Kabaca bir idarecide veya başımızdaki idarecilerde hangi özellikler olmasını isterseniz, diye sorulursa idareciliğin, liderliğin o muhteşem iki sembolü aklıma gelir; Hz. Muhammed (s.a.a) ve İmam Ali (a.s).
Merhamet, cesaret, nezaket, letafet, samimiyet, sevgi, hoşgörü, muhabbet gibi Allah (c.c) tarafından insana verilmiş ne kadar iyi karakter varsa bunlar Hz. Muhammed'de (s.a.a) hayat bulmuştur. Peygamber Efendimizde bu kimliğini bizzat İmam Ali'ye (a.s) nakşetmiştir.
Onların şahsında oluşan bu kimlik ve kişilik karakterleri, idareleri altında bulunan insanlara ve insanlığa sağanak sağanak yağmıştır.
Her daim barıştan yana olmuşturlar. Adalet onlarda hayat bulmuştur. Hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar ama bu karakterleri onları asla adaletten alıkoymazdı.
Her daim iyiliği emreder, kötülükten menederler, insanların faydasına iş yapar ve yapmaya çalışırlardı. Her daim iyi ve güzel davranışlar sergiler, kötülüğe, fitneye asla meydan vermezlerdi. Bunun gibi övülen bütün hasletler.
Tabu hayat profili ile ilgili yüzlerce ayet, binlerce hadis vardır. Niye vardır? Çünkü Müslümanlar bu gerçeği fiiliyata geçmiş olarak görsün ve alsınlar, diye.
Peygamberimizin canlı Kuran oluşunun bir manası da budur. İmam Ali'nin, ilim şehrinin kapısı oluşunun da bir anlamı budur.
Ama maalesef Hz. Muhammed'in (s.a.a) hemen ardından başlayan hakikatten sapış Emeviler döneminde zulme dönüşmüştür. Dün Muaviye melunundan biraz bahsettim. Bugün nasıl bir yönetici olduğunu kısaca hatırlayalım.
Muaviye asla bir İslam halifesi değildir. İslam Devletinin yönetimini gasp etmiş bir örgüt lideridir.
Haliyle bu gasp ettiği makamda asla adil olmamıştır. Olması da beklenemez. Her daim ırk, renk ve dil ayrımı yapmıştır.
Aynı şekilde her daim kişi, kabile ve devletlere karşı kişiler menfaatleri, saltanatı için menfaat yandaşlığı, birlikteliği veya düşmanlığı yapmıştır.
Saltanatlarının birlik ve devamlılığı her daim halkın birlik ve bütünlüğünden önde gelmiştir.
İmandan gelen kardeşlik müessesesi çökertilmiş, saltanatlarının devamı için din ve din alimi kisveli kişiler Saraydan beslenerek insanların üzerinde manevi bir baskı, otorite oluşturulmuştu.
Saray, potansiyel tehlike gördüğü inanç, fikir ve düşünce hareketlerini veya beldeleri bizzat eliyle fitneye maruz bırakır, oradaki insanları birbirlerine düşman etmeye çalışarak kendi gücünü sağlamlaştırma yöntemi kullanırdı.
Hele siyasi bir rakip veya tehdit hissettiğinde her türlü zulmü fiiliyata geçirirdi. (İmam Ali ve İmam Hasan dönemleri)
Bir diğer yöntemi ise kendine ve makamına rakip olarak gördüklerini, düşmanları ile birbirine düşürmeye çalışırdı.
Vergi dostta, yandaşa göre değişirdi. Verginin hizmete dönüşmesi de aynı mantıktaydı. Dost ve yandaş devlet nimetlerinden sonuna kadar faydalanırken halk, yetimler, fakir-fukara, yoksul vatandaş ezilmekteydi.
Eğitim ilim ve fen üzerine değil saltanatın koruma adına belli zümrelere verilir, bu alanlarda da insanları etkileyecek, yönlendirecek kadrolar oluşturulurdu.
Muaviye ile başlatılan bu devlet yönetim anlayışı diğer Emevi sultanları döneminde de aynen veya daha fazlasıyla uygulamaya geçirilmiş ve temeli kardeşlik olan, sevgi olan, ilim olan, adalet olan bu din ve mensupları büyük yaralar almıştı.
Ama dünya hayatının da bir gerçeğidir ki, hiç kimsenin zulmü, kötülüğü yanına kalmaz.
Bu yazıdaki karakterler belki geçmiş dönemlerde yaşadı. Ama ortaya koydukları mantık hala sürüyor ve Müslümanlar Allah Resulünün o iki emanetine (Kuran ve Ehl-i Beyt) sahip çıkmadıkça Muaviye hayatta kalacaktır.
Merhamet, cesaret, nezaket, letafet, samimiyet, sevgi, hoşgörü, muhabbet gibi Allah (c.c) tarafından insana verilmiş ne kadar iyi karakter varsa bunlar Hz. Muhammed'de (s.a.a) hayat bulmuştur. Peygamber Efendimizde bu kimliğini bizzat İmam Ali'ye (a.s) nakşetmiştir.
Onların şahsında oluşan bu kimlik ve kişilik karakterleri, idareleri altında bulunan insanlara ve insanlığa sağanak sağanak yağmıştır.
Her daim barıştan yana olmuşturlar. Adalet onlarda hayat bulmuştur. Hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar ama bu karakterleri onları asla adaletten alıkoymazdı.
Her daim iyiliği emreder, kötülükten menederler, insanların faydasına iş yapar ve yapmaya çalışırlardı. Her daim iyi ve güzel davranışlar sergiler, kötülüğe, fitneye asla meydan vermezlerdi. Bunun gibi övülen bütün hasletler.
Tabu hayat profili ile ilgili yüzlerce ayet, binlerce hadis vardır. Niye vardır? Çünkü Müslümanlar bu gerçeği fiiliyata geçmiş olarak görsün ve alsınlar, diye.
Peygamberimizin canlı Kuran oluşunun bir manası da budur. İmam Ali'nin, ilim şehrinin kapısı oluşunun da bir anlamı budur.
Ama maalesef Hz. Muhammed'in (s.a.a) hemen ardından başlayan hakikatten sapış Emeviler döneminde zulme dönüşmüştür. Dün Muaviye melunundan biraz bahsettim. Bugün nasıl bir yönetici olduğunu kısaca hatırlayalım.
Muaviye asla bir İslam halifesi değildir. İslam Devletinin yönetimini gasp etmiş bir örgüt lideridir.
Haliyle bu gasp ettiği makamda asla adil olmamıştır. Olması da beklenemez. Her daim ırk, renk ve dil ayrımı yapmıştır.
Aynı şekilde her daim kişi, kabile ve devletlere karşı kişiler menfaatleri, saltanatı için menfaat yandaşlığı, birlikteliği veya düşmanlığı yapmıştır.
Saltanatlarının birlik ve devamlılığı her daim halkın birlik ve bütünlüğünden önde gelmiştir.
İmandan gelen kardeşlik müessesesi çökertilmiş, saltanatlarının devamı için din ve din alimi kisveli kişiler Saraydan beslenerek insanların üzerinde manevi bir baskı, otorite oluşturulmuştu.
Saray, potansiyel tehlike gördüğü inanç, fikir ve düşünce hareketlerini veya beldeleri bizzat eliyle fitneye maruz bırakır, oradaki insanları birbirlerine düşman etmeye çalışarak kendi gücünü sağlamlaştırma yöntemi kullanırdı.
Hele siyasi bir rakip veya tehdit hissettiğinde her türlü zulmü fiiliyata geçirirdi. (İmam Ali ve İmam Hasan dönemleri)
Bir diğer yöntemi ise kendine ve makamına rakip olarak gördüklerini, düşmanları ile birbirine düşürmeye çalışırdı.
Vergi dostta, yandaşa göre değişirdi. Verginin hizmete dönüşmesi de aynı mantıktaydı. Dost ve yandaş devlet nimetlerinden sonuna kadar faydalanırken halk, yetimler, fakir-fukara, yoksul vatandaş ezilmekteydi.
Eğitim ilim ve fen üzerine değil saltanatın koruma adına belli zümrelere verilir, bu alanlarda da insanları etkileyecek, yönlendirecek kadrolar oluşturulurdu.
Muaviye ile başlatılan bu devlet yönetim anlayışı diğer Emevi sultanları döneminde de aynen veya daha fazlasıyla uygulamaya geçirilmiş ve temeli kardeşlik olan, sevgi olan, ilim olan, adalet olan bu din ve mensupları büyük yaralar almıştı.
Ama dünya hayatının da bir gerçeğidir ki, hiç kimsenin zulmü, kötülüğü yanına kalmaz.
Bu yazıdaki karakterler belki geçmiş dönemlerde yaşadı. Ama ortaya koydukları mantık hala sürüyor ve Müslümanlar Allah Resulünün o iki emanetine (Kuran ve Ehl-i Beyt) sahip çıkmadıkça Muaviye hayatta kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025