Dünyaca ünlü The Economist dergisi, geçen yılki yıllığında Türkiye'nin 2004'te krize gireceğini yazmıştı. Derginin iddiası şöyle idi: "2004'te Türkiye'de büyük bir kriz olacak ve ekonomi yüzde 4.5 oranında küçülecek, enflasyon tekrar yükselecek". Bu söylenenler gerçekleşmedi. Bunların gerçekleşmemesini hükümetin verdiği siyasi tavizlere bağlayanlar var. Onlar diyorlar ki: "Hükümet, uslu çocuk rolünü oynadığı, küresel güçlerin isteklerine boyun eğdiği için spekülatörler kriz çıkarmadı. Ufak bir itiraz kriz için yeterlidir"
Bu bir görüş. Buna karşı çıkanlar, hatta The Economist dergisinin ciddiyetini sorgulayanlar yok değil. Onlar, kriz çıkmamasını hükümetin uyguladığı ekonomik politikalara bağlıyorlar. En büyük rolü de IMF'ye yüklüyorlar.
Aynı tartışma, bu yılda devam ediyor. Tartışmayı başlatan yine yabancı basın. Dünyanın önde gelen gazetelerinden İnternational Herald Tribune (IHT) Türkiye'yi yeni bir Arjantin olmaya aday gösteriyor. Bu iddia da, The Economist dergisinin iddiası gibi, Türk basınında hayli yankı buldu. Türkiye, Arjantin karşılaştırması epeyce yapıldı. Kimilerine göre, bugün her iki ülke ayrı kulvarda. Şöyle ki, Arjantin, artık eskisi gibi IMF'nin her dediğini yapmıyor. İşine geleni yapıyor, gelmeyeni es geçiyor. Dahası, IMF'ye ve diğer alacaklarına rest çekti ve borçlarının bir kısmını sildirtti. IMF'ye ters gelen uygulamalarını sürdürdü. Mesala, bazı kurumları devletleştirdi. Halbuki IMF'nin dayatması özelleştirmedir. Yine IMF'nin, sermaye piyasalarını ve dış ticareti serbestleştirme tekliflerine kulak kulak tıkadı, kendi bildiğini okudu.
Sonuç, hiç de liberalistlerin beklediği şekilde olmadı. Zira liberalistler, Arjantin'in yine krize gireceğini, yine batacağını söylüyorlardı. Tam aksine, Arjantin'de ekonomi büyüdü, işsizlik azaldı, enflasyon düştü, ihracat arttı. Bu sonucu görenler, Türkiye'nin de aynı yolu izlemesi gerektiğini ileri sürdüler. Fakat Türkiye'yi idare edenler, IMF yolundan dönmeye hiç niyetlenmediler.
Şimdi bazıları diyor ki: "Arjantin'in bu haline bakıp da Türkiye'yi eleştirmeyin. Türkiye'nin yaptığı Arjantinin yaptığından daha doğrudur. Arjantin, yarın tekrar krize girerse, kim imdadına koşacaktır". Her zaman borç almaya alışan IMF bağımlıları, işte böyle düşünüyorlar. Onlar, IMF'ye sadakat gösterdiğimiz için IMF'nin bizi kayıracağını ve kollayacağını zannediyorlar. Ne büyük gaflet! Sömürücülerden, merhametsizlerden merhamet beklemek.
IMF, tabii olarak sadık dostlarına böyle bir hava basıyor. "Yürüyün arslanlarım, siz doğru yoldasınız" mesajını ihmal etmiyor. Son günlerde IMF'den bu şekilde övgü alan ülkelerin başında Brezilya ve Türkiye geliyor. IMF Dış İlişkiler Direktörü Thomas C. Dawson diyor ki: "Brezilya ve Türkiye'ni uyguladığı ekonomik programları büyük başarı sağladı. Bu nedenle her iki ülkeyle işbirliği yapmaktan gurur duyuyoruz". Brezilya IMF ile stand-by anlaşmasını sürdürüyor. Türkiye de biten anlaşmayı tazelemenin eşiğinde. Bundan dolayı her iki ülke, IMF'nin gözdesi. Yan çizen Arjantin'e ise aba altından sopa gösteriliyor.
Tekrar başa dönerek soralım: Türkiye'de kriz çıkar mı, çıkmaz mı? Bu soruya verilecek cevap, biraz da krizden ne anladığımıza bağlı değil mi? Bunca işsizliğin, yoksulluğun, iflasların kol gezdiği bir ülkede, "kriz yok" demek ve kriz beklemek, safdillik olmaz mı?
Bu bir görüş. Buna karşı çıkanlar, hatta The Economist dergisinin ciddiyetini sorgulayanlar yok değil. Onlar, kriz çıkmamasını hükümetin uyguladığı ekonomik politikalara bağlıyorlar. En büyük rolü de IMF'ye yüklüyorlar.
Aynı tartışma, bu yılda devam ediyor. Tartışmayı başlatan yine yabancı basın. Dünyanın önde gelen gazetelerinden İnternational Herald Tribune (IHT) Türkiye'yi yeni bir Arjantin olmaya aday gösteriyor. Bu iddia da, The Economist dergisinin iddiası gibi, Türk basınında hayli yankı buldu. Türkiye, Arjantin karşılaştırması epeyce yapıldı. Kimilerine göre, bugün her iki ülke ayrı kulvarda. Şöyle ki, Arjantin, artık eskisi gibi IMF'nin her dediğini yapmıyor. İşine geleni yapıyor, gelmeyeni es geçiyor. Dahası, IMF'ye ve diğer alacaklarına rest çekti ve borçlarının bir kısmını sildirtti. IMF'ye ters gelen uygulamalarını sürdürdü. Mesala, bazı kurumları devletleştirdi. Halbuki IMF'nin dayatması özelleştirmedir. Yine IMF'nin, sermaye piyasalarını ve dış ticareti serbestleştirme tekliflerine kulak kulak tıkadı, kendi bildiğini okudu.
Sonuç, hiç de liberalistlerin beklediği şekilde olmadı. Zira liberalistler, Arjantin'in yine krize gireceğini, yine batacağını söylüyorlardı. Tam aksine, Arjantin'de ekonomi büyüdü, işsizlik azaldı, enflasyon düştü, ihracat arttı. Bu sonucu görenler, Türkiye'nin de aynı yolu izlemesi gerektiğini ileri sürdüler. Fakat Türkiye'yi idare edenler, IMF yolundan dönmeye hiç niyetlenmediler.
Şimdi bazıları diyor ki: "Arjantin'in bu haline bakıp da Türkiye'yi eleştirmeyin. Türkiye'nin yaptığı Arjantinin yaptığından daha doğrudur. Arjantin, yarın tekrar krize girerse, kim imdadına koşacaktır". Her zaman borç almaya alışan IMF bağımlıları, işte böyle düşünüyorlar. Onlar, IMF'ye sadakat gösterdiğimiz için IMF'nin bizi kayıracağını ve kollayacağını zannediyorlar. Ne büyük gaflet! Sömürücülerden, merhametsizlerden merhamet beklemek.
IMF, tabii olarak sadık dostlarına böyle bir hava basıyor. "Yürüyün arslanlarım, siz doğru yoldasınız" mesajını ihmal etmiyor. Son günlerde IMF'den bu şekilde övgü alan ülkelerin başında Brezilya ve Türkiye geliyor. IMF Dış İlişkiler Direktörü Thomas C. Dawson diyor ki: "Brezilya ve Türkiye'ni uyguladığı ekonomik programları büyük başarı sağladı. Bu nedenle her iki ülkeyle işbirliği yapmaktan gurur duyuyoruz". Brezilya IMF ile stand-by anlaşmasını sürdürüyor. Türkiye de biten anlaşmayı tazelemenin eşiğinde. Bundan dolayı her iki ülke, IMF'nin gözdesi. Yan çizen Arjantin'e ise aba altından sopa gösteriliyor.
Tekrar başa dönerek soralım: Türkiye'de kriz çıkar mı, çıkmaz mı? Bu soruya verilecek cevap, biraz da krizden ne anladığımıza bağlı değil mi? Bunca işsizliğin, yoksulluğun, iflasların kol gezdiği bir ülkede, "kriz yok" demek ve kriz beklemek, safdillik olmaz mı?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018