- "İşte sultanım, bu kuyunun içinde!. Bakınız nasıl da kurulmuş."Arslan hırsla kuyunun içine bakar. Suda aksini görür. Hırlamaya başlar, kuyudaki aksi de hırlar. Tavşan fırsatı kaçırmaz: - "Görüyor musunuz efendim? Size nasıl da meydan okuyor." der.Arslan büsbütün hiddetlenir, gözleri döner. "Bir diyarda iki sultan olamaz, parçalamalıyım onu!." diye mırıldanır. Ardından da: "Gümm.." diye kuyuya atlar.Her şey bitmiştir artık. Tavşan yemyeşil çayırlarda seke seke hayvanlara kurtuluşlarını müjdeler.MESNEVİ: -"Ey kişi... Sen bu dünya kuyusunun dibine, hırsla, tamahla atlamış, mahpus bir arslansın. Nefsini yen de tavşan gibi hür dolaş... Senin tavşan nefsin, sahrada yiyip içmekte, zevk ve safa etmekte. Sen ise şu dedikodu ve münakaşa kuyusunun dibindesin!" (Beyit: 1350-1351)Ebu Mücahid (r.a.) buyurur:"Allah'ın (c.c.) yarattığı en ahmak mahluk nefistir." Çünkü, hep kendi aleyhine olanı ister.Allah (c.c.) nefsi yarattığı zaman sordu:- "Sen kimsin, ben kimim?" Nefis cevap verdi:- "Sen sensin, ben benim!.."Hz. Musa (a.s.) zamanında gizli ilimler ve hassaten sihirbazlık ilerlemişti. Onun için Hz. Musa (a.s.) da asasını meydana attığı vakit canavar şeklinde gözüktü. Ve O, asayı kızıl denize vurunca, deniz yol oldu ve ümmeti geçti. Tasavvuf uleması iş'arî mana olarak, Hz. Musa (a.s.) ın asasının nefsine delalet ettiğini ifade etmişlerdir. Hz. Musa, o asaya dayanıyordu. Cenab-ı Allah (c. c.) onu attırınca nefsinin ne büyük bir canavar olduğunu öğrendi ve ürktü. Çünkü, Rabbi Musa (a.s.)'a sormuştu:- "Elindeki nedir?"- "Asadır, Ya Rabbi!"- "Onu ne yapıyorsun?"- "Ona dayanıyorum.."- "Benden başka dayanacak, sığınacak bir şey olmadığını bilmiyor musun? At onu elinden!.."Hz. Musa (a.s.) asayı atınca onun hakikatini görmüştü. Fakat O, nefsini ıslah etmesi, onun hakikatini bilmesiyle kavmini yola getirmiş ve sihirbazları aciz bırakmıştı...Zülkarneyn (a.s.), ölüm endişesi ve nefs engelini aşmaya çalışan bir kavme uğradı. Oradaki insanların elinde dünya serveti namına bir şey yoktu. Rızıklarını sebzeden te'min ederlerdi. Sebzelerini korumakta çok ihtimam gösterirlerdi. Ayrıca bu kavimde herkes kendi mezarını kazar, hergün mezarını temizler ve ibadetlerini burada yapardı. Zülkarneyn (a.s.) bunların hükümdarlarını çağırttı. Hükümdar:- "Ben kimseyi istemiyorum. Beni isteyen de yanıma gelir." dedi.Zülkarneyn (a.s.) bu söz üzerine hükümdarın yanına giderek:- "Ben seni davet ettim, niye gelmedin?" dedi. Hükümdar:- "Sana bir ihtiyacım yok, olsa gelirdim." cevabını verdi. Bunun üzerine Zülkarneyn (a.s.):- "Bu haliniz nedir? Sizdeki bu hali kimsede görmedim." deyince hükümdar:- "Evet biz altın ve gümüşe kıymet vermiyoruz. Çünkü baktık ki, bunlardan bir miktar, bir kimsenin eline geçerse, bu sefer daha fazlasını isteyecek ve huzuru bozulacak. Onun için dünyalık peşinde değiliz." dedi.Zülkarneyn (a.s.):- "Bu mezarlar nedir? Neden bunları kazıyor ve ibadetlerinizi burada yapıyorsunuz?" diye sordu. Hükümdar:- "Dünyalık peşinde koşmamak için bunu böyle yaptık. Mezarları görüp de oraya gireceğimizi hatırlayınca, her şeyden vaz geçeriz." dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.