Bir Müslüman için Kur'an ikliminin dışında bir hayat elbette düşünülemez, o son nefesini verene kadar zaten o eşsiz iklimin içindedir, öyle olmalıdır.
Yeni bir Ramazan hilalinin gölgesi üzerimize düşmekte iken, eşsiz rahmet ikliminin rahmet bulutları yeryüzü semalarında dolaşmaya başlamışken sakın ha habersiz kalmayalım, gaflete düşmeyelim.
Bu rahmet iklimine mana kazandıran, kendi rengini veren, kendi ilkeleriyle ve ölçüleriyle günlük alışkanlıklarımızı rafa kaldırıp kendi fermanlarıyla yepyeni düzenlemeler getiren Kur'an'ı kuşanmanın tam zamanıdır.
"Topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. O'nun bu nimeti ile kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de sizi oradan kurtardı. Doğru yola çıkasınız diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor." (Âl-i İmran: 103).
Sarılmak ama neye ve kime?
"Allah'ın ipi" şeklinde tarif ve takdim edilen Kerim Kitabın şekline, cismine, iki kapak arasındaki altı yüz sayfaya sarılmak olarak anlamak elbette yanlış.
Kur'an'a böyle yaklaşmanın, "toptan sarılın, ayrılmayın" emrini bu şekilde anlayıp uygulamanın yanlışlığı, yüz yılların tecrübesi ile önümüzde durmaktadır.
İki kapak arasındaki altı yüz sayfalık kitaba sarılma ve saygı gösterme noktasında İslam âleminin hiç bir tarafında bir kusurdan, bir eksiklikten söz edilemez ama İslam âleminin acıklı ve ağlanası manzarası da işte ortada.
"Topyekûn Allah'ın ipine sarılın" emrini anlama, kavrama ve uygulama noktasında demek ki topyekûn İslam âleminin ciddi problemleri var ve ne yazık ki asırlardır bu problemleri çözememiştir.
Yukarıda mealini okuduğumuz ayetin bir öncesindeki Kur'an ayeti bu kitabın müminlerine altını çizerek şu uyarıyı yapmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'tan gereği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün."
Bu Kur'an ayetleri Kerim Kitapta hem de arka arkaya durduğu halde ve Müslümanlar sürekli okudukları halde ne "toptan Allah'ın ipine sarılın" emrini ne de "sadece Müslüman olarak can verin" emrini yerini getirebilmişler.
Allah'ın bahşettiği "Müslüman" ismini yeterli görmeyerek bin bir çeşit guruplara, hiziplere ayrılmışlar, başka başka isimlerle anılır olmuşlar ve zaman içinde bu isimler ve isimlendirmeler düşmanlıklara dönüşmüş ve ne yazık ki Müslümanlar bir birlerini boğazlar hale gelmişler.
Kur'an ikliminde Kur'an'ı kuşanmak derken, yeniden ana kaynağa dönelim ve Rabbimizin bizim için uygun gördüğü "Müslüman" ismi ile iftihar edelim ve başka isimler, başka isimlendirmeler kullanmayalım demek istiyoruz.
Kur'an ikliminde Kur'an'ı kuşanmak derken, anlamadan okuyup sayfaları çevirmek yerine okuduğumuz satırlar, okuduğumuz sayfalar üzerinde tefekkür ederek, tezekkür ederek ve tedebbür ederek okuyalım ve mutlaka anlamadan geçmeyelim demek istiyoruz.
"Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve: "Şüphesiz ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?"
"iyilikle kötülük bir olamaz, sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav. O vakit seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost gibi olur." (Fussilet: 33-34).
Yeni bir Ramazan hilalinin gölgesi üzerimize düşmekte iken, eşsiz rahmet ikliminin rahmet bulutları yeryüzü semalarında dolaşmaya başlamışken sakın ha habersiz kalmayalım, gaflete düşmeyelim.
Bu rahmet iklimine mana kazandıran, kendi rengini veren, kendi ilkeleriyle ve ölçüleriyle günlük alışkanlıklarımızı rafa kaldırıp kendi fermanlarıyla yepyeni düzenlemeler getiren Kur'an'ı kuşanmanın tam zamanıdır.
"Topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. O'nun bu nimeti ile kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de sizi oradan kurtardı. Doğru yola çıkasınız diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor." (Âl-i İmran: 103).
Sarılmak ama neye ve kime?
"Allah'ın ipi" şeklinde tarif ve takdim edilen Kerim Kitabın şekline, cismine, iki kapak arasındaki altı yüz sayfaya sarılmak olarak anlamak elbette yanlış.
Kur'an'a böyle yaklaşmanın, "toptan sarılın, ayrılmayın" emrini bu şekilde anlayıp uygulamanın yanlışlığı, yüz yılların tecrübesi ile önümüzde durmaktadır.
İki kapak arasındaki altı yüz sayfalık kitaba sarılma ve saygı gösterme noktasında İslam âleminin hiç bir tarafında bir kusurdan, bir eksiklikten söz edilemez ama İslam âleminin acıklı ve ağlanası manzarası da işte ortada.
"Topyekûn Allah'ın ipine sarılın" emrini anlama, kavrama ve uygulama noktasında demek ki topyekûn İslam âleminin ciddi problemleri var ve ne yazık ki asırlardır bu problemleri çözememiştir.
Yukarıda mealini okuduğumuz ayetin bir öncesindeki Kur'an ayeti bu kitabın müminlerine altını çizerek şu uyarıyı yapmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'tan gereği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün."
Bu Kur'an ayetleri Kerim Kitapta hem de arka arkaya durduğu halde ve Müslümanlar sürekli okudukları halde ne "toptan Allah'ın ipine sarılın" emrini ne de "sadece Müslüman olarak can verin" emrini yerini getirebilmişler.
Allah'ın bahşettiği "Müslüman" ismini yeterli görmeyerek bin bir çeşit guruplara, hiziplere ayrılmışlar, başka başka isimlerle anılır olmuşlar ve zaman içinde bu isimler ve isimlendirmeler düşmanlıklara dönüşmüş ve ne yazık ki Müslümanlar bir birlerini boğazlar hale gelmişler.
Kur'an ikliminde Kur'an'ı kuşanmak derken, yeniden ana kaynağa dönelim ve Rabbimizin bizim için uygun gördüğü "Müslüman" ismi ile iftihar edelim ve başka isimler, başka isimlendirmeler kullanmayalım demek istiyoruz.
Kur'an ikliminde Kur'an'ı kuşanmak derken, anlamadan okuyup sayfaları çevirmek yerine okuduğumuz satırlar, okuduğumuz sayfalar üzerinde tefekkür ederek, tezekkür ederek ve tedebbür ederek okuyalım ve mutlaka anlamadan geçmeyelim demek istiyoruz.
"Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve: "Şüphesiz ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?"
"iyilikle kötülük bir olamaz, sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav. O vakit seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost gibi olur." (Fussilet: 33-34).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024