İnsan, gönlünün ne büyük bir mekan olduğunu ancak onun içinde yaşamaya başladığı zaman fark ediyor. Gönlümüzde de erguvan dallarının süslediği dar döşeme sokaklar, tarifsiz heyecanlarımızı gizlediğimiz oymalı sandıklar, sırlarımızı gizlediğimiz derin, dipsiz kuyular var. Gül bahçeleri var aşkla beslenen, kırmızı, pembe, beyaz, sarı güller var, gönül öyle güzel ama öyle narin bir mekan ki… Sırçadan köşk diyebileceğimiz.
Gönlümüzün içinde yaşarken eğitiliyoruz, sabretmeyi, dinlemeyi, hak vermeyi, kısacası insan olmayı öğreniyoruz. Gönüllerden gönüllere bir akış oluyor; nerede duracağımızı, nerede konuşacağımızı, nerede sükut edeceğimizi, insan ilişkilerinde nasıl başarılı olabileceğimizi bu akışla öğreniyoruz, bu akıştan ilhamlar, nefesler alıyoruz. Dediğim gibi bu kocaman gönül dünyasında yaşadığımızdan beridir keşfediyoruz ve keşifler bitmiyor, görünenin ardındaki görünmeyenler odaklaştığımız noktalar oluyor.
Gönlümüzün içinde yaşamak… Bu kendini huzurda hissetmenin bir başka tarifi olsa gerek. İnsan huzurdayken ne bir fesatlık, ne bir art niyet, ne de bir kötü zan onu rahatsız edebiliyor, ne de bir vesvese. Huzur ve sükun içinde olanları, olacakları seyrediyorsunuz hikmeti ve muradı keşfetmeye başlıyorsunuz. Nefsin nerede benlik tasladığını ve ya taslayabileceğini tahmin edebilir hale geliyorsunuz sanki, bu çok önemli bir dönemeç oluyor hayatınızda tabii bu bir çok sorunun hallolduğu anlamına gelmemeli. Çünkü hep söylendiği gibi biz nefsimizin başına tokmağı vurdukça o çok daha güçlenerek başını kaldırıyor: "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca gücüyle kötülüğü emreder" özetle…
Gönül denen mekanın içinde yaşamaya başladığınızda hakikati bir pencereden izliyorsunuz, lakin bu yetmiyor: "Hep daha ileri, mutlaka daha ileri" diyorsunuz, ağaçlar kalem olsa denizler mürekkep olsa Allah'ın ilmi yazmakla bitmiyor.
Gönlümüzün içinde yaşarken eğitiliyoruz, sabretmeyi, dinlemeyi, hak vermeyi, kısacası insan olmayı öğreniyoruz. Gönüllerden gönüllere bir akış oluyor; nerede duracağımızı, nerede konuşacağımızı, nerede sükut edeceğimizi, insan ilişkilerinde nasıl başarılı olabileceğimizi bu akışla öğreniyoruz, bu akıştan ilhamlar, nefesler alıyoruz. Dediğim gibi bu kocaman gönül dünyasında yaşadığımızdan beridir keşfediyoruz ve keşifler bitmiyor, görünenin ardındaki görünmeyenler odaklaştığımız noktalar oluyor.
Gönlümüzün içinde yaşamak… Bu kendini huzurda hissetmenin bir başka tarifi olsa gerek. İnsan huzurdayken ne bir fesatlık, ne bir art niyet, ne de bir kötü zan onu rahatsız edebiliyor, ne de bir vesvese. Huzur ve sükun içinde olanları, olacakları seyrediyorsunuz hikmeti ve muradı keşfetmeye başlıyorsunuz. Nefsin nerede benlik tasladığını ve ya taslayabileceğini tahmin edebilir hale geliyorsunuz sanki, bu çok önemli bir dönemeç oluyor hayatınızda tabii bu bir çok sorunun hallolduğu anlamına gelmemeli. Çünkü hep söylendiği gibi biz nefsimizin başına tokmağı vurdukça o çok daha güçlenerek başını kaldırıyor: "Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca gücüyle kötülüğü emreder" özetle…
Gönül denen mekanın içinde yaşamaya başladığınızda hakikati bir pencereden izliyorsunuz, lakin bu yetmiyor: "Hep daha ileri, mutlaka daha ileri" diyorsunuz, ağaçlar kalem olsa denizler mürekkep olsa Allah'ın ilmi yazmakla bitmiyor.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022