Milli Ekonomi Modeli'ni bir kere okudum. İkinci kere altını çizerek okuyorum. Okudukça, anladıkça seviniyorum. İnşallah ikinci okuduğumda, üçüncü kere okumama gerek kalmayacak şekilde anlarsam coşkuyla her yerde anlatmaya da başlayacağım...Meselâ; Rusya Bilimler Akademisi'nden Prof. Dr. Viktor Volkonsky'nin; "Milli Ekonomi Modeli'nin istisnâi önemli ilkesi, her sosyal grubun maddî refah seviyesinden toplum ve devletin sorumlu olmasıdır. Bu ilke, devletin iktisada katkısını minimize etme liberal ideoloji yaklaşımını reddetmektedir." yorumunu, anlamamak mümkün mü? "Piyasa ve rekâbet güçleri, yapısal eşitsizlikleri –Prof. Dr. Haydar Baş'ın terimiyle yapısal açıkları– tek başına düzeltemezler. Bunu ancak güçlü ve bağımsız devlet yapabilir." diyen Volkonsky'nin, ilâve bir açıklamaya ihtiyacı var mı?Yabanın, Rus'unun anlayıp anlatmaya başladığı, Rusya'nın ve onlarca millî devletin uygulamaya başladığı, duru bir Türkçe ile anlatılmış olan ekonomik modeli, okuyup anlayıp millete anlatmak da elbette Türk okur–yazarların işi...İnşallah yeri geldikçe taşı gediğine koymak kaydı ile bu millî ekonomik modelden alıntılar yapacak ve gücüm kadar anlaşılmasına katkı vermeğe çalışacağım ki bu bir millî görevdir.Geçtiğimiz yıllarda defalarca yazarak ve sohbetlerimde hep sordum, sorguladım: Avrupa Birliği, Türkiye'yi de içine alır mı? Veya almazsa niye almaz? Veya bir–kaç yıla kadar Avrupa Birliği kalır mı? Yüzlerce yıl "Haçlı Birliği" adıyla Türk dedikleri Müslümanlara saldırmış ve her seferinde Türk Milletinin aşılmaz irâdesi karşısında getirdiklerinin çoğunu cansız bırakarak dönmüşler! Biz, Türk'ün muhteşem nezâketiyle "Geldikleri gibi giderler" demişiz! Ki sağ kalanlar, kör–topal kaçarak gitmişler!Her geldiklerinde görmüşler ki; Vatanlaştırdığımız toprakların üzerinde hükümrân edasıyla bir tek keferenin dolaşmasına izin vermemiş ama aynı toprağın altında yüzbinlerce kefereye her zaman yer vermişiz! Bir de misafirlere başımız üstünde yer... Her geldiklerinde düşünemedikleri kadar canlarını, vatan toprağı altına gömmüşüz!Osmanlı'nın "Hasta Adam" lığında Yedi Düvel adıyla gelmiş, Türk Milletinin îmanlı–sarsılmaz irâdesiyle "Çanakkale geçilmez!" gerçeğini, yedi yüz binden fazla can bırakarak öğrenmiş ve gitmişler!Sonra 26 Ağustos 1922'de başlayan Kutlu Büyük Taarruz, 9 Eylül'de Haçlı taşeronu Yunanlıların ve paryaların Ege'ye dökülmesiyle görmüşler ki dünyaya ve tarihe savaş öğretmenliği eden Türk Milleti'nin en yorgunları, silkinip ata binince, dereler bozkurtlara ün oluyormuş! Sonra yüzlerce yıllık misyonerlik, ajanlık, soğuk savaş dönemi hızlandırılmış. Türk'ün savaşla alt edilemeyeceğini; millî bütünlüğünü, dil bütünlüğünü ve dînini parçalamadan alt edilemeyeceğini yazan papazların, misyonerlerin raporlarıyla, millî bütünlüğü parçalama çalışmalarına başlamışlar! Bu da kolay olmamış ve yüz yıllardır Batı'nın–Haçlı'nın–ABD ve Siyonizmin "böl, parçala, yut" hayâli ve bizim birliğimizi korumak için direncimiz sürüyor! Bu saldırı ve direniş, günümüzde de şiddetle devam ediyor! "En iyi müdafaa taarruzdur!" bilgimizle savunmaya geçeceğimiz güne kadar da bu kısır döngü devam eder!...Bunları hatırlattıktan sonra tekrar soralım: Avrupa Birliği adını alan Haçlı Birliği, yüzlerce yıllık kinine rağmen Türkiye'yi alır mı? Alırsa niye alsın? Dünyada Türk mü bitti veya dünyada Müslüman kalmadı mı ki, Haçlı'nın birliğine girmeye çok hevesli "Haçlı Müslümanlar" peyda oldu! Ki bunlar düne kadar, AB'cilere olmadık hakâretler ederlerdi! "Patates dinli", "Avrupa garsonları", daha neler, neler derlerdi! Bugün ise bu Haçlı Müslümanlar, Haçlı ile birlikte –ma'lesef– âciz Arap Müslümanlara saldırıyorlar!21.yy. Haçlısının tamahkâr saldırılarına muhatap, âciz Müslüman Arap ülkelerinde uygulanan "Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı" Başbakan, 28 Şubat 2011'de; "Böyle saçmalık olabilir mi ya? NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye Mücâhid Erbakan'ca kükremişti, hatırladık mı? Bu kükremeden üç hafta sonra, 21 Mart 2011'de "NATO; Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbît ve tescîl için oraya girmelidir!" diye Damat Ferit'çe diplomatik bir nutuk buyurmuşlardı, bunu da hatırladık mı?Hızını alamayan dindâr(!) AKP'lilerin Genel Başkanı ve kurmayları, bir yıl önceki kankaları Beşar Esad'ı; "Saddam'ın ve Kaddafi'nin sonunu gördün!" diye tehdît ederek güya uyardılar! Hatırladık mı bunu da?NATO; yayılmacı Sovyet komunizmine karşı kurulmuş bir birlik. Sovyetler dağıldıktan sonra NATO'da kalışımız; "Ne işimiz var?" diye bu Haçlı Müslümanlarca yıllarca sorgulanmadı mı? Gariptir, on bir yıldır AKP Hükümet ve hâlâ NATO'dayız ve Libya'ya giren Haçlı'ya her türlü desteği de verdik!Dün söylediğini, bugün; demin söylediğini, şimdi; hiç yüzü kızarmadan inkâr edebilen, kandırıkçılarla Allah ile aldatanlarla muhatabız ve İleri Demokrasi hayâlleri uğruna, Millî Birliğimiz, dolayısıyla millî devletimiz, tehlikede!Dört yanımız; Haçlı'nın bizden kopardığı yüzlerce yıl teb'amız olmuş halklardan oluşan düşmanla çevrildi! Türkiye de dâhil, 22 Müslüman ülkenin sınırlarının değişmesi demek olan Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi'nin Eş Başkanlığı ile övünen Müslüman bir Başbakan'la Haçlı'ya yancılık yapıyoruz! Bunlara itiraz ve tenkit ettiğimiz için de bize dinsiz diyecek kadar dinsizler var ma'lesef!Onlar, Haçlı talimatlarıyla davranan BOP Eş Başkanı'na yandaşlıkları gereği işlerini yapıyorlar, yapsınlar da; 45 yıl birlikte mücâdele ettiğimiz, yoldaşlarımıza ne oldu? "BOP Eş Başkanı olarak, bizim de bölgede görevlerimiz var!" diyen birine; bizim adımıza da va'dde bulunan Genel Başkan'a itiraz ederek 45 yıllık partimi boşayıp terk ettim diye, –bazı kendini bilmezlerin– demedikleri kalmadı!Dostluğa sadâkatim ve edebim gereği susuyorum! Ben de cevap vermeğe başlarsam, Allah aşkına kime yarar, düşünmezler mi? Ki biliyorlar ki iyi müezzînim! Sadâm iyidir! Saldırırsam sevgimle saldırabilecek kadar da sevgi fedâisi bir süvâriyim, bilirler!Ve yine biliyorlar ki DUMA Koridorlarında seccâde sererek namaz kılabilecek imanın ve yüreğin sahibi, "Türk oğlu Türk'üm" diyen bir önderin; "Gök çadırımız, güneş bayrağımız" şiârıyla Kâinat Devleti" seferine katılmak hevesindeyim! Hiç bir şey yapamazsam bu seferde, son nefesimi veririm ya, vesselâm... TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ ...Selâm, sevgi, dua...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017