‘Kur’an’ı avucumun içi gibi bilirim’
İmam Ca’fer (a.s.) buyurdu ki: "Ben, Resûlullah’ın çocuğuyum. Ben, Allah’ın Kitabını en iyi bilen kimseyim. Göklerin ve yerin haberi onda yer alır. Bugüne kadar olanların, olacakların haberlerini vermektedir. Kur’an’ı avucumun içi gibi bilirim"
07.06.2024 11:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Mualla b. Huneys şöyle rivayet eder:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) buyurdu ki: "İki insanın hakkında ihtilaf ettikleri hiçbir mesele yoktur ki, buna ilişkin bir temel (aslı) Allah Azze ve Celle'nin Kitabında olmasın. Ancak sıradan insanların akılları bunlara ermez."
Mesade b. Sadeka, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:
Emirü'l-Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm) buyurdu ki: "Ey insanlar! Hiç kuşkusuz Allah Tebareke ve Teâlâ, size Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) gönderdi, Kitabı hak ilkesine dayalı olarak indirdi. Kaldı ki siz, Kitaptan, onu indirenden, Peygamberden ve O'nu gönderenden habersiz, okumasız, yazmasız ümmi bir topluluktunuz. Allah, peygamberlerin ardının kesildiği, milletlerin uzun bir uykuya daldığı, cehaletin kol gezdiği, yaygınlaştığı, hukuka bağlılığın ve hayat düzeni doğrultusunda hareket etmenin rafa kaldırıldığı, hak karşısında körlüğün temel bir özellik haline geldiği, başkalarına ait hakların zorbaca gasp edildiği, dinin ortadan kalkmaya yüz tuttuğu, savaş ateşinin kızıştığı bir dönemde; cihanın bağlarının sarardığı, dallarının kuruduğu, yapraklarının savrulduğu, meyvelerinden ümidin kesildiği, sularının kuruyup çekildiği bir zaman diliminde gönderdi Elçisini. Peygamberini gönderdiği sırada hidayetin sancağı porsumuş, alçaklığın sancağı ihtişamla dalgalanıyordu.
Dünya korkunç bir yıkımla çalkalanıyordu. Dünya ehlinin yüzünde kaba bir meymenetsizlik akıyordu. Dünya insanlara arkasını dönmüş, onlara yüz vermiyordu. Onlara sunduğu meyve, fitne yiyeceği, murdardı. Dünyanın sembolü korkuydu. Koruyucu giysisi kılıçtı. Çürüyüp paramparça olmuştunuz. İnsanların gözleri göremez olmuştu. Günleri kapkaranlık idi. Akrabalık bağlarını kesmişlerdi.
Pervasızca kan döküyorlardı. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Güzel bir hayat, refah içindeki bir dünyada yaşamak, onlardan fersah fersah uzaklıktaydı. Allah'tan ne bir sevap umuyorlardı -and olsun- ne de O'nun azabından korkuyorlardı. Yaşayanları kirli körler ve ölüleri ateşte, kurtuluş ümidinden yoksun... İşte böyle bir zamanda önceki suhufların bir nüshası, önceki kitapların tasdikçisi, helâli haram kuşkusundan ayıklayan bir kitap onlara geldi. Bu kitap Kur'an-ı Kerim'dir. Onun konuşmasını isteseniz, kesinlikle sizinle konuşmaz. Ama ben size ondan haber veririm.
Hiç kuşkusuz Kur'an'da geçmiş milletlere ilişkin bilgiler yer alır. Kıyamet gününe kadar gelecek olanların bilgisi de. Aranızdaki meselelere ilişkinler hükümler yer alır. Aranızda baş gösteren ihtilafların açıklaması da ondadır. Eğer Kur'ân-ı bana sorarsanız sizi bilgi sahibi kılarım."
Abdu'l-A'lâ b. A'yen şöyle rivayet eder:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'ın şöyle dediğini duydum: "Ben, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin çocuğuyum. Ben, Allah'ın Kitabını en iyi bilen kimseyim. Kur'an'da ilk yaratılış anlatılır. Kıyamet gününe kadar olacaklar da açıklanır. Göklerin ve yerin haberi onda yer alır. Cennet ve cehennemin haberi de... Bugüne kadar olanların, olacakların haberlerini vermektedir. Kur'an'ı avucumun içi gibi bilirim. Allah, 'Onda her şeyin açıklaması vardır' buyurmuştur."
İsmail b. Câbir, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder: "Allah'ın Kitabında, sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin bilgisi ve sizin aranızda yaşanan meselelerin çözümü yer alır. Bunları da biz biliriz."
Sema'e, Ebu'l-Hasan Musa b. Ca'fer aleyhisselâm'dan şöyle rivayet eder:
İmam'a dedim ki: "Allah'ın Kitabında ve Peygamberinin sünnetinde her şey var mıdır? Yoksa siz de mi bazı açıklamalar ekliyorsunuz?"
Buyurdu ki: "Bilâkis, her şey Allah'ın Kitabında ve Peygamberinin sünnetinde yer alır."
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm) buyurdu ki: "İki insanın hakkında ihtilaf ettikleri hiçbir mesele yoktur ki, buna ilişkin bir temel (aslı) Allah Azze ve Celle'nin Kitabında olmasın. Ancak sıradan insanların akılları bunlara ermez."
Mesade b. Sadeka, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:
Emirü'l-Mü'minîn Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm) buyurdu ki: "Ey insanlar! Hiç kuşkusuz Allah Tebareke ve Teâlâ, size Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) gönderdi, Kitabı hak ilkesine dayalı olarak indirdi. Kaldı ki siz, Kitaptan, onu indirenden, Peygamberden ve O'nu gönderenden habersiz, okumasız, yazmasız ümmi bir topluluktunuz. Allah, peygamberlerin ardının kesildiği, milletlerin uzun bir uykuya daldığı, cehaletin kol gezdiği, yaygınlaştığı, hukuka bağlılığın ve hayat düzeni doğrultusunda hareket etmenin rafa kaldırıldığı, hak karşısında körlüğün temel bir özellik haline geldiği, başkalarına ait hakların zorbaca gasp edildiği, dinin ortadan kalkmaya yüz tuttuğu, savaş ateşinin kızıştığı bir dönemde; cihanın bağlarının sarardığı, dallarının kuruduğu, yapraklarının savrulduğu, meyvelerinden ümidin kesildiği, sularının kuruyup çekildiği bir zaman diliminde gönderdi Elçisini. Peygamberini gönderdiği sırada hidayetin sancağı porsumuş, alçaklığın sancağı ihtişamla dalgalanıyordu.
Dünya korkunç bir yıkımla çalkalanıyordu. Dünya ehlinin yüzünde kaba bir meymenetsizlik akıyordu. Dünya insanlara arkasını dönmüş, onlara yüz vermiyordu. Onlara sunduğu meyve, fitne yiyeceği, murdardı. Dünyanın sembolü korkuydu. Koruyucu giysisi kılıçtı. Çürüyüp paramparça olmuştunuz. İnsanların gözleri göremez olmuştu. Günleri kapkaranlık idi. Akrabalık bağlarını kesmişlerdi.
Pervasızca kan döküyorlardı. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. Güzel bir hayat, refah içindeki bir dünyada yaşamak, onlardan fersah fersah uzaklıktaydı. Allah'tan ne bir sevap umuyorlardı -and olsun- ne de O'nun azabından korkuyorlardı. Yaşayanları kirli körler ve ölüleri ateşte, kurtuluş ümidinden yoksun... İşte böyle bir zamanda önceki suhufların bir nüshası, önceki kitapların tasdikçisi, helâli haram kuşkusundan ayıklayan bir kitap onlara geldi. Bu kitap Kur'an-ı Kerim'dir. Onun konuşmasını isteseniz, kesinlikle sizinle konuşmaz. Ama ben size ondan haber veririm.
Hiç kuşkusuz Kur'an'da geçmiş milletlere ilişkin bilgiler yer alır. Kıyamet gününe kadar gelecek olanların bilgisi de. Aranızdaki meselelere ilişkinler hükümler yer alır. Aranızda baş gösteren ihtilafların açıklaması da ondadır. Eğer Kur'ân-ı bana sorarsanız sizi bilgi sahibi kılarım."
Abdu'l-A'lâ b. A'yen şöyle rivayet eder:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'ın şöyle dediğini duydum: "Ben, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin çocuğuyum. Ben, Allah'ın Kitabını en iyi bilen kimseyim. Kur'an'da ilk yaratılış anlatılır. Kıyamet gününe kadar olacaklar da açıklanır. Göklerin ve yerin haberi onda yer alır. Cennet ve cehennemin haberi de... Bugüne kadar olanların, olacakların haberlerini vermektedir. Kur'an'ı avucumun içi gibi bilirim. Allah, 'Onda her şeyin açıklaması vardır' buyurmuştur."
İsmail b. Câbir, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder: "Allah'ın Kitabında, sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin bilgisi ve sizin aranızda yaşanan meselelerin çözümü yer alır. Bunları da biz biliriz."
Sema'e, Ebu'l-Hasan Musa b. Ca'fer aleyhisselâm'dan şöyle rivayet eder:
İmam'a dedim ki: "Allah'ın Kitabında ve Peygamberinin sünnetinde her şey var mıdır? Yoksa siz de mi bazı açıklamalar ekliyorsunuz?"
Buyurdu ki: "Bilâkis, her şey Allah'ın Kitabında ve Peygamberinin sünnetinde yer alır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.