Bleda isimli bir köy papazı 140 bin Müslüman'ı Afrika'ya götürmekte olan gemide 100 bin Müslüman'ın bir seferde öldürüldüğünü yazar
Gırnata'da Müslümanların ellerinde bulunan çok değerli el yazması Arapça eserler toplanarak şehrin en büyük meydanında yakıldı. Yalnızca Kurtuba'da Ferdinand'ın orduları tarafından yakılan el yazması eserlerin sayısı 1 milyon civarındadır. Aynı Ferdinand Endülüs'ü zaptederek Hıristiyanlığa yaptığı büyük hizmeti (!) sebebiyle bizzat Papa tarafından "Katolik" unvanıyla mükafatlandırıldı.
Aynı şekilde Kurtuba'yı ve Sevil'i yağmalayan, yakıp yıkan, ahalisini de kılıçtan geçirten 3. Ferdinand'a da yine Papa tarafından "azizlik" payesi verildi. Endülüs'ün çileli tarihi yıllarca devam eti. Dayanılmaz baskılardan, tecavüzlerden ve katliamlardan sonra 1524 yılında çıkarılan bir fermanla İspanya'da kalıp da henüz Hıristiyanlığa girmemiş olan Müslümanlardan ya Hıristiyan olmaları, ya da ülkeyi terk etmeleri istendi. Ayrıca bu iki şıktan birine uymayanların köleleştirilmesi, henüz dokunulmamış olan mescitlerin tamamının kiliseye çevrilmesi, Arapça'nın, Arap isimleri kullanmanın, İslamî kıyafetler giymenin yasaklanması kararlaştırıldı.
Denize dökülen Müslümanlar
Bu kararlar üzerine İspanya'nın her şehrinde, her kasabasında Müslüman aileler birer birer tutuklandı. Cezayir'e gönderilmek üzere gemilere istiflendiler. Ülkenin her bir yanından toplanan Müslümanlar yaya olarak limanlara getirildiler. Çokları açlıktan, susuzluktan, bitkinlikten yolda öldü. Onları taşımak için Napoli'den Ceneviz'den ve başka limanlardan kadırgalar getirildi. Çok geçmeden askerî filo yetersiz kaldı. Bunun üzerine şahıslara ait özel gemiler kiralandı. Kaptanlar Müslümanları taşımak için kelle başı ücret aldılar. Fakat İspanyol limanlarından uzaklaşıp gözle görülmez olunca, onları denize atarak hemen dönüp yeni bir yükleme yapmayı daha kârlı buldular.
Bleda isimli bir köy papazı 140 bin Müslüman'ı Afrika'ya götürmekte olan gemide 100 bin Müslüman'ın bir seferde öldürüldüğünü yazar. Salih b. Şeref er-Rundî yazdığı mersiyede bu zulmü yaşayan Endülüs'e şöyle ağıt yakıyor:
"Ah... Orada camiler kiliseye döndü
İçlerinde papaz takkeleri ve haçlar
Cansız mihraplar bile ağlıyor orada
Ahşap minberler ölüm mersiyesi okur
Size Endülüslerin haberi geldi mi?
Geceleyin koşar süvariler kavmin haberi için
Bize kaç kişi ağlar, kim yardım eder.
Zavallıların kimi katledilmiş, kimisi esir
Ne dönüp bakar kimse, ne bir insan ürperir.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler/ Prof. Dr. Haydar Baş
Gırnata'da Müslümanların ellerinde bulunan çok değerli el yazması Arapça eserler toplanarak şehrin en büyük meydanında yakıldı. Yalnızca Kurtuba'da Ferdinand'ın orduları tarafından yakılan el yazması eserlerin sayısı 1 milyon civarındadır. Aynı Ferdinand Endülüs'ü zaptederek Hıristiyanlığa yaptığı büyük hizmeti (!) sebebiyle bizzat Papa tarafından "Katolik" unvanıyla mükafatlandırıldı.
Aynı şekilde Kurtuba'yı ve Sevil'i yağmalayan, yakıp yıkan, ahalisini de kılıçtan geçirten 3. Ferdinand'a da yine Papa tarafından "azizlik" payesi verildi. Endülüs'ün çileli tarihi yıllarca devam eti. Dayanılmaz baskılardan, tecavüzlerden ve katliamlardan sonra 1524 yılında çıkarılan bir fermanla İspanya'da kalıp da henüz Hıristiyanlığa girmemiş olan Müslümanlardan ya Hıristiyan olmaları, ya da ülkeyi terk etmeleri istendi. Ayrıca bu iki şıktan birine uymayanların köleleştirilmesi, henüz dokunulmamış olan mescitlerin tamamının kiliseye çevrilmesi, Arapça'nın, Arap isimleri kullanmanın, İslamî kıyafetler giymenin yasaklanması kararlaştırıldı.
Denize dökülen Müslümanlar
Bu kararlar üzerine İspanya'nın her şehrinde, her kasabasında Müslüman aileler birer birer tutuklandı. Cezayir'e gönderilmek üzere gemilere istiflendiler. Ülkenin her bir yanından toplanan Müslümanlar yaya olarak limanlara getirildiler. Çokları açlıktan, susuzluktan, bitkinlikten yolda öldü. Onları taşımak için Napoli'den Ceneviz'den ve başka limanlardan kadırgalar getirildi. Çok geçmeden askerî filo yetersiz kaldı. Bunun üzerine şahıslara ait özel gemiler kiralandı. Kaptanlar Müslümanları taşımak için kelle başı ücret aldılar. Fakat İspanyol limanlarından uzaklaşıp gözle görülmez olunca, onları denize atarak hemen dönüp yeni bir yükleme yapmayı daha kârlı buldular.
Bleda isimli bir köy papazı 140 bin Müslüman'ı Afrika'ya götürmekte olan gemide 100 bin Müslüman'ın bir seferde öldürüldüğünü yazar. Salih b. Şeref er-Rundî yazdığı mersiyede bu zulmü yaşayan Endülüs'e şöyle ağıt yakıyor:
"Ah... Orada camiler kiliseye döndü
İçlerinde papaz takkeleri ve haçlar
Cansız mihraplar bile ağlıyor orada
Ahşap minberler ölüm mersiyesi okur
Size Endülüslerin haberi geldi mi?
Geceleyin koşar süvariler kavmin haberi için
Bize kaç kişi ağlar, kim yardım eder.
Zavallıların kimi katledilmiş, kimisi esir
Ne dönüp bakar kimse, ne bir insan ürperir.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler/ Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.