Çile şairi olarak da bilinen merhum Necip Fazıl Kısakürek, Çile şiirinin bir dörtlüğünde şöyle der:
"Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?"
Bu mısraları niye hatırladık ve hatırlattık?
Dinlerarası Diyalog adına faaliyette bulunanların, yazıp - çizenlerin, çalıp - oynayanların geldikleri ve insanımızı getirdikleri noktaya dönüp bir bakmaları lazım. Halden hale, renkten renge, kılıktan kılığa girdikleri hallerine bir isim bulmaları gerekiyor. Sahih İslam itikadını önlerine koyup, söylediklerini, yazdıklarını ve yaptıklarını dikkatle gözden geçirerek; "Aynalar söyleyin bana ben kimim?" sorusunu sabah - akşam hem kendilerine hem de birbirlerine sormaları mutlak bir zaruret haline gelmiştir.
Bir Müslüman hem çan sesinden hem de ezan sesinden haz alamayacağına göre, hem kilise de hem de camide aşk ve vecde gelemeyeceğine göre:
"Çanlar çalınır, ezanlar okunur. O güzeller güzeli tecelli hangi seste bulunmaz ki?" diyenlerin, düştükleri ve kitleleri düşürdükleri bu çukurda kendilerine bir isim bulmaları ve; "Lugat, bir isim ver bana halimden" mısraını dönüp dönüp okumaları lazım.
Diyalog ekibinin doçentinin, doktorunun geldiği, getirildiği noktaya bakar mısınız?
"Bir manevi atmosfer yaşanırken, dünya meşgalesi ve karmaşası unutulur. Sergiyev Posat'a ulaştığınız zaman, insanda bir başka duygu zemini başlar"
Hatırlatalım; Sergiyev Posat, Moskova'da bir kilisenin adı. Bu meşhur kiliseye girince aşka-vecde gelen, dünya meşgalesini unutan ve bir başka duygu zeminine geçen de Diyalog Avrasya, ekibinden Doç. Dr. Mehmet Önal.
"Çanlar çalınır, ezanlar okunur..." cümlesi de ona ait. Bu arkadaşın, her saat başı aynanın karşısına geçip; "Aynalar, söyleyin bana ben kimim?" sorusunu sorması lazım.
Önceki günlerde yayınlanan bir yazımızı şöyle bitirmiştik.
"Farkında değil misiniz? Dikkatinizi çekmiyor mu? Son zamanlarda, nerede bir kilise görse cezbeye gelen, nerede bir haç görse aşka düşen, nerede ne zaman bir çan sesi duysa kendinden geçen, uhrevi alemlere göçen satılmış vicdanlar, kiralık kalemler, çukur şahsiyetler mantar gibi türedi.
Söz konusu kilise sevdalarını, haç aşklarını ve çan muhabbetlerini ballandıra ballandıra, dillendire dillendire anlatmaktan, yazıp çizmekten de zerre kadar utanmıyorlar, sıkılmıyorlar. Hem de Haçlıların İslam dünyasına üşüsttüğü, haçlarını binlerce Müslümanın bağrına sapladığı bu günlerde...
Zekat, gelirleri kesilir diye. Şimdilik boyunlarındaki haçı göstermiyorlar".
Haksız mıyım?
"Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?"
Bu mısraları niye hatırladık ve hatırlattık?
Dinlerarası Diyalog adına faaliyette bulunanların, yazıp - çizenlerin, çalıp - oynayanların geldikleri ve insanımızı getirdikleri noktaya dönüp bir bakmaları lazım. Halden hale, renkten renge, kılıktan kılığa girdikleri hallerine bir isim bulmaları gerekiyor. Sahih İslam itikadını önlerine koyup, söylediklerini, yazdıklarını ve yaptıklarını dikkatle gözden geçirerek; "Aynalar söyleyin bana ben kimim?" sorusunu sabah - akşam hem kendilerine hem de birbirlerine sormaları mutlak bir zaruret haline gelmiştir.
Bir Müslüman hem çan sesinden hem de ezan sesinden haz alamayacağına göre, hem kilise de hem de camide aşk ve vecde gelemeyeceğine göre:
"Çanlar çalınır, ezanlar okunur. O güzeller güzeli tecelli hangi seste bulunmaz ki?" diyenlerin, düştükleri ve kitleleri düşürdükleri bu çukurda kendilerine bir isim bulmaları ve; "Lugat, bir isim ver bana halimden" mısraını dönüp dönüp okumaları lazım.
Diyalog ekibinin doçentinin, doktorunun geldiği, getirildiği noktaya bakar mısınız?
"Bir manevi atmosfer yaşanırken, dünya meşgalesi ve karmaşası unutulur. Sergiyev Posat'a ulaştığınız zaman, insanda bir başka duygu zemini başlar"
Hatırlatalım; Sergiyev Posat, Moskova'da bir kilisenin adı. Bu meşhur kiliseye girince aşka-vecde gelen, dünya meşgalesini unutan ve bir başka duygu zeminine geçen de Diyalog Avrasya, ekibinden Doç. Dr. Mehmet Önal.
"Çanlar çalınır, ezanlar okunur..." cümlesi de ona ait. Bu arkadaşın, her saat başı aynanın karşısına geçip; "Aynalar, söyleyin bana ben kimim?" sorusunu sorması lazım.
Önceki günlerde yayınlanan bir yazımızı şöyle bitirmiştik.
"Farkında değil misiniz? Dikkatinizi çekmiyor mu? Son zamanlarda, nerede bir kilise görse cezbeye gelen, nerede bir haç görse aşka düşen, nerede ne zaman bir çan sesi duysa kendinden geçen, uhrevi alemlere göçen satılmış vicdanlar, kiralık kalemler, çukur şahsiyetler mantar gibi türedi.
Söz konusu kilise sevdalarını, haç aşklarını ve çan muhabbetlerini ballandıra ballandıra, dillendire dillendire anlatmaktan, yazıp çizmekten de zerre kadar utanmıyorlar, sıkılmıyorlar. Hem de Haçlıların İslam dünyasına üşüsttüğü, haçlarını binlerce Müslümanın bağrına sapladığı bu günlerde...
Zekat, gelirleri kesilir diye. Şimdilik boyunlarındaki haçı göstermiyorlar".
Haksız mıyım?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- “Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni” / 02.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- “Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni” / 02.04.2024