Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 'Veda Hutbesinde İnsan Hakları' eserinde kulluk gerçeği ve insan konusunda şu bilgilere yer veriliyor:
"Aslında, insanın yanında her şey Allah'a kulluk etmektedir. Şu âyet-i kerîmeler bunu anlatır:
"Göklerde ve yerde kim varsa; onlar da, gölgeleri de sabah-akşam, ister-istemez Allah'a secde eder." (Ra'd, 15).
"Yedi gökle yer ve bunların içinde bulunanlar O'nu tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." (İsra, 44).
Şu husus katiyetle bilinmelidir ki, kâmil anlamda kulluğun gerçekleşmesi için nefis terbiye ve tezkiyesi şarttır. Hatta denebilir ki, kulluğun önündeki engel, nefsin günahı ve kötülüğüdür. Nitekim bu gerçek, Vedâ Hutbesi'nin girişinde belirtilmiştir.
"Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü emellerinden O'na sığınırız."
Dikkat edilirse burada insanın iç yapısına dikkat çekilmektedir. Hakkını, hukukunu, hürriyetini dâvâ ettiğimiz insan nedir? Bunun bilinmemesi halinde her reçetenin yanlış olacağı, her tedavinin hastalığı daha da vahimleştireceği ortadadır. İşte, ulûhiyet ve ubûdiyet gerçeğinden ve de insanın iç yapısından habersiz kişi ya da kuruluşların, insan hak ve hürriyetlerini tesbit etme ve vermede isabetli olamayacakları buradan da anlaşılmaktadır.
Günümüz psikologları ve sosyologları, aydınları ve de siyasîleri asıl bu hususta vahim bir yanlış ile karşı karşıyadırlar. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, bir diğer hadislerinde, "Senin en büyük düşmanın, iki koltuğun arasında seni kuşatan nefsindir" buyurmuştur. (Beyhaki. Zühd)
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v), "Şimdi biz, küçük cihaddan büyük cihada dönmüş bulunuyoruz!" buyurdu.
Ashab, "Büyük cihad nedir, ya Resûlallah?" dediler.
Resûlullah (s.a.v), "Nefis ile mücahededir" diye cevap verdi. (Minhacül-Fukara).
Bu hayatî konuya Kur'ân-ı Kerîm de ehemmiyetle temas etmektedir:
"Ve nedâmet çeken nefse yemin ederim ki..." (Kıyame, 2). Hiçbir mükellefin nefsinden emin olamayacağını, Hz. Yusuf'un (a.s) ağzından hikâye yoluyla bir âyet-i kerîme bize anlatmaktdır: "Ben nefsimi temize çıkarmam. Zira nefıs, kötülükle emreder." (Yusuf, 53).
Kulun hidayete ulaşması, nefisle mücahedesiyle doğru orantılıdır: "Bizim için mücahede edenleri, bizim yolumuza hidayet ederiz.' (Ankebut, 69).
Nefis terbiye ve tezkiyesiyle elde edilen mesut netice ahlâk-ı hamidedir. Sevgili Peygamberimiz, kulluğun güzel ahlâkla tamamlanabileceğini her fırsatta vurgulamış, nübüvvetin gayesinin güzel ahlâkı tamamlamak olduğunu beyan etmiştir.
Hişam'ın oğlu Said anlatıyor:
"Resûlullah'ın (s.a.v) ahlâkı Kur'ân'dır."
Resûlullah (s.a.v) bir duasında, "Ey Allah'ım! Benim yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir" ve yine; "Ey Allah'ım! Beni ahlâkların çirkinlerinden uzaklaştır ve koru" buyurmuştur."
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020