Musul Kerkük bölgesi zengin yeraltı kaynaklarına sahip olduğu için her zaman emperyalist güçlerin ilgi alanı olmuştur. İngiltere ve Almanya birinci Dünya savaşı öncesi Musul'da petrol imtiyazı isteyeceklerdi. Birinci Dünya savaşı sonrası petrole dayalı siyaset yüzünden tamamen Osmanlının elinden alındı. Milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919'da Sivas'tan Ankara'ya geldikten bir gün sonra Kuva-yi Milliye hareketinin öncüleri ile yapmış olduğu bir toplantıda Misak-ı Milli sınırlarımızı belirtmiş, güney sınırımızı, Musul vilayetini ve bizzat Kerkük'ü dahil ederek çizmişti. Bu sınır TBMM tarafından da kabul edildi. Bu tarihten sonra Musul Kerkük üzerinde Türkiye ile İngiliz birlikleri arasında büyük bir kavga başladı. Bu kavga 20 Kasım 1922'de başlayan Lozan'a havale edildi. TBMM, Lozan'a gönderdiği heyete görüşmelerin kesilmesine bile neden olsa: "Musul, Kerkük ve Süleymaniye milli sınırlarımız içinde kalacaktır." İlkesinden vazgeçilmeyecek talimatını verdi. İngilizler Lozan'da istedikleri sonucu alamadı. İngiltere, ağırlığı olduğu Milletler Cemiyeti Konseyine konunun aktarılmasını istediği için her hangi bir anlaşmaya yanaşmadı. İngilizler Türk tarafının elini zayıflatmak için her türlü isyana ön ayak oldu. Musul meselesi Milletler cemiyetine havale edildi. İngilizlerin hakimiyetindeki Milletler Cemiyeti de aldığı kararla Musul bölgesini Irak'a bıraktı. Fransız Profesörü Gilbert Jidel Musul mütalaasında; Milletler Cemiyetinin böyle bir karar verme yetkisinin olmadığını, dolayısıyla Musul'un Irak'a bırakılmasının yanlış olduğunu savunmaktadır. Prof. Jidel'e göre; Lozananlaşmasının üçüncü maddesinin ikinci fıkrasında Cemiyeti Akvam'a sınır belirleme yetkisi vermemiştir. Sadece aracılık ve hakem görevi vermiştir.(Raif Karadağ, Musul Sorunu, s.17 vd. Emre yay. İst, 2003) 1923-24-25'lerde isyanlara verdiği destekle İngilizlerin Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak çıkarttığı bu karar bugün Fransız Profesör'ün mantığı ile ele alınmazsa Türkiye'yi tekrar bölmek için kullanılan bir Musul-Kerkük gerçeği ile karşı karşıya kalınacaktır. Sevr'in 64.maddesi bu günkü Kürdistan'ı oluşturuyordu. O gün kabul edilmeyen Sevr bu gün önümüze getirilmiş durumdadır. Diğer maddelerde adım adım uygulanma sürecine konularak önümüze getirilmektedir. Bugün Musul'da ve Kerkük'te söz sahibi olamayan yarın Diyarbakır'da daha sonra İstanbul'da söz sahibi olamaz. Asıl vebal altında olanlar ise; bu bölgede gözü olanlarla stratejik ortak olanlardan çözüm bekleyenlerdir.
Zeki Garaçoğlu / diğer yazıları
- Gelin hep beraber bağımsız Türkiye’yi inşa edelim / 23.02.2021
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007
- Büyük oyunu görmek / 07.08.2019
- Nasipsiz siyaset ve milletin sorumluluğu / 10.01.2016
- Çare aramayan siyasiler / 16.11.2013
- Mısır'daki olaylar ABD ve İsrail projesidir / 24.08.2013
- Çözüm istemeyen iradeler / 29.05.2012
- Bağımsız Türkiye düşüncesi, devlet ve milletin kurtuluş reçetesidir / 19.12.2011
- Ülke ve millet bütünlüğümüz tehlike altındadır / 29.11.2011
- Sözün bittiği yere doğru / 26.11.2011
- Ey büyük millet, artık uyan! / 30.10.2007