logo
29 MART 2024

Kurtuluşun Anahtarı

09.09.2001 00:00:00
Yağmur, çamur, sıcak, soğuk, gece, gündüz demeden Anadolu'yu karış karış dolaşan kuvay-ı milliye kadrosu, Yalovalılarla gerçekleştirdiği buluşmada, Türkiye'deki siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel krizlerden 24 saatte nasıl çıkılacağını gösteren reçeteler sundu. Farkında bile olmadığımız hazinelerden istifadenin anahtarını gösterdi

İSTANBUL (YENİ MESAJ)- 7 Nisan'da, Trabzon'da 60 bin kişinin katıldığı mitingle başlayan, 20 Mayıs'ta İstanbul'da Çağlayan ve 10 Haziran'da Ankara'da Tandoğan meydanını yüzbinlerin katılımıyla ayyıldızlı bayrakla gelincik tarlasına dönüştüren kuvay-ı milliye hareketinin, ayağında demir çarık önderiyle il il Anadolu'yu karış karış dolaşarak esnaf, sanayici, işadamı, bürokrat, siyasetçilerle biraraya gelme toplantıları bütün hızı ve coşkusuyla devam ediyor. Bu çerçevedeki son toplantıya deprem bölgesindeki illerimizden Yalova ev sahipliği yaptı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen Yalova meydanındaki güzide bir restaurantı tıklım tıklım dolduran Yalovalılar, kuvay-ı milliye kadrosu ve önderi Prof. Dr. Haydar Baş ile biraraya gelmenin mutluluğunu yaşadılar. Ülkenin içinde bulunduğu krizden de öte çöküşe "dur" diyecek bir kadronun varlığına ve somut çözüm önerilerine tanık olunca da gelecek için umutla doldular. Ve kuvay-ı milliye kadrosu ile mimarını ayakta alkışladılar.

ÇARE İNSANIN İMARINDAN GEÇMEKTE

Kuvay-ı milliye kadrosunun Yalovalılarla buluşma toplantısında bir konuşma yapan Prof. Dr. Haydar Baş, iki yıl önce meydana gelen deprem münasebetiyle dar-ı bekaya irtihal eden Yalovalılara Allah'tan sağanak sağanak rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledikten sonra, "Yalova, merhum Atatürk'ün de gönlündeki mübarek bir yerdir. Onun gönlünde olan milletin ve elbette ki bizim gönlümüzdedir" diyerek, Türkiye'nin problemini teşhis ile meseleye girdi. Prof. Dr. Haydar Baş, ülkemizin hastalığının teşhisini şöyle koydu:

"Ülkemizde çok problem var ama asıl problem bizim insanımızdadır. İnsanımızın maddesi de hastalanmış, manası da hastalanmış durumdadır. İnsanımız dengesini kaybetmiştir. Bir manada insanımız çürümüştür. Onun için onu nereye koyuyorsan hayırlı bir netice alamıyorsun. Allıyorsun, pulluyorsun, gayret gösteriyorsun, siyaset meydanına götürüyorsun, bir de bakıyorsun fos çıkıyor. İktisadi, hukuki sahada değerlendiriyorsunuz, yine istediğiniz neticeyi alamıyorsunuz. Kısaca bu tohumu hangi toprağa atarsanız atın, çürük olduğu için netice vermiyor. O halde insanımızı kendi yararına, milletinin yararına, hak hesabına kazanmadıktan sonra yapacağımız bütün işler yok olmaya mahkumdur."

TÜRK KİMLİ?İ BİR ŞEREFTİR

Bu teşhiste herkesin ittifak etmesi gerektiğini, tedavinin de bu teşhisin beraberinde geleceğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, bu çürük tohumu ıslah etmenin yolunun da Türk milli eğitiminden, yediden yetmişe milli bir duruşla kazanmaktan geçtiğini söyleyerek şöyle devam etti:

"Batının kendine mahsus bir insan modeli vardır. Mesela Fransız delikanlısının modeli İngilizinkine benzemez. İngiliz modeli bir delikanlı İtalyan'a hiç benzemez. Nüans farklarıyla da olsa hepsinin birbirinden ayrı yanları vardır. Onun için Avrupalıya bir millet demek de çok zordur. Ama onları bir mefkure etrafında birleştiren bir teslis akaidi olduğu için de o katı kuralların verdiği bir birliktelik vardır. Bu birliktelik zaman zaman bu aziz milletin karşısına çıkmıştır. Haçlı seferleri bunun en bariz örneklerinden bir tanesidir. Demek istediğim her milletin kendine has bir insan modeli vardır. Fakat bu millet, delikanlısını, hanımefendisini neye göre yetiştireceğini bilmiyor. Onun için oğullarımız, kızlarımız, kendinden başka her şeye benziyor. Bu kimlik modeli olmayınca, siyasetçi, aydın vs, 'Bizden adam olmaz. İngiliz gibi olmak lazım. Politikada, Amerikasız iş mi olur?' demeye başlıyorlar. Ben şahsen bu sözlere taaccüp ediyorum. Ben, Türk oğlu Türk'üm. Benim üstüme, ne akıl, ne zekâ, ne fikir vardır. Ben aynı zamanda Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Boşnağım. Ama benim üst kimliğim Türk kültürüdür. Karadeniz'e gidip, 'selamün aleyküm' deyip kapıyı çaldığımızda, ev sahibi, 'hoş geldiniz' der. Buyur eder. Oturtur. Yedirir. İçirir. Kayseri'ye, İzmir'e gidin, aynı karşılamayı görürsünüz. Demek ki benim adetim, örfüm, geleneğim, Türkte de, Lazda da, Kürtte de, Çerkezde de, Arapta da aynıdır. O halde bunlar, bir millet değil de nedir? Ama bizi bir birimize düşürmek isteyenler var. Bunların oyunlarına gelirsek Allah belamızı verir. Biz, üst kimliğimiz, Türk kimliğimiz ile anılıyoruz. Bu bir şereftir. Tarihte hiç bir millet yoktur ki bizim kadar adil, haysiyetli, şerefli, merhametli, yardımsever, sabır ehli, kanaat ehli olsun. İşte en güzel vasfımız olan bu güzellikleri elimizden aldılar. Doğudaki farklı, Batıdaki farklı, Güneydeki farklı, dediler. Ayıkmaz isek bütün musibetler kapıdan teker teker girer ve hiç bir güç buna mani olamaz."

KRİZDEN ÇIKIŞIN ANAHTARI

Memleketi içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtarmaya muktedir olup bundan hiç kimsenin şüphesinin olmaması gerektiğini, bu konudaki tezlerinin dünya çapında tezler olduğu için Batılının kendine 20'yi aşkın ödül vermeye mecbur kaldığını belirterek konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Baş, kurtuluşun anahtarının elimizde olduğunu rahmetli babası ile arasındaki bir anekdotu aktararak ve merhum Atatürk döneminden örnekler vererek şöyle anlattı:

"Rahmetli babam hasta oldu. Doktor, 'Haydar Bey! Dikkat et. Bu hastalarda tansiyon birden yükselir. Felç olur. Perhizine dikkat etsin' dedi. Ben de babamla anlaşma yaptım. 'Sakın dediğimin dışında yemek yeme' dedim. Bir gün 'Oğlum. Ben ne yaptım biliyor musun? Ben kebap yedim' dedi. Baktım ki morali yıkılacak. 'İyi ki yedin. Benim listede de bugün kebap vardı. Ama bugün rastladı. Sonra rastlamayabilir. Sakın benden habersiz yeme' dedim. O heyecanla eve gittik. Anahtar arıyor. Ben de arıyorum. Ama bulamıyoruz. En az on dakika aradık. En sonunda 'Anahtar elimde imiş' dedi. Türkiye'nin çözümü elimizdedir. Anahtar elimizdedir. Bu milletin her şeyi kaynaktır. Ama milli bir duruş lazımdır."

"1923 ila 1938 yılları arası, merhum Atatürk'ün dönemini hatırlayalım. Bir toplu iğne dahi yoktu. Öyle bir tavır koydu ki İngiliz'i, Fransız'ı adam etti. Delikanlı gibi devlet adamlığı yaptı. Türk'ü dünya tanıdı. Uşaklık yapmadı. Baş eğmedi. Dimdik durdu. 'Yediden yetmişe herkes çalışacak' dedi. Şimdi biz, bunu terk ettik. Kredi, borç almak, bir faziletmiş gibi takdim ediliyor. Ondan sonra da milletin karşısına geçiyorlar, göğüslerini gere gere anlatıyorlar. Hiç kimse de 'sen ne diyorsun?' demiyor. O günün şartlarında, öyle bir çalışma oldu ki duyun-u umumiyeden kalan borçlar ödendi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti uçak imal etti. 1938 yılında, Belçika'ya ihraç ettik. Ankara Mamak'ta merhumun talimatıyla gaz maskesi fabrikası kuruldu. 2. Dünya Savaşında gaz maskesinin tamamını dünyaya biz ihraç ettik. Aynı anlayış bugüne kadar devam etmiş olsaydı, atom başlıklı füzeyi Türkiye Cumhuriyeti yapabilir miydi, yapamaz mıydı? Şimdi ise 'IMF diyecek ben yapacağım' diyorlar. IMF, hiç bir zaman bizim için hayırlı rüya görmez."

KANA İHTİYACI OLANDAN KAN ALMAYA KALKILIRSA

Mevcut uygulamalarla enflasyonu düşürmenin mümkün olmadığını, Türkiye'de yaşananın maliyet enflasyonu olmasına rağmen talep enflasyonu reçetesi uygulandığını, kana muhtaç vücuttan kan almak suretiyle insanı ölüme mahkum etme misali, ekonomideki kan sayılan paranın piyasadan çekilmesi gibi büyük bir yanlış yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Baş, enflasyondan kurtuluşun, vergileri, hammadde-enerji girdilerini, kredi faizlerini vs. düşürmekten, ülkenin sırtındaki 60 milyar dolarlık faiz yükünü kaldırmaktan ve kuyudatta olmayan 30 milyar dolarlık gelir karşılığı emisyon hacmini genişletmekten geçtiğinin altını çizerek şunları söyledi:" ' Elimizde kaynak yok ki bu maliyetleri düşürelim' denilirse, 'Hortumlamaya nasıl buluyorsan buna da bulacaksın' derim. Faiz giderlerini sıfırladığın, emisyonu genişlettiğin zaman herkesin cebi para ile dolar. Türkiye para cennetine döner. Ama o yapıldığı zaman bazı patronlar var ki bugünkü gibi zengin olamazlar. Bazıları var ki bugünkü gibi hortumlayamazlar. Sırf o beyefendilerin keyfi yerine gelsin diye maalesef bu işlerin önü kapalı olur. Bilmediklerinden dolayı değil işte birkaç kişinin keyfi yerinde olsun diye bütün bu işler ihmal edilir."

HAZİNEDEN İSTİFADE

ETMENİN SIRRI

Tarım, hayvancılık, ormancılık, denizcilik, madencilik alanında Türkiye'nin çok ciddi kaynakları olduğunu, 2 trilyon dolarlık altın, 750 milyar dolarlık bor rezervimiz bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Baş, "Buna rağmen biz, öyle bir duruma geldik ki, mağaranın içine girip, hazineye garkolup da, şifresi 'açıl susam açıl'ı unutan haramiler gibiyiz" dedi. Prof. Dr. Haydar Baş, bu hazinelerden istifade etmemizin en önemli şartının birlik ve beraberlik olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

"Bütün bunları yapabilmemiz için birlik ve beraberlik şarttır. Bir ailede bile karı ile koca, çocuk ile baba arasında kavga olduğu zaman huzur olmaz. Bir millet, bir devlet de büyük bir ailedir. Her gün kavganın anlamı nedir? Buna dur demenin zamanı geldi, geçti. Bu birliği Fuzuli Leyla vü Mecnun hikayesinde şöyle sembolize eder: Mecnun Leyla'ya aşıktır. Durumu Leyla'ya iletirler. O da, 'Madem beni bu kadar seviyor. Kolunu kessin bana göndersin' der. Mecnun'a istek iletilir. Tam kolunu keseceği zaman vazgeçer. 'Bende Leyla'ya verecek kol yok' der. Mecnun'un bu tavrı Leyla'ya iletildiğinde bu kez üzülen Leyla olur. 'Hani beni çok seviyordu. Bir kolunu bile benden esirgedi' der. Haber Mecnun'a gelince, 'Ben Leyla'dan kolumu esirgemedim. Tam keseceğim zaman bir de baktım ki kol Leyla'nın kolu. Kimin kolunu kesip kime göndereyim?' cevabını verir. İşte biz birbirimizde böyle fani olmalıyız. Bu sırrı yakaladığımız zaman, yani ben, 'bu kol Yalovalının koludur' dediğim, Yalovalı da aynı şekilde cevap verdiği aşamayacağımız hiç bir problem olmaz."

DEVLETİ KÜÇÜLTME TUZA?I

"Birlik derken, bir kurumumuzun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinde çok fitneler, dedikodular çıkartılıyor. Bize, 'devleti küçültün, orduyu küçültün" telkin ediyorlar. Amerika dendiği zaman hatıra Pentagon gelir. Pentagon'un, ABD silahlı kuvvetlerinin 1 trilyon dolar bütçesi var. Bizde ise bu bütçe 10-12 milyar dolar civarında. Onun için Amerikalı geliyor, eli cebinde, ukala ukala seninle konuşuyor. Arkasındaki silahlı kuvvetleri çok güçlü de ondan konuşuyor. Biz de elimizi cebimize koyarak hakikaten delikanlı gibi durmak istiyorsak, bizi güçlü kılacak o iradeyi güçlü tutmamız lazımdır. Milletleri güldüren silahlı kuvvetleridir. Bize, 'Devleti küçültün' diyorlar. Ama, Amerika'da kamu harcamaları bütçenin % 40'dır. İngiltere'de bu oran % 45, Fransa'da % 40, Almanya'da % 40'dır. Türkiye'de ise % 25. Devleti küçültmek demek ne demektir? 'Askeri gücünü, emniyet güçlerini zayıflatacaksın' demektir. Devleti içte ve dışta koruyan, huzurunu, mutluluğunu temin eden güçleri zayıflatacaksın, diyorlar. Halbuki bizde devlet babadır. Devlet babayı çok daha güçlü hale getirmek lazımdır. Dikkat ederseniz devlet ile milleti, sivil ile askeri karşı karşıya getirmeye çalışan iradeler var. Burada kim kârlı çıkar? Millet kârlı çıkmaz. Onun için biz ölsek de kalsak da bu kurumlarla bir ve beraber olmamız gerekiyor. Eğer bu anlayışla hareket edersek aramızdaki problemlerin tamamı çözülür."
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'

Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı

Adaylardan Mehmet Akarca 120, Ömer Kerkez 138 oy alırken, 9 boş oy, 71 de geçersiz oy kullanıldı. Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 11. tur oylamayla devam edilecek.
28.03.2024 16:24:00
Anadolu Ajansı
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılmaya başlanan başkanlık seçimlerinin onuncu turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.

Mehmet Akarca, Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilmiş, 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Bu kapsamda Yüksek Mahkemenin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da pazartesi günü sandık kuruldu ve Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk dokuz turunda hiçbir adayın, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması üzerine bugün, Akarca ve Kerkez'in katıldığı onuncu tur oylama yapıldı.

Oylama sonucu Yargıtay Başkanı Akarca 120, 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez ise 138 oy aldı. Seçime katılım 338 olarak kayıtlara geçerken, kullanılan oylardan 9'u boş, 71'i ise geçersiz sayıldı.

Sekizinci tur oylamada diğer aday Muhsin Şentürk 96 oy almış, 3 oy geçersiz sayılmış, boş oy ise kullanılmamıştı.

Seçime 1 Nisan Pazartesi günü 11. tur oylamayla devam edilecek. Bu turda Muhsin Şentürk de oylamaya katılabilecek.

Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor.

Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde

Geçen yıl yaşanan müsilaj tehlikesiyle büyük bir mücadele gerçekleştirmek zorunda kalan Marmara Denizi, atıkların denize boşaltılması devam ettiği için bu yıl da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Marmara şimdiden alarm vermeye başladı
28.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:00:59
Ahmet Haydar Tarhanlı
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Müsilaj, kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgıdır. Fitoplankton adı verilen mikro alglerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Bu mukoza benzeri yapı, suyun içindeki mikroorganizmalar için uygun bir beslenme habitatı oluşturur ve zararlı canlılar da bu salgının üzerinde toplanır.

Denizin üstünde gördüğümüz beyaz, köpük benzeri yapı aslında "buzdağının görünen kısmıdır". Denizin altında ise bu salgı bir tül gibi uzanır.

Marmara Denizi, geçen yıl su yüzeyini ve derinlerini saran müsilajla boğuştu. Müsilajın yoğunluğu arttı ve çevresel kaygılara neden oldu. Bu sene de müsilaj tehlikesiin Marmara'yı tehdit edeceği ifade ediliyor.

Müsilajın temel sebebi, atıkların denize boşaltılması. Bu sebep temelden çözülmedikçe müsilaj sorunu artarak devam edecek.

Deniz biyoloğu Mert Gökalp, "Marmara Denizi feryat ediyor. Bu, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olabileceğinin bir sinyali" uyarısını yapıyor.

Profesör Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ne arıtmadan atık boşaltımının acilen durması gerektiğini vurguluyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz ise bu durumun bir zincir ve sonuç olduğunu ifade ediyor.

Gelecekte ne bekliyor?

Müsilajın yakın ve uzak gelecekte Marmara Denizi'ni, deniz canlılarını ve çevresinde yaşayan insanları nasıl etkileyeceği henüz net değil.

Ancak çözüm için atık yönetimi, arıtma tesislerinin etkin kullanımı ve bilinçli tüketim önemlidir.

Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor

Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Kurucusu Kenan Balcı, 'Gece geliyorlar, gündüz geliyorlar. Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyorlar' dedi.
28.03.2024 12:53:00
İhlas Haber Ajansı
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Türkiye Deniz Canlıları Müzesi'nin de bulunduğu Beylikdüzü Balıkçı Kenan Tesisleri sahibi balıkçı Kenan Balcı İmamoğlu aleyhinde yapmış olduğu açıklamalar sonrasında işletmesi zabıtalar tarafından ablukaya alındı ve mühürlenmek istendi. Evraklarının tam ve eksiksiz olduğunu belirten tesis sahibi Balıkçı Kenan Balcı, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talimatıyla işletme adeta abluka altına alındı. 150 bin lira olan arazimize 1500 lira verip almaya çalışıyorlar" dedi.

Zabıta ekiplerine direnen Kenan Balcı, 'Ben 15 yıldır Anadolu Caddesi üzerinde, 50 yıldır da esnaflık yapıyorum. Böyle bir şey ilk defa gördüm. Zabıta ekipleri talimatla işletmemizi mühürlemeye geliyorlar. Bizlere de 'bu mühür sembolik' diye ifadelerde bulunuyorlar. Gündüz ayrı ekip, gece ayrı ekip geliyor. zabıta ekipleri işlerini bırakmışlar, Balıkçı Kenan Tesisleri'ni ablukaya almışlar. Gündüz zabıta ekip araçlarla geliyorlar. Gecede vinçlerle. Bizim arazimizi, işletmemizi elimizden almak için her yolu deniyorlar' ifadelerini kullandı.

"Ben bir esnaf olarak kazanımlarımı korumak amaçlı çıktığım bu yolda her geçen gün yeni bir zulümle karşı karşıya kalıyorum" ifadelerini kullanan Balcı, '50 yıldır balıkçıyım. Esnaflık yapıyorum. İmamoğlu tarafından yaklaşık 5 yıl önce kendi tapulu arazimden bir kısmını hediye etmem istendi. Ben bu isteği reddettim. Ondan sonra isteklerini yerine getirmediğim için kapsamlı olarak yıpratma ve yıldırma kampanyası başlattılar. Kendi tapulu arazime el koydular. Metrekaresi 150 bin lira olan arazimin metrekaresini bin 500 liraya almaya çalıştılar. Biz sesimizi yükselttikçe, itiraz ettikçe onlar daha çok üstümüze gelmeye başladılar' dedi.

"Paradan kuleler yapan İmamoğlu ve ekibi istediklerine ulaşamayınca zulmün dozunu artırmaya başladı" diyen Balcı, '30 yıldır bu bölgede balıkçılık yapıyorum. Ruhsatımı kendisi verdi. Ama şimdi beni ruhsatsız balık satmakla suçluyor. Ruhsatsız olduğu gerekçesiyle işyerimi kapatmak istiyor. Bu dükkanım tam 15 yıldır aynı yerde faaliyet göstermekte. 15 yıldır sorunsuz bir şekilde çalışan işyerimi istediklerini yapmadığım için ruhsatsızdır diye ilan edip kapatmak istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar burada balık satmaya devam edeceğiz. Arazimi, işyerimi İmamoğlu'na yem etmeyeceğim. Bu arazimin tapularını pankart yapıp suratlarına çarpıyorum' diye konuştu.

"İmamoğlu'na karşı bizi koruyun"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım isteyen Balıkçı Kenan Balcı, 'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Erdoğan sevdalısı esnaf olarak başımıza bu işleri açan, bize çökmeye çalışan, paradan yeni kuleler yapmak isteyen, İmamoğlu ve ekibine karşı bizi koruyun. Adaletin sağlanmasına vesile olun. Hz Ömer adaletinin temsilcisi sayın Cumhurbaşkanımızdan bunu talep ediyorum. Lütfen zulme karşı yanımızda olun' ifadelerini kullandı.

İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ni takip etmek isteyen ulusal ve uluslararası basın mensuplarına yönelik Ankara ve İstanbul'da "basın merkezi" kurulacak.
28.03.2024 12:38:00
Anadolu Ajansı
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Başkanlıktan yapılan açıklamaya göre, 31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin Türkiye'nin yanı sıra uluslararası kamuoyunda da ilgiyle takip edilmesi bekleniyor.

Başkanlık tarafından kurulacak basın merkezleri ile ulusal ve uluslararası basın mensuplarının seçime ilişkin gelişmeleri sağlıklı ve hızlı şekilde takip etmelerine katkı sunulması amaçlanıyor.

Basın merkezleri gün boyunca, ulusal ve yerleşik uluslararası basın mensupları ile seçimleri izlemek üzere yurt dışından gelen uluslararası basın mensuplarının kullanımına açık olarak hizmet verecek.

Ankara ve İstanbul'da kurulacak basın merkezlerinde seçim sonuçlarına dair veriler, Anadolu Ajansı (AA) tarafından sağlanacak. Basın mensuplarına seçim sonuçlarını anlık takip etme imkanının yanı sıra teknik altyapı, simultane tercüme ve canlı yayın imkanı sunulacak.

Gün boyunca akademisyenler, kanaat önderleri, kamu kurum temsilcileri tarafından da ziyaret edilecek basın merkezlerinde, ulusal ve uluslararası basın mensupları konuklarla röportajlar yapabilecek.

Öte yandan, basın merkezlerinde, Türkiye'nin geçmişten bugüne çok partili siyasi hayatı, demokrasi ve seçim tecrübeleri, seçim kampanyalarına ilişkin fotoğraf ve görüntüleri içeren "Türkiye'nin Seçim Tarihi ve Demokrasi Tecrübesi" temalı sergi yer alacak.

Ankara'da Point Hotel'de, İstanbul'da The Marmara Taksim'de kurulacak basın merkezleri 31 Mart Pazar günü saat 14.00'ten itibaren basın mensuplarının hizmetine açık olacak. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.