Molla Hüsrev, birçok talebe yetiştirmiş kıymetli bir fıkıh âlimi olduğu gibi, bir şâir olarak da tanınmıştır. Molla Hüsrev, önceki âlimlerin kitaplarından her gün iki yaprak yazmayı adet haline getirmişti. Vefât ettiği zaman geriye bıraktığı terekesinde kendi el yazılarıyla yazılmış pekçok nefis eserler çıkmıştır. Molla Hüsrev, 1480 (H. 885) senesinde İstanbul'da vefât etti. Namazı Fatih Câmiinde kılındıktan sonra Bursa'ya götürülüp, Emir Sultan'ın kabrinin doğusunda kendi yaptırdığı medresenin bahçesine defnedildi. Mezar taşında; (Menbâ-İlmühüner, Vâris-i ulûmü Hayr-ilbeşer, Fazlı mürşîdi eser, Sâhibüd-Dürer vel-Gurer Mevlâna Muhammed Hüsrev) kitâbesi vardır.
Ömrünü ilim öğretmek ve yazmakla geçiren Molla Hüsrev'in, birçok kıymetli eseri vardır. Bu eserlerinin önemlileri şunlardır: 1) Dürer-ül Hükkâm fi Şerh-i Gurer-il-Ahkâm: Fıkha dâir olan, sık sık mürâcat edilen bu en önemli eseri, bütün Türk Osmanlı medreselerinde şerhleri ile berâber ders kitabı gibi tâkip edilmiştir. Molla Hüsrev, bu eserini 1472 (H. 877) senesinde yazmağa başlamış, 1478 (H. 883) senesinde bitirerek Fâtih Sultan Mehmed Hana takdim etmiştir. Kendi el yazısıyla Fâtih Sultan Mehmed'e hediye ettiği Dürer nüshası, İstanbul'da Köprülü Kütüphanesindedir. 2) Şerh-ul-Miftah, 3) Şerhut-Telvih, 4) Şerhu Usûl-ül-Pezdevi, 5) Hâşiyetü Evâili Tefsiri Kâdı Beydâvi, 6) Haşiyet-ül Mutavvel lit-Teftâzânî, 7) Mir'ât-ül-Usul fi Şerh-ı Mirkât-ül-Vüsul, 8) Mirkât-ül-Vüsul fi İlm-il-Usul, 9) Nakid-ül-Efkâr fi Redd-il-Enzâr, 10) En'âm süresi tefsiriyle ilgili risâle, 11) Şerhu Telhis-il-Miftâh lil-Kazvini.
Molla Hüsrev, buyurdu ki:
"Dünyâ ve âhirette insanın şerefi ve iki âlemde üstün derecelerine nâil olması, Ehl-i Sünnet itikâdında bulunmak ve sâlih amel işlemekledir.
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimizi, Peygamberlerin sonuncusu ve doğru yolu gösterici olarak gönderdi. O'ndan sonra da O'nun ümmetinden büyük âlimler yarattı. Bu âlimler de, O'nun bildirdiklerini, insanların anlayacakları bir şekilde izâh ettiler. Allah-ü Teâlâ, bu alimlerden dört mezhep imâmını seçti. Bu büyüklerin ihtilâfını rahmet kıldı. Diğer fıkıh âlimleri de bu âlimlerin mezheplerine göre fetvâ verdiler. Allah-ü Teâlâ, bu büyük âlimler arasında da, en büyük imâm ve yüksek himmet sâhibi, ümmetin ve dinin kandili İmâm-ı A'zam Ebû Hanife Nu'mân bin Sâbit'i seçti. Onun yaptığı hizmet sebebiyle, Allâh-ü Teâlâ onun makâmını Cennet'in en yüksek derecesinden eylesin. Şühhesiz ki, Ebû Hanife'nin dini hükümlerine dâir bildirdiği şeyler, dalgaları birbirlerine çarpan bir deniz, hattâ sapıklığın karanlığını gideren parlak bir kandildir."
Ömrünü ilim öğretmek ve yazmakla geçiren Molla Hüsrev'in, birçok kıymetli eseri vardır. Bu eserlerinin önemlileri şunlardır: 1) Dürer-ül Hükkâm fi Şerh-i Gurer-il-Ahkâm: Fıkha dâir olan, sık sık mürâcat edilen bu en önemli eseri, bütün Türk Osmanlı medreselerinde şerhleri ile berâber ders kitabı gibi tâkip edilmiştir. Molla Hüsrev, bu eserini 1472 (H. 877) senesinde yazmağa başlamış, 1478 (H. 883) senesinde bitirerek Fâtih Sultan Mehmed Hana takdim etmiştir. Kendi el yazısıyla Fâtih Sultan Mehmed'e hediye ettiği Dürer nüshası, İstanbul'da Köprülü Kütüphanesindedir. 2) Şerh-ul-Miftah, 3) Şerhut-Telvih, 4) Şerhu Usûl-ül-Pezdevi, 5) Hâşiyetü Evâili Tefsiri Kâdı Beydâvi, 6) Haşiyet-ül Mutavvel lit-Teftâzânî, 7) Mir'ât-ül-Usul fi Şerh-ı Mirkât-ül-Vüsul, 8) Mirkât-ül-Vüsul fi İlm-il-Usul, 9) Nakid-ül-Efkâr fi Redd-il-Enzâr, 10) En'âm süresi tefsiriyle ilgili risâle, 11) Şerhu Telhis-il-Miftâh lil-Kazvini.
Molla Hüsrev, buyurdu ki:
"Dünyâ ve âhirette insanın şerefi ve iki âlemde üstün derecelerine nâil olması, Ehl-i Sünnet itikâdında bulunmak ve sâlih amel işlemekledir.
Allah-ü Teâlâ Peygamber Efendimizi, Peygamberlerin sonuncusu ve doğru yolu gösterici olarak gönderdi. O'ndan sonra da O'nun ümmetinden büyük âlimler yarattı. Bu âlimler de, O'nun bildirdiklerini, insanların anlayacakları bir şekilde izâh ettiler. Allah-ü Teâlâ, bu alimlerden dört mezhep imâmını seçti. Bu büyüklerin ihtilâfını rahmet kıldı. Diğer fıkıh âlimleri de bu âlimlerin mezheplerine göre fetvâ verdiler. Allah-ü Teâlâ, bu büyük âlimler arasında da, en büyük imâm ve yüksek himmet sâhibi, ümmetin ve dinin kandili İmâm-ı A'zam Ebû Hanife Nu'mân bin Sâbit'i seçti. Onun yaptığı hizmet sebebiyle, Allâh-ü Teâlâ onun makâmını Cennet'in en yüksek derecesinden eylesin. Şühhesiz ki, Ebû Hanife'nin dini hükümlerine dâir bildirdiği şeyler, dalgaları birbirlerine çarpan bir deniz, hattâ sapıklığın karanlığını gideren parlak bir kandildir."