Ülkeler için aslolan milli birliğin kurulması, korunması ve geliştirilmesidir. Bunu gerçekleştiremeyen ülkelerin bırakın kalkınmalarını, varlıklarını bile sürdüremediklerine tarih şahittir. O bakımdan, ülkelerin bütün politikalarında amaç, milli birliktir. Bundan dolayıdır ki, en liberal ülkelerde bile, milli birlik ve hatta sosyal boyut söz konusu olduğunda, ekonomik kâr ve zarar hesabı yapılmaz. Çünkü, bir ülke için en büyük kâr, milli birliği yaşatmaktır.Bilindiği üzere, Türkiye'nin milli birliğine yönelik tehditler, çok yönlü ve çok plânlı bir şekilde artmıştır. Küresel güçlerin ekonomi alanındaki dayatmalarını da, bu çerçevede değerlendirmek zorundayız. Talihsizliğe bakınız ki, iktidar partisi olan AKP, bu yaklaşımı reddediyor. Reddettiği için de genelde ekonomi, özelde de tarım politikalarında yaptığı yanlışlığın vahametini kavrayamıyor.İsterseniz, bu yazımızda tarım ürünlerimizden sadece fındığı ele alalım ve küresel güçlerin tuzağına bir nebze olsun ışık tutalım. Bir başka deyişle, milli ürünümüz olan fındık üzerinden milli birliğimize yönelik oyunu idraklere sunalım: AKP hükümetinin üye olmak için can attığı AB ülkeleri, 1962 yılından beri "ortak tarım politikası" uygulamaktadır. Bu politikanın hedefi, kendi kendine yeterli duruma gelmekti. Birkaç yıl içerisinde, bu hedefe ulaşıldı. Bugün ise, hedef fazlasıyla aşıldı. AB ülkeleri, birçok tarım ürününde ithalatçı iken, ihracatçı konuma yükseldi. Dahası, AB ülkeleri, dışarıdan gelecek tarım ürünlerine karşı korunmaya alındı. Liberalizm, serbest piyasa lâfları, hava cıva.Bu demektir ki, Türkiye, AB'ye üye olsa dahi, hiçbir tarım ürününü üye ülkelere satamayacaktır. Hele Türkiye'nin fındıkta tekel konumda olması ise, AB'nin asla kabul etmeyeceği bir durumdur. Bu sebepten AB, Türkiye'ye "fındık üretimini azalt" diyor. Öte yandan, AB üyesi olan fındık üreticisi ülkelere de, üretimi çoğaltması için teşvik ve destek sağlıyor. Öyleyse, sorun açık, çözüm kesindir: Türkiye, ya AB hayalinden, ya da milli ürünü fındıktan vazgeçecektir. Şu gerçeğin altını tekrar kalın çizgilerle çizelim. AB'ci olan hiçbir parti, hiçbir kurum ve kuruluş, fındığı koruyamaz. "Koruyacağım" diyen birine rastlarsanız, hiç tereddüt etmeden ona "yalancı" diyebilirsiniz.Gelelim, milli ürünümüzün milli birliğimizi korumadaki yerine ve önemine. Dost ve düşman olan herkes bilir ki, Karadeniz halkı, Türkiye'nin çimentosudur. Bu çimentoyu bozmak ve ortadan kaldırmak için birçok fitne, fesat, entrika, hile ve desise kurulmuştur. Fakat beklenilen sonuç elde edilememiştir. Şimdi, küresel güçler, "sen görürsün" dercesine, Karadeniz halkının ekmeği ile oynamaya başlamıştır. Amaç, her halü kârda devletine sahip çıkan Karadenizliler'i devlete küstürmek, mümkünse bu küskünlüğü daha ileri boyutlara taşımaktır. Nitekim, fındık politikasını belirlemek ve ortaya çıkan fiyat krizini aşabilmek için 10 Temmuz 2006 tarihinde, Ankara'da yapılan bir toplantıda, bazı ihracatçı temsilcileri, sosyal endişeler nedeniyle fındık fiyatlarının düşmesini eleştirdi ve şöyle dediler: "Fındık fiyatları düşmeye devam ederse, Karadeniz'de sosyal patlama olur. Önümüzde İtalya örneği var. İtalya'da benzeri bir gelişme olunca üreticiler ayağa kalktı. Fabrikaları yaktı. Bizde de böyle gelişmeler olmasın". Bu, gerçekten çok önemli ve tarihi bir uyarıdır. Dileriz, hükümet olaya bu gözlükle bakar ve gafletten uyanır. "Serbest piyasa ekonomisi uyguluyoruz, bu politika gereği Fiskobirlik'i özerkleştirdik. Sorun hükümet ile değil, Fiskobirlik ile üreticiler arasındadır" gibi sözleri terk eder. Olayın milli birliği bozucu mahiyette olduğunu anlar. Bunu anlamak için fındığı kurban seçen kişilerin kimliğini, bu konuda devreye giren uluslararası kurum ve kuruluşların işlevini bilmek yeterlidir. Meselâ,'uluslararası Sert Kabuklu Meyveler Konseyi' Başbakan Erdoğan'a "Onursal Altın Fındık Ödülü" veriyor. Fındık üreticisi feryat ediyor, uluslararası kuruluşlar Başbakanı ödüllendiriyor. Bilmiyorum, bunu yorumlamaya, analiz etmeye gerek var mı? Bütün olumsuzluklara rağmen, biz yine ümit ediyoruz ki, Karadenizliler, milli ruh ve anlayışla, milli ürününe, dolayısıyla milli birliğine sahip çıkacak ve şer güçleri bir kez daha hüsrana uğratacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018