Türkiye'de kara kumulu olarak bulunan 465 bin 913 bin hektar alanda hafiften şiddetliye kadar çeşitli rüzgar erozyonu problemi yaşanıyor. Bu alanın yaklaşık yüzde 70'i Konya sınırları içinde yer alırken, bunun da 103 bin hektarı Karapınar ilçesi'nde bulunuyor. Türkiye'de rüzgar erozyonu yaşanan alanların yüzde 22.1'ini bu ilçenin toprakları oluşturuyor. Konya'dan sonra rüzgar erozyonu alanı sıralamasında 122 bin 741 hektar alanla Niğde ikinci, 12 bin 894 hektar alanla Kayseri üçüncü, 2bin 910 hektar alanla da Kars dördüncü sırada yer alırken, son derece sıcak ve kurak bir iklime sahip Karapınar'da, yanlış tarım ve hayvancılık uygulamaları yüzünden 1960'lı yıllarda çölleşmeyle berabertoplu göç tehlikesi baş gösterdi. Erozyonla birlikte topraklar verim gücünü kaybetti ve ilçenin güneybatısında 43 bin dekar alan kara kumulu ile kaplandı. Öyle ki Karapınar-Adana Karayolu kum yığınları ile kapanarak geçit vermemeye başladı. Çocuklar kum fırtınaları yüzünden okula gidemez hale geldi.
EROZYONLA BÜYÜK SAVAŞ BAŞLIYOR
Burada ilk erozyonla mücadele çalışmaları 1962 yılında Toprak Su Genel Müdürlüğü'nce tel örgü ile çevrilen 130 bin dekarlık bir alanda başladı. 1985 yılında kurulan Konya Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü erozyonla mücadele çalışmalarını etkili bir şekilde yürüttü.Uçsuz bucaksız kumulların üzerine kurulan kamış perdeler yardımıyla rüzgarın hızı kesildi ve kum hareketleri durduruldu. Daha sonra belli aralıklarla kurulan bu perdelerin arasındaki alanlar kuraklığa ve sıcağa dayanıklı bitkilerle yeşillendirildi. Mücadelenin bu ilk aşamasından sonra bu perdelerin arasına çeşitli ağaçların fidanları da dikildi. Zamanında kuru tarım yapılan ve çölleştikten sonra terkedilen 10 bin dekar tarım alanı ise tekrar ekilecek duruma getirilerek çiftçilere teslim edildi. Erozyonun etkili olduğu Ketir Tepesi'ne 700 bin adet badem ağacı dikilirken, diğer alanlarda da meralaştırma ve bağ-bahçe kurma çalışmaları hızlandırıldı. Bugün, bölgede kumul tepelerinin bulunduğu 43 bin dekarlık saha ağaçlandırma çalışmaları ile tamamen suni bir orman haline getirilirken, her yıl buraya binlerce ağaç dikilmesine devam ediliyor.Yaklaşık 20 bin dekarlık alan üzerinde nadas-hububat şeritvari ekim metodu uygulanarak, bölge erozyondan korunduğu gibi ürün alınmasıda sağlanıyor. 40 bin dekarlık başka bir alan ise koruma altına alınarak, mera haline getirildi ve tabii bitki örtüsünün toprağı kapatması sağlandı.
SİLAHLI KUVVETLERİN BÜYÜK DESTE?İ
1962 yılından itibaren aralıksız çalışmaların devam ettiği Karapınar rüzgar erozyonu önleme, kontrol sahasında erozyonunun önlenmesinde model olarak kullanılabilecek başarılı bir örnek proje ortaya kondu. Halen Avrupa ve ABD'de çeşitli üniversitelerde bu başarılı çalışma mastır konusu olarak okutulmaya devam ediliyor. Türkiye'de erozyonla mücadelede zaferin simgesi haline gelen Karapınar Türkiye'de erozyonun yaşandığı başka bölgelere de önemli bir örnek oldu. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri de burada yütülen çalışmalara, 1 milyon 238 bin 500 metrekare alanda kurduğu "Türk Silahlı Kuvvetleri Hatıra Ormanı" ile büyük katkı sağladı. Ağaçlandırma çalışmalarının hızla devam ettiği bölgede 6 bin dekaralanda açılacak yeni su kuyularıyla sulu tarıma geçilerek ekomomik değeri yüksek hububat, baklagil ve çapa bitkilerinin üretimine başlanması planlanıyor. Karapınar bu süre içinde yürütülen ve halk ile sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği mücadele ile kumlar altında kalarak, toplu göçlerle yok olmaktan kurtuldu. Bugün bölge, Meke ve diğer obrukgölleri ile ve son yıllarda ortaya çıkarılan yer altı şehirleriyle turizmden de önemli bir pay almayı hedefliyor.
EROZYONLA BÜYÜK SAVAŞ BAŞLIYOR
Burada ilk erozyonla mücadele çalışmaları 1962 yılında Toprak Su Genel Müdürlüğü'nce tel örgü ile çevrilen 130 bin dekarlık bir alanda başladı. 1985 yılında kurulan Konya Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü erozyonla mücadele çalışmalarını etkili bir şekilde yürüttü.Uçsuz bucaksız kumulların üzerine kurulan kamış perdeler yardımıyla rüzgarın hızı kesildi ve kum hareketleri durduruldu. Daha sonra belli aralıklarla kurulan bu perdelerin arasındaki alanlar kuraklığa ve sıcağa dayanıklı bitkilerle yeşillendirildi. Mücadelenin bu ilk aşamasından sonra bu perdelerin arasına çeşitli ağaçların fidanları da dikildi. Zamanında kuru tarım yapılan ve çölleştikten sonra terkedilen 10 bin dekar tarım alanı ise tekrar ekilecek duruma getirilerek çiftçilere teslim edildi. Erozyonun etkili olduğu Ketir Tepesi'ne 700 bin adet badem ağacı dikilirken, diğer alanlarda da meralaştırma ve bağ-bahçe kurma çalışmaları hızlandırıldı. Bugün, bölgede kumul tepelerinin bulunduğu 43 bin dekarlık saha ağaçlandırma çalışmaları ile tamamen suni bir orman haline getirilirken, her yıl buraya binlerce ağaç dikilmesine devam ediliyor.Yaklaşık 20 bin dekarlık alan üzerinde nadas-hububat şeritvari ekim metodu uygulanarak, bölge erozyondan korunduğu gibi ürün alınmasıda sağlanıyor. 40 bin dekarlık başka bir alan ise koruma altına alınarak, mera haline getirildi ve tabii bitki örtüsünün toprağı kapatması sağlandı.
SİLAHLI KUVVETLERİN BÜYÜK DESTE?İ
1962 yılından itibaren aralıksız çalışmaların devam ettiği Karapınar rüzgar erozyonu önleme, kontrol sahasında erozyonunun önlenmesinde model olarak kullanılabilecek başarılı bir örnek proje ortaya kondu. Halen Avrupa ve ABD'de çeşitli üniversitelerde bu başarılı çalışma mastır konusu olarak okutulmaya devam ediliyor. Türkiye'de erozyonla mücadelede zaferin simgesi haline gelen Karapınar Türkiye'de erozyonun yaşandığı başka bölgelere de önemli bir örnek oldu. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri de burada yütülen çalışmalara, 1 milyon 238 bin 500 metrekare alanda kurduğu "Türk Silahlı Kuvvetleri Hatıra Ormanı" ile büyük katkı sağladı. Ağaçlandırma çalışmalarının hızla devam ettiği bölgede 6 bin dekaralanda açılacak yeni su kuyularıyla sulu tarıma geçilerek ekomomik değeri yüksek hububat, baklagil ve çapa bitkilerinin üretimine başlanması planlanıyor. Karapınar bu süre içinde yürütülen ve halk ile sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği mücadele ile kumlar altında kalarak, toplu göçlerle yok olmaktan kurtuldu. Bugün bölge, Meke ve diğer obrukgölleri ile ve son yıllarda ortaya çıkarılan yer altı şehirleriyle turizmden de önemli bir pay almayı hedefliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.