Hak bellidir, bâtıl bellidir. Helal bellidir, haram da bellidir. İman bellidir, inkar bellidir, nifak da bellidir. Her birinin ölçüleri ve sınırları da beyan edilmiştir.
Bu kavramlara sahip çıkanların ve karşısında yer alanların her birinin isimleri ve sıfatları herkes tarafından bilinmektedir.
Dostlukları ve düşmanlıkları, sevgiyi ve nefreti kabullenmeyi ve reddetmeyi, sahiplenmeyi ve karşı çıkmayı elbette ki iman belirler; imandan kaynaklanıp, beslenen örf, gelenek ve kültür belirler.
Biz kişilere ya da milletlere karşı duruşumuzu, bakışımızı, sevgimizi, nefretimizi Allah ve Resulünün tartısına, terazisine göre ayarlarız. Kitabımızda anlatıldığı ve Peygamberimizin bize öğrettiği şekliyle isimleri ve sıfatları ile Allah'ı tanıyıp O'na dost olan, O'nun dostluğunu kabul edenleri biz de dost kabul ederiz. "Alemleri Senin hürmetine yarattım" şeklindeki övgülerin muhatabı son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'e dost olanlar ve O'nun dostluğunu, önderliğini kabul edenler elbette ki dostumuzdur, kardeşimizdir.
Son peygamber, alemlere rahmet Hz. Muhammed'i atlayanların, es geçenlerin, görmezlikten gelenlerin buluşacakları bir peygamber yoktur, kabul görecekleri bir peygamber de yoktur. Hz. Muhammed'i atlayarak siz ne İsa'da, ne Musa'da, ne İbrahim'de ne de başka bir peygamberde buluşabilirsiniz. Mukaddes Mirac yolculuğunda "merhaba salih evlat, salih peygamber" diye karşıladıkları, ihtiramda bulundukları, son peygamberin kapsına uğramadan, eşiğine baş koymadan, giden hiç kimsenin hiç bir peygamber tarafından kabul edilmeyeceği kesin bir bilgi, kesin bir ölçüdür.
Allah ve Resulüne inanıp dost olanları, Allah ve Resulünün karşısında yer alanlar tarafından hep horlandıkları, hep düşman görüldükleri, ilk fırsatta katliamlara tâbi tutuldukları, mal ve namuslarının talan edildiği tarihen de sabittir. Onların bize karşı tavırlarını, bakışlarını yine Allah ve Resulünün terazisi, ölçüsü belirliyor.
Bin yıldan beri Anadolu topraklarında, eşhedüenlailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden resulullah dediğimiz için, hayatımızı bu ikrar üzre düzenlemeye çalıştığımız için bize düşmandırlar. Ehl-i Kitap kavramı içinde yer alan Hıristiyan alemi de düşmandır. Üç-beş sene önce Balkanlarda toprağa düşen yüzbinlerce insanın suçu da bu idi. Bugün yaşanan katliamlarda hep ölen taraf olan Müslümanların suçu da; Allah ve Resulüne dost olmalarıdır.
Her şey ayan-beyan, apaçık, gün gibi ortada iken bir kısım beyanları ile, tavırları ile bu vatanın ve milletin ezeli düşmanlarıyla sarmaş-dolaş vaziyetleri ile, tarihin, tecrübenin aksini söylemeye çalışanlar, kurtları kuzu diye takdim ediyorlar. Kurtları kuzu diye servis yapıyorlar, katilleri kahraman ilan ediyorlar, ırz ve namus düşmanlarını namuslu diye ilan ediyorlar ve tabi ki, elbette ki yanlış yapıyorlar. Bu tutum ve davranış, yani kurtları kuzu diye servis yapma işi sürerse bu hal; haçlılardan çok çekmiş ve de çekmekte olan bu milleti kandırır, yanıltır, çocuklarını kandırır ve yanıltır, torunlarını kandırır ve yanıltır ve ezeli düşmanların tuzağına bir kez daha düşürür. Bu felakete, Allah korusun böyle bir hezimete sebep olanlar, tarihe "evdeki hırsız" olarak geçerler:
"Hırsız evden olursa öküz bacadan çıkar" atasözünü asla unutmayın.
Bu kavramlara sahip çıkanların ve karşısında yer alanların her birinin isimleri ve sıfatları herkes tarafından bilinmektedir.
Dostlukları ve düşmanlıkları, sevgiyi ve nefreti kabullenmeyi ve reddetmeyi, sahiplenmeyi ve karşı çıkmayı elbette ki iman belirler; imandan kaynaklanıp, beslenen örf, gelenek ve kültür belirler.
Biz kişilere ya da milletlere karşı duruşumuzu, bakışımızı, sevgimizi, nefretimizi Allah ve Resulünün tartısına, terazisine göre ayarlarız. Kitabımızda anlatıldığı ve Peygamberimizin bize öğrettiği şekliyle isimleri ve sıfatları ile Allah'ı tanıyıp O'na dost olan, O'nun dostluğunu kabul edenleri biz de dost kabul ederiz. "Alemleri Senin hürmetine yarattım" şeklindeki övgülerin muhatabı son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'e dost olanlar ve O'nun dostluğunu, önderliğini kabul edenler elbette ki dostumuzdur, kardeşimizdir.
Son peygamber, alemlere rahmet Hz. Muhammed'i atlayanların, es geçenlerin, görmezlikten gelenlerin buluşacakları bir peygamber yoktur, kabul görecekleri bir peygamber de yoktur. Hz. Muhammed'i atlayarak siz ne İsa'da, ne Musa'da, ne İbrahim'de ne de başka bir peygamberde buluşabilirsiniz. Mukaddes Mirac yolculuğunda "merhaba salih evlat, salih peygamber" diye karşıladıkları, ihtiramda bulundukları, son peygamberin kapsına uğramadan, eşiğine baş koymadan, giden hiç kimsenin hiç bir peygamber tarafından kabul edilmeyeceği kesin bir bilgi, kesin bir ölçüdür.
Allah ve Resulüne inanıp dost olanları, Allah ve Resulünün karşısında yer alanlar tarafından hep horlandıkları, hep düşman görüldükleri, ilk fırsatta katliamlara tâbi tutuldukları, mal ve namuslarının talan edildiği tarihen de sabittir. Onların bize karşı tavırlarını, bakışlarını yine Allah ve Resulünün terazisi, ölçüsü belirliyor.
Bin yıldan beri Anadolu topraklarında, eşhedüenlailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden resulullah dediğimiz için, hayatımızı bu ikrar üzre düzenlemeye çalıştığımız için bize düşmandırlar. Ehl-i Kitap kavramı içinde yer alan Hıristiyan alemi de düşmandır. Üç-beş sene önce Balkanlarda toprağa düşen yüzbinlerce insanın suçu da bu idi. Bugün yaşanan katliamlarda hep ölen taraf olan Müslümanların suçu da; Allah ve Resulüne dost olmalarıdır.
Her şey ayan-beyan, apaçık, gün gibi ortada iken bir kısım beyanları ile, tavırları ile bu vatanın ve milletin ezeli düşmanlarıyla sarmaş-dolaş vaziyetleri ile, tarihin, tecrübenin aksini söylemeye çalışanlar, kurtları kuzu diye takdim ediyorlar. Kurtları kuzu diye servis yapıyorlar, katilleri kahraman ilan ediyorlar, ırz ve namus düşmanlarını namuslu diye ilan ediyorlar ve tabi ki, elbette ki yanlış yapıyorlar. Bu tutum ve davranış, yani kurtları kuzu diye servis yapma işi sürerse bu hal; haçlılardan çok çekmiş ve de çekmekte olan bu milleti kandırır, yanıltır, çocuklarını kandırır ve yanıltır, torunlarını kandırır ve yanıltır ve ezeli düşmanların tuzağına bir kez daha düşürür. Bu felakete, Allah korusun böyle bir hezimete sebep olanlar, tarihe "evdeki hırsız" olarak geçerler:
"Hırsız evden olursa öküz bacadan çıkar" atasözünü asla unutmayın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
/ diğer yazıları
- Yoksulun halini onlar ne bilsin? / 26.12.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Gaziler ayakta şehit uyanık / 30.11.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Gaziler ayakta şehit uyanık / 30.11.2025



















































































