AB'nin 2002'de Türkiye ile müzakerelere başlama kararı almasından sonra Ucu Açık görüşmelerin başlamasını devrin Başbakanı Uzun Adam'ın bayram ilan etmesi ve İ. Melih Gökçek'in havai fişekli kutlamalarının üzerinden kaç yıl geçti, hatırlayan var mı? Söyleyeyim: 19 Aralık 2004.
Şimdi de, 2016'nın Ekim ayında, Türk vatandaşlarına; "Vizesiz Avrupa" başlayacakmış! Bir bayram daha ilan ederlerdi de, adı koyulmamış bir iç-savaş var, kahretsin!
Yıllarca defalarca yazarak ve sohbetlerimde sayısız kere hep sordum, sorguladım: Avrupa Birliği, Türkiye'yi alır mı?
Almazsa niye almaz?
Adamlar, yüzlerce yıl; "Haçlı Birliği" adıyla şuur-altlarındaki korkularıyla Türk dedikleri Müslümanlara saldırmış ve her seferinde Müslüman Türk'ün aşılmaz irâdesi karşısında getirdiklerinin çoğunu bırakarak dönmüşler!
Biz, Muhteşem Türk'ün nezâketiyle; "Geldikleri gibi giderler!" demişiz! Oysa tarih yazıyor ve söylüyor ki, hiç de geldikleri gibi gidememişler!
Her geldiklerinde görmüşler ki; kanla-canla kutsanmış Vatan toprakları üzerinde bir tek keferenin dolaşmasına izin verilmezken, toprağın altında yüz binlerce kefereye her zaman yer var!
Her geldiklerinde görmüşler ki; düşünemedikleri kadar kefereyi, vatan toprağına, gübre niyetine katmışız!
En son olarak Osmanlı'nın "Hasta Adam"lığında Yedi Düvel adıyla gelmiş, bitik dedikleri Türk Milletinin îmanlı-sarsılmaz irâdesiyle karşılaşarak; "Çanakkale geçilmez!" gerçeğini, 253 bin mukaddes can karşılığı, 7 (yedi) yüz binden fazla can bırakarak öğrenmiş ve gitmişler!
Sonra yıllar süren, misyoner ajanlık, soğuk savaş dönemleri yaşanmış.
Müslüman Türk'ün savaşla alt edilemeyeceğini; millî bütünlüğünü, dil bütünlüğünü ve dînini parçalamadan yenmenin mümkün olmadığını öğütleyen ajan papazların, misyonerlerin raporlarıyla, dinî-millî bütünlüğümüzü parçalama çalışmalarına başlamışlar!
Bu da kolay olmamış ve yıllardır Batı'nın-Haçlı'nın; "Böl, parçala, yut" hayâli ve bizim birliğimizi muhafaza için direnişimiz sürüyor!
Bu heves ve mücâdele hâlâ devam ediyor! "En iyi müdafaa taarruzdur!" teamülümüzle saldırarak savunmaya geçeceğimiz güne kadar da bu mücâdele sürer!
Bunları hatırlattıktan sonra tekrar soralım; Avrupa Birliği adını alan Haçlı Birliği, yüzlerce yıllık kinine rağmen Türkiye'yi alır mı?
Dünyada Türk mü bitti veya dünyada Müslüman kalmadı mı ki Haçlı Birliği olan Avrupa Birliği'ne girmeye çok hevesli "Haçlı Müslümanlar" var ve bu Haçlı Müslümanlarla birlikte, maalesef aciz Arap Müslümanlara saldırılar var?
21.yy. Haçlısının tamahkâr tecavüzlerine muhatap, aciz Müslüman ülkelerden birinde "Başkanlık Sarayını beğenmediğini" söyleyen; Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı Uzun Adam; 28 Şubat 2011'de; "NATO, Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi ya? NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye Kılıç Arslan'ca kükremiş ve bir-kaç gün sonra, 21 Mart 2011'de; "NATO; Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbît ve tescîl için oraya girmelidir!" diye Damat Ferit'çe diplomatlaşmışlardı, hatırladınız mı?
NATO; yayılmacı Sovyet tehdidinden korunmak amacıyla kurulmuş bir birlik değil miydi? Sovyetler dağıldıktan sonra da hâlâ niye NATO'dayız ve Müslüman ülkeleri yağmalayan Haçlı ile niye birlikteyiz?
"Haçlı ile birlikte Libya'da ne işimiz vardı? Suriye'de ne işimiz var? Milleti Allah ile aldattığınız yetmedi mi?" diye, kime sormalıyım?
Haçlı ile birlikte Müslüman ülkelere demokrasi götürürken kendi sınırlarımız içindeki; "Sivil İtaatsizlik" adıyla başlatılan İleri Demokrat Kalkışma hazırlıklarını görmediler mi?
Haçlı'nın Libya Harekatı Karargâhı İzmir'de, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de demokratik bomba istihkakı var mıdır?
Kalabalıkların, yalnızlıktan korkanlardan oluştuğuna inanırım!
Aynı dinli, değişik korkak milletlerden oluşan Haçlı Birliği Seferleri'ne, yüzlerce yıl defalarca Türk Milleti olarak tek başımıza dur demedik mi?
Defalarca; "Geldikleri gibi giderler!" diplomatik-nazik söylemimize rağmen, her gelişlerinde gelenlerin çoğunu, Anadolu topraklarında Anzak'laştırmadık mı?
Aynı millet değil miyiz?
Aynı Kahraman Ceddin ahfâdı değil miyiz?
Ayıdan korkandan avcı olur mu?
Korkakla sürek avına çıkan avsız kalmaz mı veya avına av olmaz mı?
Kısa bir kıssa daha:
Öfke ve huysuzluğu ile tanınan Şirret Adam birahanede otururken ensesine bir şaplak patlar!
Hiddet ve şiddetle döner görür ki, karşısında dev gibi bir adam!
Tavrını hiç bozmadan, aşağıdan yukarıya yüksek sesle:
- Ulan! Enseme şakayla mı vurdun? Diye sorar. Dev adam:
- Hayır! Ciddi vurdum, n'olacak?
Öfkeli şirret:
- Şakaya hiç tahammülüm yoktur da! Der ve arkasını döner gider!
Demek ki neymiş?
"Eeey Amerika! Eeeey Rusya! Eeey İran! Eeey Bilmem kim!" Diye nara atıp sonra "Şakaya tahammülüm yok!" Ciddiyeti(!)yle Türk Devleti yönetilebilir mi?
Kendi ülkende vatandaşın, beyaz bayrakla sokağa çıkıyorken, komşu ülkelerin iç işlerine karışırsan; "Kelin dermanı varsa neden kendi başına sürmez?" Demezler mi?
Akleden bir adamın herkese faydası varken, akletmeyenin herkese zararı dokunmaz mı?
"Allah akıllarını kullanmayanların üzerine pisliği yağdırır." (Yunus-100)
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ! Vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Şimdi de, 2016'nın Ekim ayında, Türk vatandaşlarına; "Vizesiz Avrupa" başlayacakmış! Bir bayram daha ilan ederlerdi de, adı koyulmamış bir iç-savaş var, kahretsin!
Yıllarca defalarca yazarak ve sohbetlerimde sayısız kere hep sordum, sorguladım: Avrupa Birliği, Türkiye'yi alır mı?
Almazsa niye almaz?
Adamlar, yüzlerce yıl; "Haçlı Birliği" adıyla şuur-altlarındaki korkularıyla Türk dedikleri Müslümanlara saldırmış ve her seferinde Müslüman Türk'ün aşılmaz irâdesi karşısında getirdiklerinin çoğunu bırakarak dönmüşler!
Biz, Muhteşem Türk'ün nezâketiyle; "Geldikleri gibi giderler!" demişiz! Oysa tarih yazıyor ve söylüyor ki, hiç de geldikleri gibi gidememişler!
Her geldiklerinde görmüşler ki; kanla-canla kutsanmış Vatan toprakları üzerinde bir tek keferenin dolaşmasına izin verilmezken, toprağın altında yüz binlerce kefereye her zaman yer var!
Her geldiklerinde görmüşler ki; düşünemedikleri kadar kefereyi, vatan toprağına, gübre niyetine katmışız!
En son olarak Osmanlı'nın "Hasta Adam"lığında Yedi Düvel adıyla gelmiş, bitik dedikleri Türk Milletinin îmanlı-sarsılmaz irâdesiyle karşılaşarak; "Çanakkale geçilmez!" gerçeğini, 253 bin mukaddes can karşılığı, 7 (yedi) yüz binden fazla can bırakarak öğrenmiş ve gitmişler!
Sonra yıllar süren, misyoner ajanlık, soğuk savaş dönemleri yaşanmış.
Müslüman Türk'ün savaşla alt edilemeyeceğini; millî bütünlüğünü, dil bütünlüğünü ve dînini parçalamadan yenmenin mümkün olmadığını öğütleyen ajan papazların, misyonerlerin raporlarıyla, dinî-millî bütünlüğümüzü parçalama çalışmalarına başlamışlar!
Bu da kolay olmamış ve yıllardır Batı'nın-Haçlı'nın; "Böl, parçala, yut" hayâli ve bizim birliğimizi muhafaza için direnişimiz sürüyor!
Bu heves ve mücâdele hâlâ devam ediyor! "En iyi müdafaa taarruzdur!" teamülümüzle saldırarak savunmaya geçeceğimiz güne kadar da bu mücâdele sürer!
Bunları hatırlattıktan sonra tekrar soralım; Avrupa Birliği adını alan Haçlı Birliği, yüzlerce yıllık kinine rağmen Türkiye'yi alır mı?
Dünyada Türk mü bitti veya dünyada Müslüman kalmadı mı ki Haçlı Birliği olan Avrupa Birliği'ne girmeye çok hevesli "Haçlı Müslümanlar" var ve bu Haçlı Müslümanlarla birlikte, maalesef aciz Arap Müslümanlara saldırılar var?
21.yy. Haçlısının tamahkâr tecavüzlerine muhatap, aciz Müslüman ülkelerden birinde "Başkanlık Sarayını beğenmediğini" söyleyen; Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi Eş Başkanı Uzun Adam; 28 Şubat 2011'de; "NATO, Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi ya? NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye Kılıç Arslan'ca kükremiş ve bir-kaç gün sonra, 21 Mart 2011'de; "NATO; Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbît ve tescîl için oraya girmelidir!" diye Damat Ferit'çe diplomatlaşmışlardı, hatırladınız mı?
NATO; yayılmacı Sovyet tehdidinden korunmak amacıyla kurulmuş bir birlik değil miydi? Sovyetler dağıldıktan sonra da hâlâ niye NATO'dayız ve Müslüman ülkeleri yağmalayan Haçlı ile niye birlikteyiz?
"Haçlı ile birlikte Libya'da ne işimiz vardı? Suriye'de ne işimiz var? Milleti Allah ile aldattığınız yetmedi mi?" diye, kime sormalıyım?
Haçlı ile birlikte Müslüman ülkelere demokrasi götürürken kendi sınırlarımız içindeki; "Sivil İtaatsizlik" adıyla başlatılan İleri Demokrat Kalkışma hazırlıklarını görmediler mi?
Haçlı'nın Libya Harekatı Karargâhı İzmir'de, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de demokratik bomba istihkakı var mıdır?
Kalabalıkların, yalnızlıktan korkanlardan oluştuğuna inanırım!
Aynı dinli, değişik korkak milletlerden oluşan Haçlı Birliği Seferleri'ne, yüzlerce yıl defalarca Türk Milleti olarak tek başımıza dur demedik mi?
Defalarca; "Geldikleri gibi giderler!" diplomatik-nazik söylemimize rağmen, her gelişlerinde gelenlerin çoğunu, Anadolu topraklarında Anzak'laştırmadık mı?
Aynı millet değil miyiz?
Aynı Kahraman Ceddin ahfâdı değil miyiz?
Ayıdan korkandan avcı olur mu?
Korkakla sürek avına çıkan avsız kalmaz mı veya avına av olmaz mı?
Kısa bir kıssa daha:
Öfke ve huysuzluğu ile tanınan Şirret Adam birahanede otururken ensesine bir şaplak patlar!
Hiddet ve şiddetle döner görür ki, karşısında dev gibi bir adam!
Tavrını hiç bozmadan, aşağıdan yukarıya yüksek sesle:
- Ulan! Enseme şakayla mı vurdun? Diye sorar. Dev adam:
- Hayır! Ciddi vurdum, n'olacak?
Öfkeli şirret:
- Şakaya hiç tahammülüm yoktur da! Der ve arkasını döner gider!
Demek ki neymiş?
"Eeey Amerika! Eeeey Rusya! Eeey İran! Eeey Bilmem kim!" Diye nara atıp sonra "Şakaya tahammülüm yok!" Ciddiyeti(!)yle Türk Devleti yönetilebilir mi?
Kendi ülkende vatandaşın, beyaz bayrakla sokağa çıkıyorken, komşu ülkelerin iç işlerine karışırsan; "Kelin dermanı varsa neden kendi başına sürmez?" Demezler mi?
Akleden bir adamın herkese faydası varken, akletmeyenin herkese zararı dokunmaz mı?
"Allah akıllarını kullanmayanların üzerine pisliği yağdırır." (Yunus-100)
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ! Vesselâm...
Selâm, sevgi, dua...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017