Market raflarındaki yangın toplumu yakıyor
Market raflarındaki yangın, Türkiye'nin acil çözüm bekleyen en büyük sorunlarından biridir. Bu yangının söndürülmesi, sadece ekonomik istikrar için değil, aynı zamanda toplumsal huzur ve refah için de kritik öneme sahip
20.05.2025 14:22:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Market rafları, sadece birer alışveriş alanı olmaktan çıktı, artık Türkiye'nin ekonomik yangınının en net görüldüğü ayna görevi görüyor.
Her sabah yeni bir etiketle uyanan tüketiciler, "fiyat etiketleri" değil, adeta birer "felaket habercisi" olarak karşılıyor onları. Gıda ve temel ihtiyaç maddelerindeki akıl almaz artışlar, resmi enflasyon rakamlarının çok ötesinde bir gerçekliği yansıtıyor ve toplumun geniş kesimlerinin hayatını doğrudan etkileyen bir kriz sarmalı yaratıyor.
ENFLASYONUN GÖLGESİNDEKİ ÇARKLAR
Hükümetin sık sık "enflasyonla mücadele" söylemlerine rağmen, sahadaki gerçeklik oldukça farklı. Merkez Bankası'nın faiz artırımları ve para politikası adımları, teoride enflasyonu dizginlemeyi hedeflerken, üretimden tüketime uzanan tedarik zincirindeki kopukluklar, aracılar sorunu, tarımsal girdilerdeki fahiş zamlar ve dışa bağımlılık gibi yapısal sorunlar, market raflarındaki yangını beslemeye devam ediyor.
• Üretici ile Tüketici Arasındaki Uçurum: Tarladan sofraya uzanan süreçte, ürünlerin fiyatı katlanarak artıyor. Çiftçi maliyetlerin altında ezilirken, tüketici fahiş fiyatlarla karşılaşmaktan mustarip. Bu durum, hem üreticiyi demoralize ediyor hem de gıda güvenliğini tehdit ediyor. Aracıların yüksek kar marjları, bu uçurumu daha da derinleştiriyor.
• Maliyet Enflasyonu ve Dışa Bağımlılık: Enerji fiyatlarındaki artışlar, lojistik maliyetleri, gübre ve tohum gibi tarımsal girdilerin dövize endeksli olması, maliyet enflasyonunu körüklüyor. Üstelik birçok temel gıda maddesinde dışa bağımlılık, kurdaki dalgalanmaları doğrudan market raflarına yansıtıyor.
• Adaletsiz Gelir Dağılımı ve Yoksulluğun Derinleşmesi: Fiyat artışları, en çok dar gelirli ve sabit maaşlı kesimleri vuruyor. Gelirler erirken, harcamalar katlanıyor. Bu durum, gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da büyütüyor ve milyonlarca insanı açlık sınırının altına iterek yoksulluğu derinleştiriyor. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının bu yangına karşı erimesi, sosyal patlama riskini de beraberinde getiriyor.
YIPRANAN AİLE BÜTÇELERİ VE TOPLUMSAL STRES
Market raflarındaki yangın, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda derin sosyal yansımalara da sahip.
• Beslenme ve Sağlık Sorunları: Yüksek gıda fiyatları, ailelerin sağlıklı ve dengeli beslenme imkanlarını kısıtlıyor. Temel besin maddelerinden feragat etmek zorunda kalan hane halkları, beslenme yetersizliği ve buna bağlı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Özellikle çocukların sağlıklı gelişimi açısından bu durum büyük bir tehdit oluşturuyor.
• Tüketim Alışkanlıklarında Değişim: Tüketiciler, eskiden olduğu gibi ihtiyaçlarına göre değil, "ceplerine göre" alışveriş yapmak zorunda kalıyor. Marka sadakati yerini en uygun fiyata bulabildiğine bırakıyor. İndirimli ürünler için uzun kuyruklar oluşması, toplumun düştüğü durumu gözler önüne seriyor.
• Psikolojik Etkiler ve Toplumsal Gerginlik: Sürekli artan fiyatlar, aile bütçesinde kara delikler açıyor ve vatandaşlarda derin bir stres, kaygı ve çaresizlik hissi yaratıyor. Gelecek kaygısı artıyor, tasarruf imkanları ortadan kalkıyor. Bu durum, aile içi gerginlikleri artırabilir, toplumsal huzursuzluğu tetikleyebilir. Sokaktaki tartışmaların, günlük hayattaki gerginliklerin temelinde bu ekonomik sıkışmışlık yatıyor.
• İşletmelerin Zor Durumu: Market zincirleri de bu durumdan etkileniyor. Artan maliyetler, karlılıklarını düşürürken, yüksek fiyatlar da müşteri kaybına neden oluyor. Küçük esnaf ve yerel marketler ise büyük zincirlerle rekabet etmekte ve ayakta kalmakta daha da zorlanıyor.
SORUMLULUK VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Market raflarındaki bu yangın, tek bir faktöre bağlanamayacak kadar karmaşık bir sorundur. Ancak bu karmaşıklık, sorumluluktan kaçmak için bir bahane olamaz.
• Enflasyonla Mücadelede Kapsamlı Strateji: Sadece faiz artırımlarıyla enflasyonla mücadele etmek yeterli değildir. Tarımsal üretimi destekleyecek, gıda arz güvenliğini sağlayacak, aracılık maliyetlerini düşürecek ve kayıt dışılığı azaltacak yapısal reformlara ihtiyaç vardır.
• Haksız Fiyat Artışlarıyla Mücadele: Fırsatçılık ve stokçulukla etkin bir şekilde mücadele edilmesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi elzemdir. Ancak bu, piyasa ekonomisinin dinamiklerini göz ardı etmeden ve kalıcı çözümler üretilerek yapılmalıdır.
• Gelir Adaletini Sağlamak: Asgari ücret ve emekli maaşları, enflasyon karşısında ezilmekten kurtarılmalı, alım gücünü koruyacak ve artıracak politikalar geliştirilmelidir. Sosyal yardımların artırılması ve daha etkin dağıtılması da bir gerekliliktir.
• Toplumsal Diyalog ve Güven: Hükümet, vatandaşlarla ve ekonomik aktörlerle şeffaf bir diyalog kurmalı, sorunları samimiyetle tartışmalı ve çözüm önerilerini birlikte üretmelidir. Güven duygusunun yeniden tesis edilmesi, bu krizden çıkış için hayati öneme sahiptir.
Her sabah yeni bir etiketle uyanan tüketiciler, "fiyat etiketleri" değil, adeta birer "felaket habercisi" olarak karşılıyor onları. Gıda ve temel ihtiyaç maddelerindeki akıl almaz artışlar, resmi enflasyon rakamlarının çok ötesinde bir gerçekliği yansıtıyor ve toplumun geniş kesimlerinin hayatını doğrudan etkileyen bir kriz sarmalı yaratıyor.
ENFLASYONUN GÖLGESİNDEKİ ÇARKLAR
Hükümetin sık sık "enflasyonla mücadele" söylemlerine rağmen, sahadaki gerçeklik oldukça farklı. Merkez Bankası'nın faiz artırımları ve para politikası adımları, teoride enflasyonu dizginlemeyi hedeflerken, üretimden tüketime uzanan tedarik zincirindeki kopukluklar, aracılar sorunu, tarımsal girdilerdeki fahiş zamlar ve dışa bağımlılık gibi yapısal sorunlar, market raflarındaki yangını beslemeye devam ediyor.
• Üretici ile Tüketici Arasındaki Uçurum: Tarladan sofraya uzanan süreçte, ürünlerin fiyatı katlanarak artıyor. Çiftçi maliyetlerin altında ezilirken, tüketici fahiş fiyatlarla karşılaşmaktan mustarip. Bu durum, hem üreticiyi demoralize ediyor hem de gıda güvenliğini tehdit ediyor. Aracıların yüksek kar marjları, bu uçurumu daha da derinleştiriyor.
• Maliyet Enflasyonu ve Dışa Bağımlılık: Enerji fiyatlarındaki artışlar, lojistik maliyetleri, gübre ve tohum gibi tarımsal girdilerin dövize endeksli olması, maliyet enflasyonunu körüklüyor. Üstelik birçok temel gıda maddesinde dışa bağımlılık, kurdaki dalgalanmaları doğrudan market raflarına yansıtıyor.
• Adaletsiz Gelir Dağılımı ve Yoksulluğun Derinleşmesi: Fiyat artışları, en çok dar gelirli ve sabit maaşlı kesimleri vuruyor. Gelirler erirken, harcamalar katlanıyor. Bu durum, gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da büyütüyor ve milyonlarca insanı açlık sınırının altına iterek yoksulluğu derinleştiriyor. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının bu yangına karşı erimesi, sosyal patlama riskini de beraberinde getiriyor.
YIPRANAN AİLE BÜTÇELERİ VE TOPLUMSAL STRES
Market raflarındaki yangın, sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda derin sosyal yansımalara da sahip.
• Beslenme ve Sağlık Sorunları: Yüksek gıda fiyatları, ailelerin sağlıklı ve dengeli beslenme imkanlarını kısıtlıyor. Temel besin maddelerinden feragat etmek zorunda kalan hane halkları, beslenme yetersizliği ve buna bağlı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Özellikle çocukların sağlıklı gelişimi açısından bu durum büyük bir tehdit oluşturuyor.
• Tüketim Alışkanlıklarında Değişim: Tüketiciler, eskiden olduğu gibi ihtiyaçlarına göre değil, "ceplerine göre" alışveriş yapmak zorunda kalıyor. Marka sadakati yerini en uygun fiyata bulabildiğine bırakıyor. İndirimli ürünler için uzun kuyruklar oluşması, toplumun düştüğü durumu gözler önüne seriyor.
• Psikolojik Etkiler ve Toplumsal Gerginlik: Sürekli artan fiyatlar, aile bütçesinde kara delikler açıyor ve vatandaşlarda derin bir stres, kaygı ve çaresizlik hissi yaratıyor. Gelecek kaygısı artıyor, tasarruf imkanları ortadan kalkıyor. Bu durum, aile içi gerginlikleri artırabilir, toplumsal huzursuzluğu tetikleyebilir. Sokaktaki tartışmaların, günlük hayattaki gerginliklerin temelinde bu ekonomik sıkışmışlık yatıyor.
• İşletmelerin Zor Durumu: Market zincirleri de bu durumdan etkileniyor. Artan maliyetler, karlılıklarını düşürürken, yüksek fiyatlar da müşteri kaybına neden oluyor. Küçük esnaf ve yerel marketler ise büyük zincirlerle rekabet etmekte ve ayakta kalmakta daha da zorlanıyor.
SORUMLULUK VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Market raflarındaki bu yangın, tek bir faktöre bağlanamayacak kadar karmaşık bir sorundur. Ancak bu karmaşıklık, sorumluluktan kaçmak için bir bahane olamaz.
• Enflasyonla Mücadelede Kapsamlı Strateji: Sadece faiz artırımlarıyla enflasyonla mücadele etmek yeterli değildir. Tarımsal üretimi destekleyecek, gıda arz güvenliğini sağlayacak, aracılık maliyetlerini düşürecek ve kayıt dışılığı azaltacak yapısal reformlara ihtiyaç vardır.
• Haksız Fiyat Artışlarıyla Mücadele: Fırsatçılık ve stokçulukla etkin bir şekilde mücadele edilmesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi elzemdir. Ancak bu, piyasa ekonomisinin dinamiklerini göz ardı etmeden ve kalıcı çözümler üretilerek yapılmalıdır.
• Gelir Adaletini Sağlamak: Asgari ücret ve emekli maaşları, enflasyon karşısında ezilmekten kurtarılmalı, alım gücünü koruyacak ve artıracak politikalar geliştirilmelidir. Sosyal yardımların artırılması ve daha etkin dağıtılması da bir gerekliliktir.
• Toplumsal Diyalog ve Güven: Hükümet, vatandaşlarla ve ekonomik aktörlerle şeffaf bir diyalog kurmalı, sorunları samimiyetle tartışmalı ve çözüm önerilerini birlikte üretmelidir. Güven duygusunun yeniden tesis edilmesi, bu krizden çıkış için hayati öneme sahiptir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.