Dün köylerimizi, kasabalarımızı, şehirlerimizi yakanları, namusaırza tecavüz edenleri, dedelermiz, ninelerimiz gözleri ile görüyordu, tanıyordu. Kazma kürekle karşı koydu. Vatanı bize emanet etti.
Bugün işgallerin şekli değişti. Küreselleşme globalleşme emperyalizmin yeni yüzü oldu. Artık zincirlere bağlanmış sıra sıra dizilip sürülen insanlar görmüyoruz. Esaretin şekli değişti. Toplumlar, milletler, devletler esir alınıyor. Ekonomik, kültürel, ahlaki, sosyal, siyasi işgaller var. Beyinler işgal ediliyor, gönüller işgal ediliyor. Milli kimlik yok ediliyor.
1821 yılındaki Rum isyanının baş planlayıcısı Patrik, Fener Patrikhanesi'nin kapısında asılmıştı. Bu Rum Patrik Gregoryos, Rum çarı Aleksandr'a bir mektup yazmış ve Türklerin nasıl yenileceğinin yollarını göstermişti. Mektup ibret vericidir:
"Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve dayanıklıdır. Gayet mağrur ve izzeti iman sahibidirler. Bu hasletleri dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, devlet adamlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir.
Gayet kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine bağlılıklarından, ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir".
Patrik, Osmanlı Devleti'ni yıkmak için yapılacak işleri şöyle özetliyor:
"Türklerde evvela itaat duygusunu kurmak ve manevi bağlarını parçalamak, dini metanetlerinin sağlamlığını zayıflatmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan her fikir ve hareketlere alıştırmaktır. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni tasfiye için harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır."
Bugün insanımız, milletimiz bu oyunu görmeye başlamıştır. Siyasiler, politikacılar, bürokratlar görmese de, göremese de aziz millet olayın farkındadır. Üzerimizdeki sis perdeleri aralanmaktadır. Mandacılar, mütareke sözcüleri, kalemşörleri birer birer tanınmaktadır. Amasya Kongresi'nde milletin temsilcileriyle M. Kemal Atatürk'ün riyasetinde mandacılığa hayır demiştir, bu millet...
Bugün de Trabzon, İstanbul ve nihayet Ankara Tandoğan'da aynı sese, milletin sesi yükselmiştir. Dünün muhteşem Kuvayı Milliye mitingleri ile bu görkemli coşkulu manzara aynıdır.
Kız mektebinin önünde toplanan binlerce hanıma 1919'da seslenen Zekiye Hanım şunları söylüyordu:
"Kasabalarımızı işgal eden, yiğitlerimizi şehit eden Batı alemine karşı iki gücümüz var. Biri Allah'ımızdır. Diğeri bu milletin büyük bir millet oluşudur. Gerekirse beylerimizin, evlatlarımızın kanlarına kendi kanlarımızı katarız ama bu vatanı vermeyiz."
Bu milletin, bu vatanın, bu bayrağın sahibi vardır. Milletin kendisi ve askeridir. Bir emniyet amiri vatanperver dostumuz, eratın eğitiminde Patrik Gregoryos'un mektubuna dikkat çekerek askerimizin hazırlanmasını sevinçle karşılamış ve mektubu bize ulaştırmıştı.
Evet askerimizin eğitiminde, biz Türkleri yıkmak için 1)Milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan her fikir ve harekete alıştırmak, 2)Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki tahribi tamamlamak oyununa öncelikle vurgu yapılması, fevkalade önemlidir.
Millet de, asker de olayın farkındadır. Bayrağımızı hudutta bekleyenlerle, meydanlarda sallayan ve coşan milyonlar Kuvayı Milliye ruhunun şahlanışını gururla yaşıyorlar, yaşatıyorlar.
Milli irade tecelli edecektir.
Bugün işgallerin şekli değişti. Küreselleşme globalleşme emperyalizmin yeni yüzü oldu. Artık zincirlere bağlanmış sıra sıra dizilip sürülen insanlar görmüyoruz. Esaretin şekli değişti. Toplumlar, milletler, devletler esir alınıyor. Ekonomik, kültürel, ahlaki, sosyal, siyasi işgaller var. Beyinler işgal ediliyor, gönüller işgal ediliyor. Milli kimlik yok ediliyor.
1821 yılındaki Rum isyanının baş planlayıcısı Patrik, Fener Patrikhanesi'nin kapısında asılmıştı. Bu Rum Patrik Gregoryos, Rum çarı Aleksandr'a bir mektup yazmış ve Türklerin nasıl yenileceğinin yollarını göstermişti. Mektup ibret vericidir:
"Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve dayanıklıdır. Gayet mağrur ve izzeti iman sahibidirler. Bu hasletleri dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, devlet adamlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir.
Gayet kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine bağlılıklarından, ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir".
Patrik, Osmanlı Devleti'ni yıkmak için yapılacak işleri şöyle özetliyor:
"Türklerde evvela itaat duygusunu kurmak ve manevi bağlarını parçalamak, dini metanetlerinin sağlamlığını zayıflatmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan her fikir ve hareketlere alıştırmaktır. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni tasfiye için harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır."
Bugün insanımız, milletimiz bu oyunu görmeye başlamıştır. Siyasiler, politikacılar, bürokratlar görmese de, göremese de aziz millet olayın farkındadır. Üzerimizdeki sis perdeleri aralanmaktadır. Mandacılar, mütareke sözcüleri, kalemşörleri birer birer tanınmaktadır. Amasya Kongresi'nde milletin temsilcileriyle M. Kemal Atatürk'ün riyasetinde mandacılığa hayır demiştir, bu millet...
Bugün de Trabzon, İstanbul ve nihayet Ankara Tandoğan'da aynı sese, milletin sesi yükselmiştir. Dünün muhteşem Kuvayı Milliye mitingleri ile bu görkemli coşkulu manzara aynıdır.
Kız mektebinin önünde toplanan binlerce hanıma 1919'da seslenen Zekiye Hanım şunları söylüyordu:
"Kasabalarımızı işgal eden, yiğitlerimizi şehit eden Batı alemine karşı iki gücümüz var. Biri Allah'ımızdır. Diğeri bu milletin büyük bir millet oluşudur. Gerekirse beylerimizin, evlatlarımızın kanlarına kendi kanlarımızı katarız ama bu vatanı vermeyiz."
Bu milletin, bu vatanın, bu bayrağın sahibi vardır. Milletin kendisi ve askeridir. Bir emniyet amiri vatanperver dostumuz, eratın eğitiminde Patrik Gregoryos'un mektubuna dikkat çekerek askerimizin hazırlanmasını sevinçle karşılamış ve mektubu bize ulaştırmıştı.
Evet askerimizin eğitiminde, biz Türkleri yıkmak için 1)Milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan her fikir ve harekete alıştırmak, 2)Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki tahribi tamamlamak oyununa öncelikle vurgu yapılması, fevkalade önemlidir.
Millet de, asker de olayın farkındadır. Bayrağımızı hudutta bekleyenlerle, meydanlarda sallayan ve coşan milyonlar Kuvayı Milliye ruhunun şahlanışını gururla yaşıyorlar, yaşatıyorlar.
Milli irade tecelli edecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Dr. Abdullah Terzi / diğer yazıları
- “Tüketim en büyük kaynaktır” / 11.12.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019