Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nde vazife üstlenerek Türkiye ve İslam coğrafyasının anasını ağlatan Türkiyeli İslamcılar belki ayıkır ümidiyle; Gazi M. Kemal Atatürk'ün Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde İngilizlerin İslam siyasetini özetlediği makalesini aynen aktarıyorum:
"Hint, Doğu'nun en zengin, efsanevî ve mamur bir parçasıdır. Bu kıtaya sahip ve hâkim olan her devlet yenilmez bir kudret ve servet kaynağına sahip oluyordu. Bunu İngilizler çok iyi anladılar.
Evvela Hindistan'da birkaç yüz senelik bir Türk İmparatorluğu'nun enkazını tarumar ettikten sonra, hâkim millet sıfatıyla en cesur, maddiyatı en kuvvetli olan Müslümanları elde etmek istediler.
Müslümanlara ve dolayısıyla Hindistan'a sahip olmak için, Müslümanların ellerinde silah bulundurmamak, ahaliyi iktisaden dilenci bir vaziyete sokmak ve bu ahaliyi en derin bir cehalet içerisinde bulundurmak lazımdı.
Esasen Müslümanlar nerede Fransız, Moskof, Hollandalı, hangi devlet ve milletin esareti altına girdilerse, bu, cahil oldukları zamanlarda ve cahil oldukları için vaki olmuştur.
Ve hangi Müslüman millet yabancı ve Hıristiyan tahakkümüne isyan etti ise, İslam'ın azamet ve vakarını anlayabilecek ilmi elde ettikten sonra isyan etmiştir.
İngilizler Hintlilerin ellerinde bir çakı bırakmayıncaya kadar silahlarını alıp, kendi yeni ticaret usulleriyle yerli İslam ahaliyi parasız ve fakir hale koyduktan sonra, onların cehaletini arttırmak ve onları cahil bırakmak için her vasıtaya, her şeytanlığa müracaat ettiler. Evvela Hintlilere hiçbir mektep açmadıkları gibi, kendilerinin açtıkları mektepleri de en basit bir dereceden fazla okumalarına müsaade etmediler.
Ve daima, güya tahsilin ve medenîleşmenin İslamiyet'çe sevilmediğini ve İngilizler, İslamların tabii hâkimleri ve hâmileri bulunduğu kanaatini propaganda ile İslamlar arasında yaydılar. İngilizlerin muhaberelerini Hint Müslümanları yaptı. Muhabere masraflarının büyük kısmını Hintliler ödedi. Tabii olarak İngilizlerin en büyük menfaati bu hali devam ettirmek idi. İngilizler Mısır'ı Hint yolu diye aldılar.
İstanbul'u, Müslümanların müşterek ve hür bir beldesi, hilafetin ve İslam bağımsızlığının bir bayrağı diye elde etmek istediler.
Türkleri, İslam'ın bağımsızlığı için son dövüşen, yeni düşünceli ve İngilizlerin melanetini öğrenmiş bir millet diye imha etmek istiyorlar. Fakat bunun Müslüman dünyasına fena tesiri olacağını bildiklerinden, bunu, güya İslamiyet'i müdafaa eder gibi görünerek yapmak istiyorlar.
Bunun için bir defa Halife'yi ellerine almak, onu milletinden ayırmak vasıtalarını bulmak lazımdı.
İstanbul'u Anadolu'dan ayırdıktan sonra Anadolu'yu da birbirine katmak için kendi fikirlerini kabul etmiş bir kabine getirdiler.
Hilafeti esaretten kurtarmak ve bağımsız bir millet olarak yaşamak isteyen millet fertlerini yine kendi cahil vatandaşlarına kırdırmak için Anzavur gibi mahlûklar satın aldılar.
Şimdi artık Türkiye Müslümanlarına karşı siyasetleri de bütün açıklığı ile meydana çıktı. Mümkün olduğu yerde Müslümanların silahlarını alıp Hıristiyanlara kırdırmak; Adana ve İzmir'de olduğu gibi.
Mümkün olmadığı yerde Çerkez, Kürt, Türk diye Müslüman kardeşleri birbiri üzerine saldırtıp bu suretle de yine Müslümanları mümkün olduğu kadar kırdırmak ve zayıf bir dakikalarında Yunan ordusunu üzerine götürüp son vazifelerini yapmak, Türkiye Müslümanlarını yok etmek...
Halifemizi ellerine aldıktan sonra memleketimizdeki Müslümanların silahlarını tamamen ellerinden alacaklar, ticaret ve iktisadi işlerde Müslümanlara baskı yapıp malum vasıtalarıyla Müslümanları fakir ve aciz bir hale koyacaklar ve en sonunda Türkiye Müslümanlarına diyecekler ki: "Silahınız yok, paranız yok, akıllı adamlarınız elimizde esir, halifeniz yine tamamen hüküm ve irademizdedir. Mektep, ilim, medeniyet esasen sizin dininize yakışmaz. Haydi bakalım, artık Haç'ın iradesine geçtiniz. Bizim muharebelerimizde İngiliz bayrağının şerefi için kan dökeceksiniz. Lazım gelirse Müslüman kardeşlerinizle de muharebe için sizi sevk edeceğiz. Memleketimizin medeni, petrolü, serveti nesi varsa İngilizler işletecektir. Bunun yüksek ameleliğini bile siz yapamazsınız. Yalnız Rum ve Ermeni ustabaşıları nezaretinde sizi adi amele olarak bu topraklarda yaşatırız."
Milletin ve İslam'ın namus ve haysiyeti ile hayat hakkı için haykıran Türkiye Müslümanlarını böylece yok edebilirse, Hindistan'a dönüp diyecek ki: "İşte Halife elimizde. Bağımsızlık davasında olan bu Türkiyeliler birbirlerini parçaladılar. Barış ve sükûnu tesis için İngiltere gelip bu memleketi işgal etmeye mecbur oldu. Nasıl bağımsızlık davasında bulunuyor ve birbirlerini parça parça eden Türkiye Müslümanları için beyhude isyan ediyorsunuz? İslam için bağımsızlık bitmiştir ve İslam İngiltere'nin boyunduruğu altına girmiştir."
İngiliz İslam siyasetinin içyüzü açık Türkçe ile budur." (Mustafa Kemal, İngilizlerin İslam Siyaseti, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 20 Nisan 1920; M. Emin Koç-E. Polat, Dini ve Tarihî Arka Planıyla Ehl-i Beyt'e Karşı Bir Akım: Nakşibendilik, İcmal Yay., İstanbul-2014, ss. 322-324).
Gazi'nin tarihe ve gönüllere nakşettiği bu gerçekleri idrak ederek aynı perspektiften Amerika'nın BOP oyununu çözenler, 22 Mayıs Pazar günkü BTP Büyük Kongresi'nde Bağımsız Türkiye sevdasıyla Prof. Dr. Haydar Baş ile bir kez daha kenetlenecekler... Bir asır sonra Türk milletinin bağımsızlık ve şahlanış adresi burasıdır.
"Hint, Doğu'nun en zengin, efsanevî ve mamur bir parçasıdır. Bu kıtaya sahip ve hâkim olan her devlet yenilmez bir kudret ve servet kaynağına sahip oluyordu. Bunu İngilizler çok iyi anladılar.
Evvela Hindistan'da birkaç yüz senelik bir Türk İmparatorluğu'nun enkazını tarumar ettikten sonra, hâkim millet sıfatıyla en cesur, maddiyatı en kuvvetli olan Müslümanları elde etmek istediler.
Müslümanlara ve dolayısıyla Hindistan'a sahip olmak için, Müslümanların ellerinde silah bulundurmamak, ahaliyi iktisaden dilenci bir vaziyete sokmak ve bu ahaliyi en derin bir cehalet içerisinde bulundurmak lazımdı.
Esasen Müslümanlar nerede Fransız, Moskof, Hollandalı, hangi devlet ve milletin esareti altına girdilerse, bu, cahil oldukları zamanlarda ve cahil oldukları için vaki olmuştur.
Ve hangi Müslüman millet yabancı ve Hıristiyan tahakkümüne isyan etti ise, İslam'ın azamet ve vakarını anlayabilecek ilmi elde ettikten sonra isyan etmiştir.
İngilizler Hintlilerin ellerinde bir çakı bırakmayıncaya kadar silahlarını alıp, kendi yeni ticaret usulleriyle yerli İslam ahaliyi parasız ve fakir hale koyduktan sonra, onların cehaletini arttırmak ve onları cahil bırakmak için her vasıtaya, her şeytanlığa müracaat ettiler. Evvela Hintlilere hiçbir mektep açmadıkları gibi, kendilerinin açtıkları mektepleri de en basit bir dereceden fazla okumalarına müsaade etmediler.
Ve daima, güya tahsilin ve medenîleşmenin İslamiyet'çe sevilmediğini ve İngilizler, İslamların tabii hâkimleri ve hâmileri bulunduğu kanaatini propaganda ile İslamlar arasında yaydılar. İngilizlerin muhaberelerini Hint Müslümanları yaptı. Muhabere masraflarının büyük kısmını Hintliler ödedi. Tabii olarak İngilizlerin en büyük menfaati bu hali devam ettirmek idi. İngilizler Mısır'ı Hint yolu diye aldılar.
İstanbul'u, Müslümanların müşterek ve hür bir beldesi, hilafetin ve İslam bağımsızlığının bir bayrağı diye elde etmek istediler.
Türkleri, İslam'ın bağımsızlığı için son dövüşen, yeni düşünceli ve İngilizlerin melanetini öğrenmiş bir millet diye imha etmek istiyorlar. Fakat bunun Müslüman dünyasına fena tesiri olacağını bildiklerinden, bunu, güya İslamiyet'i müdafaa eder gibi görünerek yapmak istiyorlar.
Bunun için bir defa Halife'yi ellerine almak, onu milletinden ayırmak vasıtalarını bulmak lazımdı.
İstanbul'u Anadolu'dan ayırdıktan sonra Anadolu'yu da birbirine katmak için kendi fikirlerini kabul etmiş bir kabine getirdiler.
Hilafeti esaretten kurtarmak ve bağımsız bir millet olarak yaşamak isteyen millet fertlerini yine kendi cahil vatandaşlarına kırdırmak için Anzavur gibi mahlûklar satın aldılar.
Şimdi artık Türkiye Müslümanlarına karşı siyasetleri de bütün açıklığı ile meydana çıktı. Mümkün olduğu yerde Müslümanların silahlarını alıp Hıristiyanlara kırdırmak; Adana ve İzmir'de olduğu gibi.
Mümkün olmadığı yerde Çerkez, Kürt, Türk diye Müslüman kardeşleri birbiri üzerine saldırtıp bu suretle de yine Müslümanları mümkün olduğu kadar kırdırmak ve zayıf bir dakikalarında Yunan ordusunu üzerine götürüp son vazifelerini yapmak, Türkiye Müslümanlarını yok etmek...
Halifemizi ellerine aldıktan sonra memleketimizdeki Müslümanların silahlarını tamamen ellerinden alacaklar, ticaret ve iktisadi işlerde Müslümanlara baskı yapıp malum vasıtalarıyla Müslümanları fakir ve aciz bir hale koyacaklar ve en sonunda Türkiye Müslümanlarına diyecekler ki: "Silahınız yok, paranız yok, akıllı adamlarınız elimizde esir, halifeniz yine tamamen hüküm ve irademizdedir. Mektep, ilim, medeniyet esasen sizin dininize yakışmaz. Haydi bakalım, artık Haç'ın iradesine geçtiniz. Bizim muharebelerimizde İngiliz bayrağının şerefi için kan dökeceksiniz. Lazım gelirse Müslüman kardeşlerinizle de muharebe için sizi sevk edeceğiz. Memleketimizin medeni, petrolü, serveti nesi varsa İngilizler işletecektir. Bunun yüksek ameleliğini bile siz yapamazsınız. Yalnız Rum ve Ermeni ustabaşıları nezaretinde sizi adi amele olarak bu topraklarda yaşatırız."
Milletin ve İslam'ın namus ve haysiyeti ile hayat hakkı için haykıran Türkiye Müslümanlarını böylece yok edebilirse, Hindistan'a dönüp diyecek ki: "İşte Halife elimizde. Bağımsızlık davasında olan bu Türkiyeliler birbirlerini parçaladılar. Barış ve sükûnu tesis için İngiltere gelip bu memleketi işgal etmeye mecbur oldu. Nasıl bağımsızlık davasında bulunuyor ve birbirlerini parça parça eden Türkiye Müslümanları için beyhude isyan ediyorsunuz? İslam için bağımsızlık bitmiştir ve İslam İngiltere'nin boyunduruğu altına girmiştir."
İngiliz İslam siyasetinin içyüzü açık Türkçe ile budur." (Mustafa Kemal, İngilizlerin İslam Siyaseti, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 20 Nisan 1920; M. Emin Koç-E. Polat, Dini ve Tarihî Arka Planıyla Ehl-i Beyt'e Karşı Bir Akım: Nakşibendilik, İcmal Yay., İstanbul-2014, ss. 322-324).
Gazi'nin tarihe ve gönüllere nakşettiği bu gerçekleri idrak ederek aynı perspektiften Amerika'nın BOP oyununu çözenler, 22 Mayıs Pazar günkü BTP Büyük Kongresi'nde Bağımsız Türkiye sevdasıyla Prof. Dr. Haydar Baş ile bir kez daha kenetlenecekler... Bir asır sonra Türk milletinin bağımsızlık ve şahlanış adresi burasıdır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019