‘Mü’minin sabrı sarsılmaz, işleri sağlamdır’
İmam Ali (a.s.) buyurdu ki: “Mü’minin işi kolaydır. Dininden dolayı hüzünlüdür. Şehveti ölüdür. Öfkesi yutkunmuş, ahlakı berraktır. Komşusu ondan emindir. Kendisi için takdir edilene kanaat getirir. Sabrı sarsılmaz, işleri sağlamdır”
31.10.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





Abdullah b. Yunus rivayet eder:
"Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyur ki: "Sürekli ibadetle meşgul, bütün dinî merasimleri yerine getirmeye çalışan, gayretli bir adam olan Hemmam yerinden kalktı ve konuşmakta olan Emirü'l-mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib Aleyhisselam)'a şunları söyledi: "Ey Mü'minlerin Emiri!
Bize mü'mini, onu gözlerimizle görüyormuşuz gibi vasfeder misin?"
Buyurdu ki: "Mü'min, dilenmemesi gereken bir şeyi temenni etmez. Zorluk karşısında paniğe kapılıp kaçmaz. Varlık ve refahtan dolayı şımarıp azmaz. Ağırbaşlılığı ilimle, aklı sabırla yoğurur. Tembellikten çok uzak, daima hareket halinde görürsün onu. Umudu hep yakın hisseder. Sürçmesi pek azdır. Tevekkül içinde ecelini bekler. Kalbi her zaman derin bir ürperti içindedir, Rabbini durmadan anar. Nefsini ikna etmiştir, cehaletini kendinden uzaklaştırmıştır. İşi kolaydır. Dininden dolayı hüzünlüdür. Şehveti ölüdür. Öfkesi yutkunmuş, ahlakı berraktır. Komşusu ondan emindir, büyüklüğü son derece zayıftır. Kendisi için takdir edilene kanaat getirir. Sabrı sarsılmaz, işleri sağlamdır. Çok düşünür. Öğrenmek için insanların arasına karışır. Gerçeği teslim etmek için susar. Anlamak için sorar. Bilgide her fırsatı değerlendirmek için derine dalar. Günah işlemek maksadıyla bir haberi susup dinlemez. Başkasına zorbalık etmek amacıyla konuşmaz. Nefsinin ona ihtiyacı yoktur, insanlar ondan yana güven ve rahat içindedirler. Ahireti için nefsini çok yorar. Bu yüzden insanlar, onun nefsinin kötülüğünden emin olurlar. Biri ona saldırsa sabreder. Öyle ki, saldırganlara karşı Allah ona yardım eder. Kendisinden kin, öfkeyle uzaklaşanlardan uzaklaşması nezihtir. Kendisine yaklaşanlara yaklaşması, yumuşaklık ve merhamettir. Kibir ve büyüklenme duygusundan hareketle birinden uzaklaşmaz. Birine yaklaşması da hile ve aldatma nitelikli bir yaltaklanma şeklinde gerçekleşmez. Daha doğrusu kendisinden önceki iyilere uyar. Bu yüzden kendisinden sonraki iyilerin önderi olur."
Bu sırada Hemmam bir çığlık attı ve bayılarak olduğu yere yığıldı.
Bunun üzerine Emir'ül- mü'minin (Ali b. Ebu Talib) şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, Ben de bundan korkuyordum. İşte etkili bir vaaz, ehli üzerinde bu derece tesir bırakır."
Bu esnada adamın biri dedi ki: "Ey Mü'minlerin Emiri! Sana ne oluyor?"
Buyurdu ki: "Hiç şüphesiz herkesin bir eceli var, bu eceli kesinlikle aşamaz. Her şeyin de bir sebebi var ve bu sebebin ötesine geçemez. Yavaş ol! Hemen saldırma! Kuşkusuz senin dilin üzerinde şeytanın bir nefhası (nefesi) var." (Usul-i Kâfi, c.2, s.415-418)
"Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) buyur ki: "Sürekli ibadetle meşgul, bütün dinî merasimleri yerine getirmeye çalışan, gayretli bir adam olan Hemmam yerinden kalktı ve konuşmakta olan Emirü'l-mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib Aleyhisselam)'a şunları söyledi: "Ey Mü'minlerin Emiri!
Bize mü'mini, onu gözlerimizle görüyormuşuz gibi vasfeder misin?"
Buyurdu ki: "Mü'min, dilenmemesi gereken bir şeyi temenni etmez. Zorluk karşısında paniğe kapılıp kaçmaz. Varlık ve refahtan dolayı şımarıp azmaz. Ağırbaşlılığı ilimle, aklı sabırla yoğurur. Tembellikten çok uzak, daima hareket halinde görürsün onu. Umudu hep yakın hisseder. Sürçmesi pek azdır. Tevekkül içinde ecelini bekler. Kalbi her zaman derin bir ürperti içindedir, Rabbini durmadan anar. Nefsini ikna etmiştir, cehaletini kendinden uzaklaştırmıştır. İşi kolaydır. Dininden dolayı hüzünlüdür. Şehveti ölüdür. Öfkesi yutkunmuş, ahlakı berraktır. Komşusu ondan emindir, büyüklüğü son derece zayıftır. Kendisi için takdir edilene kanaat getirir. Sabrı sarsılmaz, işleri sağlamdır. Çok düşünür. Öğrenmek için insanların arasına karışır. Gerçeği teslim etmek için susar. Anlamak için sorar. Bilgide her fırsatı değerlendirmek için derine dalar. Günah işlemek maksadıyla bir haberi susup dinlemez. Başkasına zorbalık etmek amacıyla konuşmaz. Nefsinin ona ihtiyacı yoktur, insanlar ondan yana güven ve rahat içindedirler. Ahireti için nefsini çok yorar. Bu yüzden insanlar, onun nefsinin kötülüğünden emin olurlar. Biri ona saldırsa sabreder. Öyle ki, saldırganlara karşı Allah ona yardım eder. Kendisinden kin, öfkeyle uzaklaşanlardan uzaklaşması nezihtir. Kendisine yaklaşanlara yaklaşması, yumuşaklık ve merhamettir. Kibir ve büyüklenme duygusundan hareketle birinden uzaklaşmaz. Birine yaklaşması da hile ve aldatma nitelikli bir yaltaklanma şeklinde gerçekleşmez. Daha doğrusu kendisinden önceki iyilere uyar. Bu yüzden kendisinden sonraki iyilerin önderi olur."
Bu sırada Hemmam bir çığlık attı ve bayılarak olduğu yere yığıldı.
Bunun üzerine Emir'ül- mü'minin (Ali b. Ebu Talib) şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, Ben de bundan korkuyordum. İşte etkili bir vaaz, ehli üzerinde bu derece tesir bırakır."
Bu esnada adamın biri dedi ki: "Ey Mü'minlerin Emiri! Sana ne oluyor?"
Buyurdu ki: "Hiç şüphesiz herkesin bir eceli var, bu eceli kesinlikle aşamaz. Her şeyin de bir sebebi var ve bu sebebin ötesine geçemez. Yavaş ol! Hemen saldırma! Kuşkusuz senin dilin üzerinde şeytanın bir nefhası (nefesi) var." (Usul-i Kâfi, c.2, s.415-418)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.