Aslında geç kaldılar!
Bizim oralarda, bizim buralarda ve bizim yurdun her yerinde; "İte vurma sinsidir, bu it de o itin cinsidir!" denir!
Yıllarca "Türkiye Türklerindir" logolu bir gazetenin baş sorumlusu olan bir “dolma kalem", kendi markasından iki "dolma kalem"in yazdıklarını sebep gösterip Türklükten istifa etmişmiş!
Ünlü artist, başarılı taklitçi, beyaz perde soytarısı bir saray soytarısının, gayr-ı milli bir pravdada, gayr-ı milli bir zenneye verdiği mülâkatta; "Stilo-Özkök’ün "Türk hassasiyeti" yaklaşımının yanlış olduğunu" söylemesi üzerine bu istifa hakkını kullanmışmış!
İstifa dilekçesinde de; "Türkiye çözüm yörüngesine girdiğine göre ve ortada benden ve 'Türklüğümden' başka hiçbir engel kalmadığına göre, bu çözüme en büyük katkıyı yapmam için tek yol kalmıştı. Türklükten affımı dilemek" diye yazmış!
Yıllarca; "Vatanım rûy-i zemîn, milletim nev-i beşer" diyen nesepsiz, soysuz, vatansızların, evsiz-barksız köprüaltı icadı çocukların diliyle, benzerlerine istida vermiş!
Hadi ordan! Soluk benizli devşirme seni!
Bir defa istida adresin yanlış! Türk olmayana, Türklükten istifa dilekçesi mi verilirmiş?
Büyük bir ihtimalle o nesepsiz vatansızlar da bu istidayı kendilerine göre uygulamaya koyup "Bir Türk rolü yapan artisti daha haçlı rolüne kazandırdık" diye sevinecekler!
İstidanı, istifa dilekçeni bana yazacaktın kar-de-şiiim!
Ben de; "Ya bu deveyi güdeceksin ya da bu deveyi sana güttüreceğim!" diye dilekçeni paraf etmeden iade edecektim!
Başlıysan baş eğecek, dizliysen diz çökeceksin kar-de-şiiim, başka yolun yok!
Yapacağını yapıp, olmadık zamanlarda olmadık kişilere, olmadık sözleri söylecek; sonra ortaklarına hitâben istifa dilekçesi yazacaksın ve ömrünü Türk Milliyetçisi, Vatanperver olarak yaşamış ve yaşamaya devâm eden Türklerle güya dalga geçeceksin öyle mi?
Aklıma çocukluğumdan bir olay geldi!
"Kıllı" lakaplı yaramaz bir mahalle arkadaşım vardı! Iğdır'da, hasat zamanı girip hırsızlık etmediği bağ ve bahçe yoktu! Hangi bağda, hangi meyvenin daha iyi olduğunu herkesten iyi bilir ve mutlaka o bağa girerdi! Şeftali mevsimi, Iğdır'ın en namlı şeftalilarini yetiştiren Hasan Amca'nın bağına girmiş Kıllı! Hasan Amca, Kıllı'nın doyuncaya kadar şeftali yemesine, bu arada meyve ağaçlarına epey zarar vermesine engel olamamış ama Kıllı'yı da yakalamış! Komşuluk gereği, bağdan yemek için meyve almanın ayıbı yok! Bu yüzden kanuna şikâyetçi olmak, ayıp! Kıllı'nın yaptığının da yanına kâr kalmaması lazım!
Hasan Amca'nın, Kıllı'yı yakaladığını duyunca seyre koştuk!
Biz gidinceye kadar neler yapmış, Kıllı'yı ne kadar dövmüş bilemeyiz ama gittiğimizde Hasan Amca'nın elinde kamçı gibi incecik bir kızılcık çubuğuyla Kıllı'yı yerde yün gibi çırptığını gördük! Kızılcık çubuğu havadan "Vıınnn!" diye inip Kıllı'ya her değdiğinde, Kıllı; "Yandım anaaam!" diye feryâd ederken Hasan Amca da; "Kıllı! Ulan Kıllı! Yediğini kus Kıllı!" diyerek vurdukça vuruyordu!
Sese gelen komşular, Kıllı'yı kusturulmaktan kurtarmışlardı!
Şimdi; Türk olmadığı halde artistlik eden Tatar Ramazan müsveddesi ve onun taklitçisi dolma kalem, beni dinleyin!
Bana kulak verin! Yediklerinizi kusturuncaya kadar, bu aziz vatanın nimetlerinden lüplediğiniz, hortumladığınız, milyon dolar-euro olarak aldıklarınızı kusturuncaya kadar kızılcık çubuğu dayağı yiyeceksiniz! Yediklerinizi kusacaksınız! Türk Milleti ve Türk Vatanı'nın gasp ettiğiniz ürünlerini ya iâde ecek ya da bedelini ödeyeceksiniz; sonra da "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye nârâ atacaksınız!
Türk'ü, Atatürk'ü, Türkiye'yi ya seveceksiniz, ya da seveceksiniz! Sevmem derseniz, seve seve sevdireceğiz Kar-de-şiiim!
Dereyi ıs'sız görüp beyliğe heveslenen tilkilere şövalyelik-silahşörlük-kalemşörlüğe soyunuyorsunuz öyle mi?
Bizim buralarda, yani Ege'de tam budama mevsimi! Her Türk'e birkaç kızılcık çubuğu düşüyor ve her Türk, her vatanperver Efe, sen ve senin gibileri yediklerinizi kusturuncaya kadar falakaya hazırlanıyor, haberiniz olsun!
Daha dün; sen ve senin gibilerin yağcılık ettiğiniz bir AKP'li kurmayın; "Bize bir şey olmaz çünkü dayımız çok kuvvetli, Türkler bizim dayımızdır!" dediğini unuttun mu?
"Adımız, andımızdır; yoluna can koyarız.
Türk olmayı en büyük şeref ve şân sayarız.
Türk'üz, Türk'üz dedikçe kalbimiz almakta hız,
Türk olmayı en büyük şeref ve şân sayarız!" diye bir andımız var hatırladınız mı?
Yediklerinizi kusuncaya, bu andımızı hatırlayarak bizden daha yüksek sesle söyleyinceye kadar kızılcık çubuklarıyla falakayı hayâl edebiliyor musunuz?
"Korku, yarı şeriâttir!" darb-ı meselini hatırlayarak nâdim olun! Kendinize gelin, Türk'ün muhteşem öfkesinden kurtulmak için bir Türk Ulusu'na sığının zerrece aklınız varsa!...
Bizim oralarda, bizim buralarda ve bizim yurdun her yerinde; "İte vurma sinsidir, bu it de o itin cinsidir!" denir!
Yıllarca "Türkiye Türklerindir" logolu bir gazetenin baş sorumlusu olan bir “dolma kalem", kendi markasından iki "dolma kalem"in yazdıklarını sebep gösterip Türklükten istifa etmişmiş!
Ünlü artist, başarılı taklitçi, beyaz perde soytarısı bir saray soytarısının, gayr-ı milli bir pravdada, gayr-ı milli bir zenneye verdiği mülâkatta; "Stilo-Özkök’ün "Türk hassasiyeti" yaklaşımının yanlış olduğunu" söylemesi üzerine bu istifa hakkını kullanmışmış!
İstifa dilekçesinde de; "Türkiye çözüm yörüngesine girdiğine göre ve ortada benden ve 'Türklüğümden' başka hiçbir engel kalmadığına göre, bu çözüme en büyük katkıyı yapmam için tek yol kalmıştı. Türklükten affımı dilemek" diye yazmış!
Yıllarca; "Vatanım rûy-i zemîn, milletim nev-i beşer" diyen nesepsiz, soysuz, vatansızların, evsiz-barksız köprüaltı icadı çocukların diliyle, benzerlerine istida vermiş!
Hadi ordan! Soluk benizli devşirme seni!
Bir defa istida adresin yanlış! Türk olmayana, Türklükten istifa dilekçesi mi verilirmiş?
Büyük bir ihtimalle o nesepsiz vatansızlar da bu istidayı kendilerine göre uygulamaya koyup "Bir Türk rolü yapan artisti daha haçlı rolüne kazandırdık" diye sevinecekler!
İstidanı, istifa dilekçeni bana yazacaktın kar-de-şiiim!
Ben de; "Ya bu deveyi güdeceksin ya da bu deveyi sana güttüreceğim!" diye dilekçeni paraf etmeden iade edecektim!
Başlıysan baş eğecek, dizliysen diz çökeceksin kar-de-şiiim, başka yolun yok!
Yapacağını yapıp, olmadık zamanlarda olmadık kişilere, olmadık sözleri söylecek; sonra ortaklarına hitâben istifa dilekçesi yazacaksın ve ömrünü Türk Milliyetçisi, Vatanperver olarak yaşamış ve yaşamaya devâm eden Türklerle güya dalga geçeceksin öyle mi?
Aklıma çocukluğumdan bir olay geldi!
"Kıllı" lakaplı yaramaz bir mahalle arkadaşım vardı! Iğdır'da, hasat zamanı girip hırsızlık etmediği bağ ve bahçe yoktu! Hangi bağda, hangi meyvenin daha iyi olduğunu herkesten iyi bilir ve mutlaka o bağa girerdi! Şeftali mevsimi, Iğdır'ın en namlı şeftalilarini yetiştiren Hasan Amca'nın bağına girmiş Kıllı! Hasan Amca, Kıllı'nın doyuncaya kadar şeftali yemesine, bu arada meyve ağaçlarına epey zarar vermesine engel olamamış ama Kıllı'yı da yakalamış! Komşuluk gereği, bağdan yemek için meyve almanın ayıbı yok! Bu yüzden kanuna şikâyetçi olmak, ayıp! Kıllı'nın yaptığının da yanına kâr kalmaması lazım!
Hasan Amca'nın, Kıllı'yı yakaladığını duyunca seyre koştuk!
Biz gidinceye kadar neler yapmış, Kıllı'yı ne kadar dövmüş bilemeyiz ama gittiğimizde Hasan Amca'nın elinde kamçı gibi incecik bir kızılcık çubuğuyla Kıllı'yı yerde yün gibi çırptığını gördük! Kızılcık çubuğu havadan "Vıınnn!" diye inip Kıllı'ya her değdiğinde, Kıllı; "Yandım anaaam!" diye feryâd ederken Hasan Amca da; "Kıllı! Ulan Kıllı! Yediğini kus Kıllı!" diyerek vurdukça vuruyordu!
Sese gelen komşular, Kıllı'yı kusturulmaktan kurtarmışlardı!
Şimdi; Türk olmadığı halde artistlik eden Tatar Ramazan müsveddesi ve onun taklitçisi dolma kalem, beni dinleyin!
Bana kulak verin! Yediklerinizi kusturuncaya kadar, bu aziz vatanın nimetlerinden lüplediğiniz, hortumladığınız, milyon dolar-euro olarak aldıklarınızı kusturuncaya kadar kızılcık çubuğu dayağı yiyeceksiniz! Yediklerinizi kusacaksınız! Türk Milleti ve Türk Vatanı'nın gasp ettiğiniz ürünlerini ya iâde ecek ya da bedelini ödeyeceksiniz; sonra da "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye nârâ atacaksınız!
Türk'ü, Atatürk'ü, Türkiye'yi ya seveceksiniz, ya da seveceksiniz! Sevmem derseniz, seve seve sevdireceğiz Kar-de-şiiim!
Dereyi ıs'sız görüp beyliğe heveslenen tilkilere şövalyelik-silahşörlük-kalemşörlüğe soyunuyorsunuz öyle mi?
Bizim buralarda, yani Ege'de tam budama mevsimi! Her Türk'e birkaç kızılcık çubuğu düşüyor ve her Türk, her vatanperver Efe, sen ve senin gibileri yediklerinizi kusturuncaya kadar falakaya hazırlanıyor, haberiniz olsun!
Daha dün; sen ve senin gibilerin yağcılık ettiğiniz bir AKP'li kurmayın; "Bize bir şey olmaz çünkü dayımız çok kuvvetli, Türkler bizim dayımızdır!" dediğini unuttun mu?
"Adımız, andımızdır; yoluna can koyarız.
Türk olmayı en büyük şeref ve şân sayarız.
Türk'üz, Türk'üz dedikçe kalbimiz almakta hız,
Türk olmayı en büyük şeref ve şân sayarız!" diye bir andımız var hatırladınız mı?
Yediklerinizi kusuncaya, bu andımızı hatırlayarak bizden daha yüksek sesle söyleyinceye kadar kızılcık çubuklarıyla falakayı hayâl edebiliyor musunuz?
"Korku, yarı şeriâttir!" darb-ı meselini hatırlayarak nâdim olun! Kendinize gelin, Türk'ün muhteşem öfkesinden kurtulmak için bir Türk Ulusu'na sığının zerrece aklınız varsa!...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017