece buğday mı? Hayır.
İngiltere ve Hırvatistan'dan arpa; Gürcistan'dan saman; Arjantin'den soya; ABD, Arjantin ve Brezilya'dan mısır; ABD, Bangladeş, Mısır ve Çin'den kuru fasulye; Kanada'dan nohut ve yeşil mercimek; ABD, Ukrayna ve Kanada'dan bezelye alıyoruz... Geçen yıl, 5 milyon 572 bin ton tarım ithalatı yaptık.
Ekmeğimizin buğdayını aldığımız adamlar, gırtlağımızı sıkıyorlar, itlerini üzerimize salıyorlar. Bu vahameti nutukla-nümayişle halledemeyiz.
Tarım en stratejik sahadır demişti Prof. Dr. Baş, taa 2002'de?
Hollanda'yı o zaman hatırlatmıştı bize sayın Baş. Konya ilimiz kadar toprağı olmayan Hollanda, 95 milyar Euro'luk tarım ihracatı yapıyor, demişti. Köylüyü-çiftçiyi şahlandıracak projeler ortaya koymuş, ekonominin kitabını yazıp önümüze getirmişti. Yüzümüzü çevirip bakmadık.
Prof. Dr. Baş'a çevirip bakmadığımız yüzümüze Konya'mız kadar olmayan Hollanda şamar üstüne şamar atıyor.
Biz tarihte hiçbir zaman şamar oğlanı olmadık, olamayız. Bu vaziyet, kim ne derse desin Türk milletine asla yakışmayan bir zillettir.
Ancak bu vaziyetten kurtulmanın yolu, nârâ ve nümayiş değil; akıl, ilim, hikmetle ve milli iradeyle şekillenmiş Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, Milli Para sistemi ve Sosyal Devlet projelerini hayata geçirmektir. Üzerimize atları ve itleriyle saldıranlara yönelik reel ve etkin yaptırımlar da burda saklıdır.
50-55 yıldan beri yüzümüze kapanan kapılarda pineklemek değil maharet, Milli Ekonomi Modeli'yle onurlu ve Bağımsız bir Türkiye inşa ederek, Batılıları kendi kapılarımıza bağlamaktır.
Gerisi, varoluş-yokoluş noktasında havanda su dövmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019