Prof. Dr. Haydar Baş, "Büyük İslam İlmihali" eserinde münafıkların namaz konusundaki davranış biçimleri hakkınad şu bilgileri veriyor:
"İnanmadığı halde inanmış gibi görünene münafık denir. Münafık, ikiyüzlüdür. Dili ile mü'min veya dost görünür, kalbinde küfür ve düşmanlığı gizler. "(Bu münafıklar) mü'minlerle karşılaştıkları vakit, '(Biz de) iman ettik' derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise, 'Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü'minlerle) sadece alay ediyoruz' derler." (Bakara: 14).
Kur'an-ı Kerim bu konuda bir başka inceliğe daha dikkatimizi çekiyor; münafıkların meslek edindikleri nifak konusunda oldukça mahir olabileceklerini, uzun zaman her iki tarafa da kendilerini kabul ettirebileceklerini haber veriyor: "Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, Biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir." (Tevbe: 101).
Müfessir Hamdi Yazır merhum, bu âyetin tefsirinde şöyle diyor: "Yani münafıklıkta o derece mehâret kesbetmişler, sırlarını gizlemeye, takiyye yapmaya, töhmet mevkilerinden kaçınıp yağ gibi suyun yüzüne çıkmaya öyle alışmışlardır ki, hallerini senden, senin o yüksek dirâyet ve firasetinden bile gizleyebilirler de vahiy nâzil olmayınca münafıklıklarını kat'iyyen bilemezsin."
Resûlullah, İslamiyet aleyhine yapılabilecek propagandalara mâni olmak düşüncesiyle; kalplerindeki küfrü ve nifakı çok iyi bildiği bu insanları, mü'minlerin arasından kovmamış, ancak onlara karşı her zaman Cenâb-ı Hakk'ın emrettiği gibi dikkatli ve ölçülü bir siyaset izlemiş; deyim yerindeyse, onları idare etmiştir. Ancak, öldüklerinde, cenaze namazlarının kılınmamasını ve başlarında dua yapılmamasını istemiştir. Münafıklar hakkında, "Bunlar için Allah'tan mağfiret dileğinde bulunulsa da Allah, bunları asla bağışlamayacaktır" buyurmuştur.
Resûlullah, münafıkların işledikleri fiillere göre kendilerine gereken muameleyi yapardı. İçlerindekini ise Allah'a havale ederdi. Münafıklardan yüz çevirmek, onlara karşı sert davranmak, Cenâb-ı Hakk'ın emridir. Allah (c.c.), Tevbe Sûresi'nin 73. âyetinde şöyle buyurmaktadır: "Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir." Yine Cenâb-ı Hak, onların ikiyüzlülüklerine karşı takınılması gereken tavırla ilgili olarak Nisâ sûresinin 81. âyetinde, "Başüstüne derler ama yanından ayrılınca, onlardan bir kısmı Senin dediğinden başkasını gizlice kurar. Allah da, onların gizlice kurduklarını yazar. Sen, onlara aldırma ve Allah'a dayan; Sana vekil olarak Allah yeter" buyurmuştur.
Münafıkların cenaze namazının kılınmaması hakkında da Tevbe sûresi, 84. âyette, "Onlardan ölmüş olan hiçbir kimse üzerine, hiçbir zaman namaz kılma; kabri başında da durma. Çünkü onlar, Allah ve Resûlü'nü inkâr ettiler; kafir olarak öldüler" buyurulmaktadır.
İman ehli olduğu halde, sonunda nifaka düşenlerin en büyük zafiyeti, Allah'ı unutup, Allah'a hesap verme endişesinden mahrum olmalarıdır.
Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de münafıkları tanımlarken, "Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir" (Tevbe: 67) buyuruyor.
Yine Cenab-ı Hak, Bakara sûresinde, münafıklardan bahisle şöyle buyuruyor: "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde, 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' derler. Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve mü'minleri aldatırlar. Hâlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır." (Bakara: 8-10).
"Onların kalplerinde bir hastalık vardır" buyuruluyor. Müfessir Hamdi Yazır merhum, buna "maraz-ı reyb-ü nifak" diyor ve devam ediyor: "Buna müptelâ olan nefis, hak tanımaz, Allah'tan şüphe eder. Allah'ın emrinden şüphe eder. Allah'ın olan kitabından şüphe eder, Allah'ın Peygamberinden şüphe eder. Allah'ın hâlis mü'min kullarından ve onların müstakim olan ef'al ü harekâtından şüphe eder, her şeyden şüphe eder, hattâ kendinden şüphe eder. Bilginin kıymeti kalmamıştır. Lâkin benlik şuurundan da hiç çıkmaz. Nazarında hakk u hakikat kendinden ibaret görünür. Bakar ki kendisi reyb-ü şüphe ile meş'budur. Kıyas-ı nefs eder. Herkesi ve her şeyi şüpheli görür. Yerler, gökler, ağaçlar, taşlar, hayvanlar, insanlar, Allah, Peygamber, hep onu aldatıyor zanneder. Suizan ile dolar." (devam edecek…)
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020