Kara kışın, Zemheri'nin hüküm sürdüğü, tipinin-fırtınanın ferman okuduğu ve akşamdan yağan karın diz boyuna çıktığı günlerde kapısının önünü bir-iki metre açarak kuşları yemleyen merhametli insanlar görürsünüz.
Kuşlar bir yandan karınlarını doyururken bir yandan da bu amcaların ve bu ablaların başlarına, omuzlarına, taslarına-tabaklarına konup kalkarak teşekkürlerini ifade ederler.
Bu insanların hayvan hakları günlerinden, hayvan hakları derneklerinden falan pek haberleri yoktur, onlar "merhamet etmeyene merhamet olunmaz" şeklindeki Nebevi ikazın gereğini yapmak üzere daha kuşların uyanma zamanında, yani şafak vaktinde ayaktadırlar.
Gün görmüş ve tecrübe edinmiş olan bu insanlar bilirler ki, en çok muhtaç oldukları zaman diliminde doyurdukları, su verdikleri bu kuşlar gökte uçarken bile Yüce Yaratıcıyı tesbih eden, zikreden canlıların başında gelir:
"Baksan hakikat Allah, o semavât ü arzdaki kimseler ve o kanat çırpıp süzülen dizilen kuşlar hep O'nun için tesbih ediyor, her biri cidden salâtını ve tesbihini bilmiş, Allah da, ne yapıyorlarsa hep biliyor." (Nur: 41).
Onlar Ankebut Suresinin altmışıncı ayetini sadece okuyup geçmezler ve üzerinde derin tefekkür etmekten ve de gereğini yapmaktan asla vazgeçmezler:
"Nice canlı mahlûk var ki rızıklarını kendileri taşıyamazlar. Ama sizi de, bütün onları da rızıklandıran Allah'tır. O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir."
Rızkını sırtında taşıyamayan nice canlılarla kendi rızkını paylaşan "yemci" adamlar gibi, İlahi kudret tarafından kendilerine bahşedilen kaynakların sınırsız olduğundan habersiz olan insanlara bu hakikati hatırlatan ve kendi hisselerinin peşine düşmelerini telkin eden Haydar Baş gibi MEM sahibi ilim adamları da vardır.
Müslüman bir bilim adamı olarak Prof. Dr. Haydar Baş; "Hasılı O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah'ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zalim ve nankördür" (İbrahim: 34) şeklindeki İlahi fermandan hareketle kaynakların sınırsız ama ihtiyaçların sınırlı olduğunu sürekli hatırlatarak zihinlerdeki yanlış algıyı silmekte ve yerine yepyeni bir anlayışı inşa etmektedir.
Sadece saymaya güç yetmeyecek kaynakların harcamakla bitip tükenmesi mümkün mü?
Öyleyse, aç gözlülüğe, soyguna-vurguna, talana-yalana paydos?
Kuşların, kışın bir zamanında gurup gurup yeme geldikleri gibi insanlar da gün olacak ki akın akın MEM'e geleceklerdir.
Tabiatın bembeyaz örtüye büründüğü günlerde kuşların yeme ve merhamet sahibi yemcilerin eline baktıkları gibi insanlık alemi de MEM'e ve muhterem müellifine bakmaktadır.
İnsanlık ve hassaten bu ülkenin insanları ekonomik açıdan müthiş bir kara kış, korkunç bir zemheri yaşamaktadır, kapitalizmin ve küresel tefecilerin estirdiği kasırgadan, tipi ve borandan göz gözü görmemektedir.
Kuşların yeme geldikleri gibi, kapitalizmin ahlaksızlığını, aç gözlülüğünü ve acımasızlığını fark eden insanlık ta yavaş yavaş MEM'e geleceklerdir.
Milli Ekonomi Modeli, tefecilerin ve tefeciliğin canına okuyan ama insaf ve infak ehli insanlar için gergef gergef köprüler dokuyan bir sistemin adıdır.
Milli Ekonomi Modeli, kapitalizmi kendilerine kalkan yaparak insanlık aleminin bütün iklimlerini kara kışa, Zemheriye çeviren küresel tefecilerin kökleşmiş oyunlarını bozarak iklimleri yeniden ilkbahara ve yaza döndürmenin formüllerini ihtiva eden bir modelin adıdır.
Milli Ekonomi Modeli, kaynakların ve sermayenin belli ellerde toplanmasının yollarını kapatan ama sermayenin tabana yayılmasının yollarını açan, formüllerini takdim eden bir tezin adıdır.
Kuşlar yeme gelecek ve insanlık MEM'e gelecek?
"Belki yarın belki yarından da yakın."
Kuşlar bir yandan karınlarını doyururken bir yandan da bu amcaların ve bu ablaların başlarına, omuzlarına, taslarına-tabaklarına konup kalkarak teşekkürlerini ifade ederler.
Bu insanların hayvan hakları günlerinden, hayvan hakları derneklerinden falan pek haberleri yoktur, onlar "merhamet etmeyene merhamet olunmaz" şeklindeki Nebevi ikazın gereğini yapmak üzere daha kuşların uyanma zamanında, yani şafak vaktinde ayaktadırlar.
Gün görmüş ve tecrübe edinmiş olan bu insanlar bilirler ki, en çok muhtaç oldukları zaman diliminde doyurdukları, su verdikleri bu kuşlar gökte uçarken bile Yüce Yaratıcıyı tesbih eden, zikreden canlıların başında gelir:
"Baksan hakikat Allah, o semavât ü arzdaki kimseler ve o kanat çırpıp süzülen dizilen kuşlar hep O'nun için tesbih ediyor, her biri cidden salâtını ve tesbihini bilmiş, Allah da, ne yapıyorlarsa hep biliyor." (Nur: 41).
Onlar Ankebut Suresinin altmışıncı ayetini sadece okuyup geçmezler ve üzerinde derin tefekkür etmekten ve de gereğini yapmaktan asla vazgeçmezler:
"Nice canlı mahlûk var ki rızıklarını kendileri taşıyamazlar. Ama sizi de, bütün onları da rızıklandıran Allah'tır. O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir."
Rızkını sırtında taşıyamayan nice canlılarla kendi rızkını paylaşan "yemci" adamlar gibi, İlahi kudret tarafından kendilerine bahşedilen kaynakların sınırsız olduğundan habersiz olan insanlara bu hakikati hatırlatan ve kendi hisselerinin peşine düşmelerini telkin eden Haydar Baş gibi MEM sahibi ilim adamları da vardır.
Müslüman bir bilim adamı olarak Prof. Dr. Haydar Baş; "Hasılı O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah'ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zalim ve nankördür" (İbrahim: 34) şeklindeki İlahi fermandan hareketle kaynakların sınırsız ama ihtiyaçların sınırlı olduğunu sürekli hatırlatarak zihinlerdeki yanlış algıyı silmekte ve yerine yepyeni bir anlayışı inşa etmektedir.
Sadece saymaya güç yetmeyecek kaynakların harcamakla bitip tükenmesi mümkün mü?
Öyleyse, aç gözlülüğe, soyguna-vurguna, talana-yalana paydos?
Kuşların, kışın bir zamanında gurup gurup yeme geldikleri gibi insanlar da gün olacak ki akın akın MEM'e geleceklerdir.
Tabiatın bembeyaz örtüye büründüğü günlerde kuşların yeme ve merhamet sahibi yemcilerin eline baktıkları gibi insanlık alemi de MEM'e ve muhterem müellifine bakmaktadır.
İnsanlık ve hassaten bu ülkenin insanları ekonomik açıdan müthiş bir kara kış, korkunç bir zemheri yaşamaktadır, kapitalizmin ve küresel tefecilerin estirdiği kasırgadan, tipi ve borandan göz gözü görmemektedir.
Kuşların yeme geldikleri gibi, kapitalizmin ahlaksızlığını, aç gözlülüğünü ve acımasızlığını fark eden insanlık ta yavaş yavaş MEM'e geleceklerdir.
Milli Ekonomi Modeli, tefecilerin ve tefeciliğin canına okuyan ama insaf ve infak ehli insanlar için gergef gergef köprüler dokuyan bir sistemin adıdır.
Milli Ekonomi Modeli, kapitalizmi kendilerine kalkan yaparak insanlık aleminin bütün iklimlerini kara kışa, Zemheriye çeviren küresel tefecilerin kökleşmiş oyunlarını bozarak iklimleri yeniden ilkbahara ve yaza döndürmenin formüllerini ihtiva eden bir modelin adıdır.
Milli Ekonomi Modeli, kaynakların ve sermayenin belli ellerde toplanmasının yollarını kapatan ama sermayenin tabana yayılmasının yollarını açan, formüllerini takdim eden bir tezin adıdır.
Kuşlar yeme gelecek ve insanlık MEM'e gelecek?
"Belki yarın belki yarından da yakın."
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024