Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Dicle Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, çözüm sürecinin yapacağı domino etkisiyle, bölgede demokrasi talep edenlere Türkiye’nin umut ışığı olacağını ifade etti.
Çözüm süreci denilen gelişmeler, terör örgütü ile masa başında anlaşmadan başka bir şey değildir.
Bu süreç, demokrasi isteyenlere hangi şekilde örnek olabilir?
Demokrasiden kasıt, milletin yönetimde söz sahibi olması ise, 40 bin şehidimizin kanına mal olan haklı mücadelemizin bir kalemde, masa başı temaslara dönüşmesini hangi vatandaşımız sindirmiştir?
Eğer demokrasiden kasıt, Arap Baharı ile yaşanan kan ve gözyaşı ise, Türk milleti emin olun böyle bir Arap Baharı demokrasisini de istememektedir.
Davutoğlu, konferansta yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 100. yılına bir hedef koyduklarını, bunun da dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek olduğunu kaydederek, sınırları kaldırmaktan da bahsetti.
“Sınırları bu Ortadoğu’daki değişim rüzgârı içinde kendi ve halklar iradesiyle iktidara gelen ve gelecek yönetimlerle birlikte bu sınırları anlamsızlaştıracağız. Tel Abyad ve Akçakale arasında nasıl sınır yaşayabilir. Diyarbakır, Musul’dan, Urfa, Halep’ten koptuğunda bu hinterlandı yok olmaz mı?..
... Edirne niçin bir çıkmaz sokak gibi olsun, Saraybosna’ya kadar açılmasın. Onun için biz vizeleri kaldırma politikası izliyoruz.”
Bizler Sayın Bakan’a sormak istiyoruz?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı kendi ülkesinin sınırlarını değiştirmekten bahsetmektedir?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı ülke sınırlarını başka bir ülkenin sokakları haline getirmeyi düşünmektedir?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı milli sınırları değiştirmeyi hiç bir organa ve daha önemlisi sınırların asıl sahibi millete sormadan değiştirmeyi bu kadar rahat hesap edebilmektedir?
Böyle bir dışişleri siyaseti Türkiye’den başka hiç bir ülkede görülemez.
Ve böyle düşünen zihniyetlerin, dünyanın ilk on ekonomisine girmesine de imkân yoktur.
İlk on ekonomi, ülke menfaatlerini göz önünde tutan politikalarla hayata geçirilebilir.
Türkiye ilk on ekonomiye değil, dünyanın en güçlü ilk ekonomisine olma potansiyeline ve formülüne sahiptir.
Ancak sadece dışarıya endeksli ve ötekinin menfaatlerine göre çizilen politikalar, Türkiye’nin bağrından çıkan büyük kurtuluş reçetesini görmeye engeldir.
Yukarıdaki ifadeler ve Bakan’ın bakış açısı, bugün dünyanın en iyi ekonomisine sahip olmak isteyenlerin uygulamaya başladığı Milli Ekonomi Modeli’nin, Türkiye’de neden gizlendiğini de göstermektedir.
Rusya’nın ve Çin’in uygulayacağını ifade ettiği MEM, tamamen milli bir duruştur ve bağımsızlığı simgeler.
Ülke sınırlarını kaldırmayı düşünenlerin bu modeli anlamasına ise imkân yoktur.
Çözüm süreci denilen gelişmeler, terör örgütü ile masa başında anlaşmadan başka bir şey değildir.
Bu süreç, demokrasi isteyenlere hangi şekilde örnek olabilir?
Demokrasiden kasıt, milletin yönetimde söz sahibi olması ise, 40 bin şehidimizin kanına mal olan haklı mücadelemizin bir kalemde, masa başı temaslara dönüşmesini hangi vatandaşımız sindirmiştir?
Eğer demokrasiden kasıt, Arap Baharı ile yaşanan kan ve gözyaşı ise, Türk milleti emin olun böyle bir Arap Baharı demokrasisini de istememektedir.
Davutoğlu, konferansta yaptığı konuşmada, Cumhuriyetin 100. yılına bir hedef koyduklarını, bunun da dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek olduğunu kaydederek, sınırları kaldırmaktan da bahsetti.
“Sınırları bu Ortadoğu’daki değişim rüzgârı içinde kendi ve halklar iradesiyle iktidara gelen ve gelecek yönetimlerle birlikte bu sınırları anlamsızlaştıracağız. Tel Abyad ve Akçakale arasında nasıl sınır yaşayabilir. Diyarbakır, Musul’dan, Urfa, Halep’ten koptuğunda bu hinterlandı yok olmaz mı?..
... Edirne niçin bir çıkmaz sokak gibi olsun, Saraybosna’ya kadar açılmasın. Onun için biz vizeleri kaldırma politikası izliyoruz.”
Bizler Sayın Bakan’a sormak istiyoruz?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı kendi ülkesinin sınırlarını değiştirmekten bahsetmektedir?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı ülke sınırlarını başka bir ülkenin sokakları haline getirmeyi düşünmektedir?
Hangi ülkenin dışişleri bakanı milli sınırları değiştirmeyi hiç bir organa ve daha önemlisi sınırların asıl sahibi millete sormadan değiştirmeyi bu kadar rahat hesap edebilmektedir?
Böyle bir dışişleri siyaseti Türkiye’den başka hiç bir ülkede görülemez.
Ve böyle düşünen zihniyetlerin, dünyanın ilk on ekonomisine girmesine de imkân yoktur.
İlk on ekonomi, ülke menfaatlerini göz önünde tutan politikalarla hayata geçirilebilir.
Türkiye ilk on ekonomiye değil, dünyanın en güçlü ilk ekonomisine olma potansiyeline ve formülüne sahiptir.
Ancak sadece dışarıya endeksli ve ötekinin menfaatlerine göre çizilen politikalar, Türkiye’nin bağrından çıkan büyük kurtuluş reçetesini görmeye engeldir.
Yukarıdaki ifadeler ve Bakan’ın bakış açısı, bugün dünyanın en iyi ekonomisine sahip olmak isteyenlerin uygulamaya başladığı Milli Ekonomi Modeli’nin, Türkiye’de neden gizlendiğini de göstermektedir.
Rusya’nın ve Çin’in uygulayacağını ifade ettiği MEM, tamamen milli bir duruştur ve bağımsızlığı simgeler.
Ülke sınırlarını kaldırmayı düşünenlerin bu modeli anlamasına ise imkân yoktur.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018