Libya'da bundan sonra ne olur' Ne olmaz?

19 Mart'ta Libya'ya başlatılan, Türkiye'de "NATO Operasyonu" Avrupa'da ise "Haçlı seferi" olarak adlandırılan harekâtın sonu görünüyor gibi. Haçlı ittifakın desteklediği "muhalif güçler" diye bilinen, kendi halkına, iktidarına başkaldırı hareketi ülkenin birçok bölümünü ele geçirmiş durumda. Kaddafi'den ise haber yok.  Süreci kısaca hatırlarsak, Türkiye'nin de içinde bulunduğu, maddi-manevi desteğini esirgemediği bu haçlı güçleri aylarca Libya halkını bombaladı. Hedef hep Kaddafi gösterildi ama ölenler Libya halkıydı. Haçlı güçleri pardon NATO havadan bombalıyor, yine NATO'dan her türlü askeri ve lojistik desteği alan isyancı güçlerde karadan harekât yapıyorlardı. Görünen o ki, Fransa'nın daha harekâtın başında adını koyduğu "bu bir haçlı seferidir" harekâtı, haçlıların zaferiyle sonlanmış gibi görünüyor. Türk hükümetinin bu zaferdeki (!) payı ise hiçte göz ardı edilemeyecek büyüklükte. Şimdi ise "Bu harekât neden yapıldı?" ve "Bundan sonra ne olacak" soruları gündemde. Bu harekâtın "siyah altın" yani petrol için yapıldığı açık bir gerçek. Libya önemli petrol rezervleri olan bir ülke ve Kaddafi, Avrupa'ya ve çok uluslu şirketlere bu pastadan istediklerini vermiyordu. Medeniyetini, çıkar, sömürü ve insan kanı üzerine kurmuş Avrupa, haliyle yine aynı mantığını, demokrasi (!) adına ortaya koydu.   Aslında Abdullah Gül'ün İstanbul Tarabya'daki Huber Köşkü'nde Anadolu Ajansına verdiği özel röportajda ki, Libya tespitleri olayın sebep ve sonucunu da gösterir nitelikte; "?Libya'da olup bitenleri de demin söylediğim şekilde takip ediyoruz. Libya'daki rejimin devam etmesi mümkün değildi zaten. Akdeniz'e 2 bin kilometre kıyısı olan, dünyanın en zengin petrolüne sahip olan, nüfusu küçük bir ülke, iyi bir yönetim altında dünyanın en müreffeh ülkesi olurdu ama otoriter bir kişinin, tek başına uzun yıllar yönetiminde, Libya'nın bu kadar uzun süre devam etmesi zaten akıl almaz bir şeydi. Nasıl bu kadar uzun süre devam etti, bunu anlamak mümkün değildi.  Dolayısıyla onun da sonu gelmiştir." (Dünyanın en zengin petrol yatakları ve nüfusu az bir ülke)Başbakan Erdoğan'da bundan sonraki süreçle ilgili olarak müttefiklerine beklentilerini ve fikirlerini beyan ediyor. Satır başları olarak şöyle diyor; * Libya Afganistan'a dönüşmesin.* NATO'nun Libya'dan kısa sürede çıkması için atılacak adımların planlanması?* Libya'nın bölünmemesi. Trablus ve Bingazi arasında bölünmeyi önlemek istiyor. (Yani Kaddafi yanlılarıyla muhalifler arasında demokrasi yoluyla uzlaşma sağlanmasını istiyor) * (Uluslararası topluma) Libya için hedefinizi belirleyin. Muhaliflerin de örgütlenmeye ihtiyacı var. Kaddafi gittiğinde bile Trablus, Bingazi'nin emri altına girmez. Libya halkının bütününü gözetin.* (Ayrıca Libya halkına) Kaddafi'nin çevresinde ölüm korkusuyla bir araya gelen halkın endişe etmesine gerek yok. Kaddafi'nin sizleri kesmesine ya da öldürmesine izin vermeyiz? Sayın Başbakan'ın açıklamalarından benim gözüme çarpan bunlar.Peki, Sayın Gül ve Erdoğan'ın Libya konusunda tespit, istek ve öngörüleri ne kadar gerçekçi ve gerçekleşebilir mi? Batı kaynaklı haber ve yorumlara baktığımızda Libya halkının yönetime tam katılımının sağlanması, ülke kaynaklarının yine halk için kullanılması, özgürlük, demokrasi vs. şeylerin gündemde olmadığı, bu harekatın bir çıkar, menfaat, paylaşım süreci olduğu yazılıyor, çiziliyor.  Fransa'da yayınlanan Liberation gazetesi, Libya'daki krizin başında, bu ülkedeki petrolün yüzde 35'inin Fransa'ya verilmesi konusunda Ulusal Geçiş Konseyi ile anlaşma yapıldığını iddia ediliyor. Yine İngiliz basınında emperyalizmin Libya planlarına dair bilgiler veriliyor. İngiliz The Times gazetesinde hafta başında, ayrıntıları yayınlanan 70 sayfalık belge, Libya'da Kaddafi'nin devrilmesinden sonra, yeni düzenin nasıl kurulacağına dair ayrıntılı planlar içeriyor. Ulusal Geçiş Konseyi eli ile ülkenin tekrar şekillendirilmesi öngörülen metinde sürecin "Batı, özellikle de İngiltere" tarafından yönetilmesi gerektiği söyleniyor. NATO ve Ulusal Geçiş Konseyi arasında gerçekleştirilen mülakatlar sırasında sızdırıldığı iddia edilen belge, Batı'nın Libya'yı "halkın özgür iradesine kavuşturmaktan ziyade, nasıl da adım adım yaptığı planlar ile kontrol etmeye hazırlandığını gözler önüne seriyor.Yayınlanan belgelerde bir önemli nokta ise Ortadoğu ülkelerinden beklenen destek. Trablusgarp'a çıkarma yapması planlanan Birleşik Arap Emirlikleri tarafından maddi ve idari olarak desteklenecek olan 15 bin kişilik özel görev kuvvetleri bu başlıkların en dikkat çekenlerinden. Birleşik Arap Emirlikleri, Arap dünyasında son aylarda yaşanan olaylarda ABD'ye verdiği destek ile de dikkat çekiyordu. Ayrıca BM destekli insani yardım programlarında Katar ve Türkiye'nin de etkin rol oynaması gerektiğinin altı çiziliyor."Sonuçta Libya, Afganistan olur mu, olmaz mı, pek bilmem ama bildiğim bir gerçek var ki, o asla değişmez. Yahudi ve Hristiyanlar ne yaparsak yapalım, hangi desteği verirsek verelim asla bizden razı olmazlar. Çünkü biz Müslümanız. Bizden razı olmalarının tek şartı var. Ben Kur'an'ı Kerim'in beyanını yazayım, cevabı siz bulun;  "Sen onların dinlerine tabi olmadıkça ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar senden asla hoşnut ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şanım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah'tan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı." (Bakara suresi 120. Ayet Elmalılı H. Y. Meali)