Fitnenin her çeşidi kötü ve tehlikelidir. Fitneler içerisinde en tehlikeli fitne mezhepçilik taassubundan kaynaklanan mezhepçilik fitnesidir. Mustafa Özcan beyefendi Ehl-i Sünnet'i ve Şia'sıyla tüm İslam âleminin çok zor dönemlerden geçtiği bu günlerde ve yine İslam coğrafyasının ve İslam'ın kutsallarının haçlı+siyon zihniyetinin tamamen hedefi haline geldiği bu günlerde haçlı ve siyon zihniyetine hizmet türünden ve onları sevindirecek tarzda 01/10/2012 tarihinde Yeni Akit gazetesinde kaleme almış olduğu "Bağışla bizi Resulullah, bağışla bizi Suriye" başlıklı, gerçeklerle bağdaşmayan köşe yazısı akl-ı selim, insaflı ve Müslümanların vahdetini şiar edinen Ehl-i Sünnet'ten olan kardeşlerimiz ile Ehl-i Beyt mektebine mensup olan Şiaları derinden üzmüş ve bir o kadar da düşündürmüştür.
Yine malum yazar İran'ı köprü yaparak Caferiliğe saldırıyor ve şöyle diyor: "Kimi Araplara göre bu devrim anayasasının da öngördüğü gibi 'Caferi devrimidir' ve cumhuriyet de 'Ebu Lülü Cumhuriyeti'dir. Değilse aksini ispatla mükelleflerdir."
Bunun aksini ispat etmek hiç de zor olmasa gerek. Halkının çoğunluğu Ehl-i Sünnet kardeşlerimizden olan bazı ülkelerin anayasasında resmi din İslam ve mezhep Hanefi ibaresi var ise, İran halkının da çoğunluğu Şia olduğundan anayasasında İslam-Caferi ibaresinin olması gayet doğaldır. Malum yazarın İran için "Ebu Lülü Cumhuriyeti'dir" sözüne gelince; yazarın söylediği gibi değildir. Zira İran halkının çoğunluğu Ebu Lülü'nün mezarının bile nerede olduğunu ve Şiaların kahır çoğunluğu Ebu Lülü'nün kim olduğunu bilmezler bile, bilenler tarafından da pek fazla dikkate haiz değildir.
Malum yazarın şu sözüne gelince; "Evet! Bazı Arap Baharı ülkelerinde kimi Selefiler kabir yıkıyor ve tahrip ediyorlar. Bunu savunmak mümkün değil. Bize Vehhabiliğin ilk dönemlerini hatırlatıyor."
Malum yazar, bugün İslam coğrafyasında var olan dehşetlerin, vahşetlerin, katliamların önemli sebeplerinden ve faillerinden biri olan bu zümre hakkında neden kısa bir cümle söyleyerek geçiş yapıyor ve böylelikle adres değiştirerek hedef şaşırtmaya çalışıyor acaba? Yine malum yazar şöyle diyor: "Lakin İran ve Şii eksenine dahil olan bölgelerde aynen Sırbistan veya Amerikan işgali altındaki bölgelerdeki gibi camiler tarumar ediliyor."
Yazar bu söyleminde Şiaları cami tarumar edenler olarak tanıtarak büyük bir vebalin altına giriyor. Çünkü gerçekler malum yazarın yansıttığı gibi değildir. Nüfusunun kahır çoğunluğu Şia olan İran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin ibadet ettikleri camilerin sayısı ve yine Şia inançları ve Şiaların Ehl-i Sünnet kardeşlerine, kardeşçe bakışları malum yazarı doğrulamamaktadır.
Bugün on sekiz dilde yayın yapan Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı'na bağlı Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA 20/09/2012 tarihinde İran'da bulunan Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ait olan camilerin sayılarını vermişlerdir. Birilerinin yanlı yanlış söylediği ve yazdığı gibi Şiaların çoğunlukta olduğu İran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ve hatta Müslüman olmayan milletlere bile her hangi bir baskı söz konusu değildir. Zira bu Ehl-i Beyt mektebi kriterleri ve kavramları ile bağdaşmaz.
Yapılan inceleme ve araştırmanın özeti şundan ibarettir: "… İran İslam devriminden önce Tahran'da Sünnilere ait cami bulunmamaktaydı. Tahran'da Sünni camilerinin yapılması için Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da Şiilere ait caminin açılmasına izin verilme şartı koşulmaktaydı. Ama görüldüğü gibi İran İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra bu şarttan vazgeçilmiş ve bugüne kadar sayıları oldukça az olmasına rağmen Tahran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ait olan dokuz cami inşa edilmiştir."
Yine malum yazar İran'ı köprü yaparak Caferiliğe saldırıyor ve şöyle diyor: "Kimi Araplara göre bu devrim anayasasının da öngördüğü gibi 'Caferi devrimidir' ve cumhuriyet de 'Ebu Lülü Cumhuriyeti'dir. Değilse aksini ispatla mükelleflerdir."
Bunun aksini ispat etmek hiç de zor olmasa gerek. Halkının çoğunluğu Ehl-i Sünnet kardeşlerimizden olan bazı ülkelerin anayasasında resmi din İslam ve mezhep Hanefi ibaresi var ise, İran halkının da çoğunluğu Şia olduğundan anayasasında İslam-Caferi ibaresinin olması gayet doğaldır. Malum yazarın İran için "Ebu Lülü Cumhuriyeti'dir" sözüne gelince; yazarın söylediği gibi değildir. Zira İran halkının çoğunluğu Ebu Lülü'nün mezarının bile nerede olduğunu ve Şiaların kahır çoğunluğu Ebu Lülü'nün kim olduğunu bilmezler bile, bilenler tarafından da pek fazla dikkate haiz değildir.
Malum yazarın şu sözüne gelince; "Evet! Bazı Arap Baharı ülkelerinde kimi Selefiler kabir yıkıyor ve tahrip ediyorlar. Bunu savunmak mümkün değil. Bize Vehhabiliğin ilk dönemlerini hatırlatıyor."
Malum yazar, bugün İslam coğrafyasında var olan dehşetlerin, vahşetlerin, katliamların önemli sebeplerinden ve faillerinden biri olan bu zümre hakkında neden kısa bir cümle söyleyerek geçiş yapıyor ve böylelikle adres değiştirerek hedef şaşırtmaya çalışıyor acaba? Yine malum yazar şöyle diyor: "Lakin İran ve Şii eksenine dahil olan bölgelerde aynen Sırbistan veya Amerikan işgali altındaki bölgelerdeki gibi camiler tarumar ediliyor."
Yazar bu söyleminde Şiaları cami tarumar edenler olarak tanıtarak büyük bir vebalin altına giriyor. Çünkü gerçekler malum yazarın yansıttığı gibi değildir. Nüfusunun kahır çoğunluğu Şia olan İran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin ibadet ettikleri camilerin sayısı ve yine Şia inançları ve Şiaların Ehl-i Sünnet kardeşlerine, kardeşçe bakışları malum yazarı doğrulamamaktadır.
Bugün on sekiz dilde yayın yapan Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı'na bağlı Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA 20/09/2012 tarihinde İran'da bulunan Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ait olan camilerin sayılarını vermişlerdir. Birilerinin yanlı yanlış söylediği ve yazdığı gibi Şiaların çoğunlukta olduğu İran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ve hatta Müslüman olmayan milletlere bile her hangi bir baskı söz konusu değildir. Zira bu Ehl-i Beyt mektebi kriterleri ve kavramları ile bağdaşmaz.
Yapılan inceleme ve araştırmanın özeti şundan ibarettir: "… İran İslam devriminden önce Tahran'da Sünnilere ait cami bulunmamaktaydı. Tahran'da Sünni camilerinin yapılması için Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da Şiilere ait caminin açılmasına izin verilme şartı koşulmaktaydı. Ama görüldüğü gibi İran İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra bu şarttan vazgeçilmiş ve bugüne kadar sayıları oldukça az olmasına rağmen Tahran'da Ehl-i Sünnet kardeşlerimize ait olan dokuz cami inşa edilmiştir."
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012