logo
25 NİSAN 2024

Milli mücadelede henüz bitmedi

Atatürk Vatandır Sempozyumu'ndaki sunumunda emperyalist Batı'nın işgal hesaplarının devam ettiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, "Milli mücadele henüz tamamlanmamıştır. Bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi ABD'nin hala Lozan Antlaşması'na imza koymamış olmasıdır" dedi.
17.09.2017 00:00:00
Araştırmacı yazar Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi'nin, Trabzon'da düzenlenen Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda sunumunu gerçekleştirdiği Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası başlıklı tebliğini aynen aktarıyoruz:

I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı'nın içinde bulunduğu devletler mağlup olmuştur. Ateşkes anlaşması olarak Mondros mütarekesi imzalanır. Anlaşma metninde bulunan esnek ifadelerden hareketle ittifak devletleri Anadolu'yu da işgal ederler.

İçine düşülen durumdan kurtulmak için 3 türlü düşünce müzakere edilmekteydi.

İngiltere himayesi, Amerikan mandası, padişaha bağlılık ve gelişen olayları izlemek ve milletin direnişi ile milli mücadelenin gerçekleştirilmesi. Mustafa Kemal paşa milli mücadele ile vatanın esaretten kurtarılacağına inanıyordu.

Milli mücadelede ilk adım

Türkiye'nin ulusal kurtuluş mücadelesinin ilk adımları 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından Samsun'a çıkılarak atıldı. 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da toplanan kongrede alınan kararlar Kurtuluş Mücadelesinde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur. Sivas Kongresi, I. Dünya Savaşı sonrası ülkeyi işgalden kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için ulus temsilcilerinin Sivas'ta bir araya gelmesiyle, 4 Eylül 1919-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanır. Sivas Kongresi'nde, Erzurum Kongresi'nde alınan vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili kararlar aynen kabul edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da toplanır. 25 Nisan'da TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa başkanlığında bir hükümet oluşturulur.

1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamamlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu ile 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Ülke işgal altındadır.

Misak-ı  Milli

Atatürk'ün gayesi Misak-ı Millî'yi gerçekleştirmektir. Atatürk Misak-ı Millî'yi, "milletin tam bağımsızlığını sağlayıp ülkenin bölünmez bütünlüğünü kapsayan ve bunları bozabilecek tüm engelleri ortadan kaldıran bir yemin" olarak tanımlar. Dış politikanın hareket noktası da Misak-ı Millî'dir. Atatürk dönemi Türk dış politikasında ülkenin tam bağımsızlığının sağlanması ve sürdürülmesi ana esastır. Atatürk dünya barışının tesisinin ancak sömürgecilik ve emperyalizmin yok olması ile mümkün olacağını ifade etmektedir.

İç ve dış politika birbirinin mütemmimidir. Birini diğerinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Ülke topraklarımız üzerinde yapılan hesaplar çok eskilere dayanmaktadır. Şark Projesi, haçlı seferleri, Büyük Ortadoğu Projesi, Arap Baharı sadece askeri boyuttaki işgal projeleridir. Bunun yanında kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik işgal projeleri de sürekli yürürlüktedir.

Anadolu'nun işgalden kurtarılması ancak içerde siyasi ve askeri örgütlenme dışarda ise diplomasi ile başarıya ulaşacaktı. İşgal edilmiş vatanın kurtarılması liderin hem askeri hem de siyasi ve diplomatik başarıları ile mümkün olacaktı.

1923-1938 döneminde şekillenen Türk dış siyasetinin amacı Atatürk tarafından şöyle açıklanmıştır: "Hiç kimsenin hakkına el uzatmak istemediğimiz gibi başkalarının da yaşama ve bağımsızlık hakkımıza saygı gösterilmesinden başka bir isteğimiz yoktur. Ulusal sınırlarımız içinde yabancıların işlerimize el sokmalarından uzak olarak her uygar ulus gibi özgür yaşamaktan başka bir amacı olmayan Türk ulusunun bu yasal hakkı sonunda insanlık ve uygarlık dünyasınca kabul edilecektir.

Meclisimiz ve meclisimizin hükûmeti savaş ve serüven düşkünü olmaktan uzaktır. Tersine, barışı ve esenliği yeğler. Özellikle insancıl ve uygar ülkelerinin gerçekleşmesinden yanadırlar."

İşte bu ilkeler doğrultusunda gerek Doğu gerek Batı dünyasıyla iyi ilişkiler ve dostluk bağları esas alınmıştır.

Türkiye bu dönemde her şeyden önce tam bağımsız ve egemen bir devlet olarak kendisine eşit muamele beklemiştir. Tarihî sürecin hesabını ve kinini gütmemiş, barış ve denge politikalarına dayalı bir siyaset izleyerek hem bölge devletlerle hem de uluslararası güçlerle ilişkilerini belli bir seviyede tutmuştur.

Askeri mücadele

Sevr anlaşmasını (10 Ağustos 1920) hayata geçiremeyen batılı devletler Yunanistan'ı öne geçirerek Anadolu'yu işgal girişiminde bulunmuşlardır. Askeri olarak yenilgi üzerine yenilgi alan yunan ordusunun Mustafa Kemal paşanın başkomutanlığındaki büyük taarruz ile sökülüp atılmıştır.

30 ağustos zaferi bağımsızlığımızın askeri olarak ele geçirilmesi anlamına gelmektedir. Büyük Taarruz sonucu başkomutan Mustafa Kemal Atatürk Yunanlıları ağır bir yenilgiye uğratmış, İzmir'e kadar takip etmiş, komutanları esir almış, askerlerini denize dökmüştür. Bu bir dönüm noktası olmuştur. Bizler hazine üzerinde yaşayan dilencileriz. 30 Ağustos ruhuna, Mustafa Kemal'e ihtiyacımız vardır.

Anadolu'daki hareket ile doğu cephesinde Ermenilere batı cephesinde Yunanlılara karşı zaferler kazanılmıştır. Bunların ardından diplomasi yolu açılmıştır.

Misak-ı Millî dış politikanın temel dayanağı olmuştur.

Dış politikanın temeli bağımsızlık

Dış politikanın temelindeki ana karakter "bağımsızlık"tır.

Tam bağımsızlık denildiği zaman elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve serbestlik demektir.

İşgal altında olan bir imparatorluktan Misak-ı milli sınırları içerisinde laik demokratik hukuk devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk'ün dış politik anlayışı bağımsızlık karakterine üzerine bina edilmiştir.

Yurtta sulh cihanda sulh asla pasif ve teslimiyetçi bir politika değildir. Saldırgan olmayan, ancak barış için savaşa hazır olmak d

Muhatabı tanımak: Savaş sonrası itilaf devletleri kendi aralarında anlaşmazlık yaşadılar. Ayrıca halkları savaştan yorulmuş durumdaydı. Atatürk düşmanlarının siyasi ve sosyal durumunu da çok iyi analiz ediyordu. Durum tespiti diplomaside yol gösterici oldu. Batılı devletlerle yapılan görüşmelerde kendi aralarındaki çıkar çatışmaları kullanıldı.

Rusya ile anlaşma cihetine gidildi: Mustafa Kemal paşanın 23 Temmuzda Erzurum kongresinde yaptığı konuşmada Sovyetleri övmesinin üzerine Sovyetler milli mücadeleyi destekleme kararı aldıklarını bir demeçle açıklarlar. Burada hedef ortak düşman olan emperyalistlere karşı mücadele etmekti. Rusya ile birlikte hareket etme ittifak devletlerini düşünmeye sevk etti. Rusya siyasi yardımın yanında ekonomik yardımlarda da bulunuyordu.

İslam ülkelerinden destek alınmıştır: I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı hinterlandındaki bütün İslam coğrafyası işgal edilmiş durumdadır. İngiltere vaatlerinde durmamıştır.

Atatürk liderliğindeki milli mücadele baskı altındaki İslam ülkeleri için de bir örnek teşkil etmiştir.

Lozan Antlaşması 

(24 Temmuz 1923) ile Sevr'in maddeleri hükümsüz hale gelmiştir. Ancak sürüncemede kalan konular vardı. İngiltere ile Musul konusu ve Yunanistan ile mübadele buna örnek olarak verilebilir.

Musul sorunu:

Öteden beri batılı devletler Musul'a göz dikmişlerdir. Sahip olduğu zengin petrol yataklarını ellerine geçirmek için her türlü yola başvurmuşlardır. Mondros Mütarekesi imzalandığında (30 Ekim 1918) Musul Osmanlının elinde olmasına rağmen İngiltere Musul'u ele geçirmiştir. Uzun süren görüşmelere rağmen geri adım atmamıştır. Sonraki dönemlerde ise ülkemizin içini karıştırmış. Güya hakem olması gereken milletler meclisi Türkiye'yi yalnız bırakmış ve yok pahasına Musul İngiltere mandasına bırakılmıştır.

Burada yine altını çizmemiz gereken içte ve dışta güçlü olmamız gerekmektedir. Milli birliğin temini, her sahada güçlü olan bir millet ve devlet yapısı olmazsa olmazımızdır.

Elimizdeki vatan topraklarına da göz dikilmiştir. İçerde karışıklık had safhadadır. Dışarda ise ülkemiz yalnız başına kalmıştır. Atatürk'ten sonra uygulanan dış politikalar bir sonuç getirmemiştir.

Mübadele:

Lozan anlaşmasına göre Yunanistan'daki Müslümanlar ile ülkemizdeki Rumların mübadelesi gerçekleşti. Atatürk'e göre millet kavramını yine burada görüyoruz. Millet, Müslüman halklardan teşekkül eder, diğerleri azınlıktır demektir.

Prof. Dr. Haydar Baş Bey, "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün teminatıdır" demektedir. Her iki yaklaşım da öz olarak aynı anlama gelmektedir.

Sadabat Paktı:

Atatürk, Ortadoğu'da barış ve güven ortamı oluşturulmaya çalışmıştır. Atatürk, "Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur" demiştir. Atatürk doğuda İran ile sıkı dostluk kurmuştur.

Irak'ın bağımsızlık kazanmasından sonra Irak'ın isteğiyle ve Afganistan'ın katılımı ile Sadabat Paktı imzalandı. Paktın imzalanması uzun yıllar süren uğraşı sonucu gerçekleşmiştir. Atatürk Avrupa ve balkanlardan ziyade doğu bölgesini tercih etmiştir.

Bütün bunlar yapılırken kaotik bir süreç yaşanan dünya siyaseti karşısında hem sınır güvenliğini temin etmek, hem doğu ve güneydoğudaki etnik unsurların kışkırtılmasını engellemek hem de İslam ülkeleri ile bir güç birliği yapılmak istenmiştir. 

Sadabat Paktı, batılı devletlerden bağımsız olarak bölgemizde Müslüman ülkelerle yapılan bir anlaşmadır. Bu ilktir ve bütün engellere rağmen başarılmıştır. Özellikle bölge barışı açısından önemli sonuçları olmuştur. Atatürk'ten sonra Sadabat Paktı'nın ihmal edilmesinin faturası ağır olmuştur. Bölge barışı yeniden tehlikeye girmiş, bölgemiz emperyalist güçler tarafından işgale maruz kalmıştır.

İkinci Dünya Savaşı, Birinci Dünya Savaşı'nın devamı mahiyetindedir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan barış anlaşmaları tarafları hoşnut etmemiştir. Avrupa devletleri arasında yapılan gizli anlaşmalar ve aralarında süregiden anlaşmazlıklar aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın da temellerini oluşturmaktaydı. Büyük mağduriyetlerin yaşandığı insan ve kaynak israfına yol açan, acıların yeni bir kaynağı olan ikinci dünya savaşında Atatürk'ün uyguladığı dış politikada neticesinde yer almamıştır. Birinci dünya savaşının sonunca imzalanan Sevr'i kabul etmemiş, milli mücadele sonucu Lozan anlaşması imzalanmış, bu da yetmemiş ardından askıda kalan sorunların halli için takip devam etmiştir. Ancak Atatürk'ün erken ölümü sürecin duraklamasına neden olmuştur. Bugün ülke olarak yaşadığımız temel sorunların kökeninde de Atatürk dönemindeki dış politik yaklaşımlardan uzaklaşılmasında yatmaktadır.

Dış politika ile iç politika birbirinin mütemmimidir

Görüldüğü gibi dış politikayı iç politikadan ayrı düşünmek mümkün değildir. İçerde sorunlarını halletmiş bir devlet ve millet yapısı esas olmalıdır. İşte Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yıllardan beri verdiği mücadele millet olarak ve devlet olarak birliğimizi beraberliğimiz temine yönelik olmuştur. Geriye dönüp baktığımızda bize ayrılık diye sunulan konuların birer algı yönetimi olduğunu görüyoruz. Oysa ortada bir ayrılık gayrılık yok, var olan tamamen zenginlik. Reddedilen Aleviler, reddedilen Atatürk'ü örnek olarak gösterebiliriz. Milli bayramlarımıza yabancı büyüdük. Özellikle son dönemlerde milli bayramlarımız adeta yok kabul edildi.

Buna örnek olarak 30 Ağustos'un ne anlama geldiğini kaç kişi biliyor. 30 Ağustos olmasa idi Türkiye olmayacaktı, bağımsızlık olmayacaktı, Trabzon, Ankara, İstanbul olmayacaktı. Siz olmayacaktınız biz olmayacaktık. Bu konuda Haydar Baş Bey'in yaklaşımı çok anlamlıdır. Çocukluk yıllarındaki bayram kutlamalarından bahseder ve milletimize aynı coşkuyla bayram kutlamasını tavsiye eder. 29 Ekim konusunda tüm vatandaşlar cumhuriyete sahip çıksın, herkes evine bayrağımızı assın demektedir.

Batı Sevr'in maddelerinden hala vazgeçmedi. Yaşanan döneme göre adı değişen ama aslı aynı kalan bir hedefleri var. Coğrafyamızda gözleri var. Milli mücadele azmi, Kuva-yı Milliye kararlılığı hiç bitmeden devam etmelidir. Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza millet olarak müteşekkiriz. Bize gerçek Atatürk'ü tanıttılar, Atatürk'ü Atatürk yapan Ehl-i Beyt manasını tanıttılar. Atatürk ruhuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Milli Mücadeleye günümüzde de ihtiyaç vardır

Milli mücadele henüz tamamlanmamıştır. Bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi ABD'nin hala Lozan Antlaşması'na imza koymamış olmasıdır. Coğrafyamız üzerindeki emperyalist batının işgal hesapları devam etmektedir. Ayrıca bölünmüş Türkiye haritaları hala emperyalist güçler tarafından kamuoyuna servis edilmektedir. Atatürk'ten sonra uygulanan gayri milli politikalar ile ülkemiz zaman ve güç kaybına uğramıştır. Bunlar yetmez gibi hür iradeye ve cumhuriyete karşı girişilen FETÖ darbe girişimi gerçekleşmiş ve bölünme ile karşı karşıya kalmıştır.

Misak-ı Milli'nin hedeflerinden birisi de ekonomik bağımsızlıktır.

Misak-ı Milli'deki toprak bütünlüğü yanında önemli bir madde daha vardır. O da ekonomik özgürlük ve kalkınmadır. İlgili maddede "Milli ve ekonomik gelişmelerimizi sağlamak ve devlet işlerini çağdaş bir yönetimle işlerimizi yürütebilmemiz için her devlet gibi bizim de tam bağımsızlığa ve özgürlüğe ihtiyacımız vardır. Bu, yaşam ve varlığımızın temelidir. Bu yüzden siyaset, adalet, maliye alanları ile öteki alanlarda gelişmemize engel olan bağların karşısındayız. Ortaya çıkacak devlet borçlarımızın ödeme şartları da bu esasa aykırı olmayacaktır." Atatürk bu anlamda birinci İzmir İktisat Kongresi'ni düzenlemiş ancak ömrü vefa etmeyince ekonomik bağımsızlık gayretleri yaya kalmıştır. Sonra gelen hükümetiler maalesef milli bir siyaset ortaya koyamadıkları gibi milli bir ekonomiden de çok uzak kalmışlardır. Batılı devletlerinin emperyalist duruşlarını garantiye alma görevi gören çoğu uluslararası kurum ve kuruluşların güdümünde hareket edilmiştir.

Tarihimizde ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş tarafından bir Milli Ekonomi Modeli (MEM) ortaya konmuştur. Sadece bizim ülkemiz için değil ezilen, haklarını elinden alınan dünya halkları için de bir kurtuluş muştusu olmuştur. Başta Rusya olmak üzere BRICS devletleri tarafından uygulamaya alınan MEM ülkemiz için ayrı bir öneme haizdir. MEM'in ülkemizde uygulanması ile Misak-ı Millî ulusal andımızın gereğini yerine getirmiş olunacaktır. Yaşanan sorunların köklü çözümüne ihtiyacımız var. Bu lider ile olur kadro ile olur, proje ile olur. Bağımsız olmak ve varlığımızı sürdürmek istiyorsak bunun yolu hoca Atatürk, Haydar Baş ile birlikte olmaktan geçer, Bağımsız  Türkiye Partisi iktidarında uygulanacak olan  Milli Ekonomi Modelini, Sosyal Devlet Milli Devlet projelerini uygulamaktan geçer.

Kaynaklar:

Atatürk'ün Orta Doğu Politikası, Bayram Bayraktar

Atatürkçü Dış Politika Bağlamında 1919-1922 Dönemi Türk Dış Politikası, Fahri Yetim.

Atatürk dönemi dış politikası (1920-1938), Doç. Dr. Mustafa Yılmaz.
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
İsrail devlet televizyonu duyurdu
Ordu yakında Refah'a girecek!
'Orijinalini paylaşıyorum ki ahlaksızlığınız görülsün'
Montajlı fotoğraf polemiği
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
İsrail devlet televizyonu duyurdu
Ordu yakında Refah'a girecek!
'Orijinalini paylaşıyorum ki ahlaksızlığınız görülsün'
Montajlı fotoğraf polemiği

Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?

Meteoroloji, doğanın diliyle konuşur ve bu dili anlamak için renkli uyarı kodlarından yararlanır. Türkiye'de Meteoroloji Genel Müdürlüğü, hava durumu tahminlerinde ve uyarılarda dört farklı renk kodu kullanır: yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı. Her bir renk, doğanın bize gönderdiği mesajların şiddetini ve önemini ifade eder
24.04.2024 13:05:00 / Güncelleme: 24.04.2024 13:08:29
Ahmet Haydar Tarhanlı
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Yeşil (Tehlike Yok): Yeşil kod, hava durumunun sakin olduğunu ve herhangi bir tehlike beklemediğimizi gösterir. Bu renk, günlük yaşantımızı etkileyecek meteorolojik bir hadisenin olmadığını belirtir ve huzurlu bir gün geçirebileceğimizin işaretidir.

Sarı (Az Tehlikeli): Sarı kod, dikkatli olmamız gerektiğini söyler. Hava durumu olağanın dışında olmasa da, bazı faaliyetler için potansiyel riskler taşıyabilir. Bu uyarı, özellikle açık havada yapılacak etkinliklerde daha tedbirli olmamız gerektiğini hatırlatır.

Turuncu (Tehlikeli): Turuncu kod, tehlikenin arttığını ve olası hasarlar için hazırlıklı olmamız gerektiğini bildirir. Bu renk, nadiren gerçekleşen ve can veya mal kaybına yol açabilecek meteorolojik olayların beklendiğini ifade eder.

Kırmızı (Çok Tehlikeli): Kırmızı kod, en ciddi uyarıdır ve çok tehlikeli durumları simgeler. Bu renk, hayatı tehdit edebilecek, geniş alanlarda büyük hasarlara neden olabilecek son derece kuvvetli meteorolojik hadiselerin beklendiğini gösterir. Kırmızı kod gördüğümüzde, güncel meteorolojik koşulları sıkça takip etmeli ve gerekli tüm önlemleri almalıyız.

Bu renk kodları, doğanın bize sunduğu ipuçlarını çözmemize ve kendimizi olası tehlikelere karşı korumamıza yardımcı olur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün bu renkli uyarı sistemi, "Haberdar olun, hazırlıksız yakalanmayın" sloganıyla bizlere doğru bilgiyi zamanında sunar ve güvenliğimizi sağlamak için önemli bir araçtır.

BTP kurucu üyelerinden olan Veteriner Hekim Ali Özalpaydın Hakk'a yürüdü

Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) kurucu üyelerinden olan Veteriner Hekim Ali Özalpaydın Hakk'a yürüdü
24.04.2024 10:24:00 / Güncelleme: 24.04.2024 10:27:04
Haber Merkezi
BTP kurucu üyelerinden olan Veteriner Hekim Ali Özalpaydın Hakk'a yürüdü
BTP kurucu üyelerinden olan Veteriner Hekim Ali Özalpaydın Hakk'a yürüdü
25 Eylül 2001'de kurulan Bağımsız Türkiye Partisi'nin kurucu 40 üyesinden birisi olan Veteriner Hekim Ali Özalpaydın memleketi olan Kilis'te vefat etti.

Merhum Noter Ökkeş Özalpaydın ve merhum Hafız Fikret Özalpaydın'ın kardeşleri, Ziraat Mühendisi Bekir Sait Özalpaydın, Ziraat Mühendisi Bahadır Özalpaydın ve Diyetisyen Rabia Gül Kepekçi'nin babaları, Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi'nin kayınpederi, Bağımsız Türkiye Partisi kurucu üyesi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın dava arkadaşı, emekli Kilis İlçe Tarım Müdürü Veteriner Hekim Ali Özalpaydın Hakk'ın rahmetine kavuştu.

Cenaze namazı 24 Nisan Çarşamba Günü (Bugün) ikindi namazına müteakip Kilis Asri Mezarlık Camii'nde kılınacaktır.

Merhumun ailesi taziyeyi 1 nolu Topçuoğlu Taziye Evi'nde kabul edeceğini açıkladı.

Üsküdar-Samandıra Metro Hattı'ndaki sorun 50 saati aştı

Üsküdar-Samandıra Metro Hattı'nda önceki gün sabah meydana gelen aksaklık 50 saati aşkın süredir giderilemezken, sabah mesaisine gitmek isteyen vatandaşlar yoğunlukla karşılaştı.
24.04.2024 09:42:00 / Güncelleme: 24.04.2024 09:47:47
Anadolu Ajansı
Üsküdar-Samandıra Metro Hattı'ndaki sorun 50 saati aştı
Üsküdar-Samandıra Metro Hattı'ndaki sorun 50 saati aştı

M5 Üsküdar-Samandıra Metro Hattı'nda önceki gün saat 06.00 itibarıyla başlayan aksaklık sürüyor.

Metro İstanbul'un önce "teknik arıza" olarak açıkladığı, sonrasında "zorunlu bakım çalışması" şeklinde nitelendirdiği, dün ise "işletme saatleri dışında eğitim amaçlı kullanılan yolcusuz iki trenin teması"ndan kaynaklandığını bildirdiği problem nedeniyle seferler Altunizade İstasyonu'nda aktarmalı olarak sürdürülüyor.

Altunize'de durağından metro hattına geçen vatandaşlara turnikelerden geçtikleri sırada "Gideceğiniz yönün tam tersine gidin" uyarısı yapılıyor.

Hattın bulunduğu kata inildiğinde ise yön tabelaların önünde bekleyen görevliler megafonla duyurular yaparak vatandaşları gidecekleri tarafa yönlendiriyor.

Duraktaki süreli ekran tabelaları çalışmazken vatandaşlar arasında megafonla dolaşan bir görevli seferlerin 15 dakika aralıklarla yapıldığı bilgisini veriyor.

Sefer aralıklarının uzamasıyla birlikte duraktaki yoğunluk artıyor, bazı vatandaşlar işe geç kalmaktan endişe duyduklarını yüksek sesle dile getiriyor.

Metroyu bekleyen bir vatandaş "Açıklama yapan yok mu' Bu metroları kapatın o zaman. Böyle saçma bir şey olur mu' İnsan haklarına aykırı değil mi bu' Evimize, işimize gidemiyoruz. Hani her şey güzel olacaktı bu nasıl vaziyet' Yazıklar olsun." diye tepki gösterirken, etrafındaki diğer vatandaşlar da destek verdi.

Aksaklık, duraktaki merkezi sistemden "zorunlu bakım çalışması" şeklinde duyurulurken, arıza öncesi Üsküdar'dan Samandıra yönüne yoğun saatlerde 4 dakika aralıklarla düzenlenen tren seferlerinin 15 dakikada bir yapılması nedeniyle neredeyse tamamı dolan durakta hareket edecek alan kalmıyor.

Metroyu beklemek istemeyenler vatandaşlara 6 numaralı çıkıştan kalkan ücretsiz İETT otobüslerine binerek Üsküdar yönüne gidebilecekleri bildiriliyor.

Otobüs durağında ise önünde "görevli" yazan otobüsler belirli aralıklarla Üsküdar'a ring atıyor. 

Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı

Bakan Yerlikaya, siber suçlarla mücadele kapsamında gerçekleştirilen Sibergöz-33 ve Sibergöz-34 Operasyonları'nda 63 şüphelinin yakalandığını bildirdi.
24.04.2024 08:31:00
Anadolu Ajansı
Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı
Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Jandarma Genel Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Mersin, İstanbul, Hakkari, Tekirdağ ve Niğde'de nitelikli dolandırıcılık, yasa dışı bahis ve çocuk müstehcenliği suçlarının bilişim sistemleri kullanılarak işlenmesine yönelik Sibergöz-33 Operasyonu düzenlendiğini belirtti.


Operasyon kapsamında 16 şüphelinin yakalandığını aktaran Yerlikaya, şu bilgileri paylaştı:

"Operasyonlar sonucunda şüphelilerinin banka hesaplarında ilk belirlemelere göre 18 milyon 500 bin lira para hareketliliği olduğu tespit edildi. Operasyonlar sonucu 18 cep telefonu, 13 bilgisayar, çok sayıda sim kart, taşınabilir bellek, CD, kamera ve çok miktarda Türk lirasına el konuldu."

Sibergöz-34 Operasyonu'nda 47 gözaltı

Yerlikaya, 11 ilde de nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarını işleyenlere yönelik Sibergöz-34 Operasyonu düzenlendiğini bildirdi.


Operasyonda 47 şüphelinin yakalandığı bilgisini veren Yerlikaya, şunları kaydetti:

"Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu Kocaeli, Adana, İstanbul, Samsun, Gaziantep, Mersin, İzmir, Denizli, Düzce, Ordu ve Bursa'da düzenlenen Sibergöz-34 Operasyonları'nda şüphelilerin, Facebook Marketplace isimli e-ticaret platformundan 'konteyner, elektrikli araba vb.' ilanı verdikleri, iletişime geçtikleri vatandaşlardan 'ürün bedeli' adı altında para talep ederek haksız kazanç sağladıkları tespit edildi. Operasyonlar sonucu çok sayıda dijital materyale el konuldu."

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, operasyonları gerçekleştiren güvenlik güçlerini tebrik etti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.