Yıllar evvel, Ömer b. Abdülaziz'in hayatının anlatıldığı bir kitapta okumuştum.
Devletin başında kaldığı kısa süre içinde toplumun refah seviyesini artırıyor, hazinenin kaçaklarını önlüyor, sarayda ve etrafındaki lüks harcamaları kısarak her şeyi normale indiriyor ve devlet hazinesi dolup taşıyor.
Devletin tepesinde uygulanan bu her çeşit israftan uzak uygulama diğer vilayetlere de sirayet ediyor ve valilerden şu mealde mektuplar gelmeye başlıyor; "Bölgemizde vergiler toplandı, zekat tahsilatları yapıldı ve yetim-yoksul kim varsa her türlü ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderildi, şu kadar da fazlamız var, bu parayı ne yapalım?"
İşte böyle bir devletin en tepesindeki yönetici makamında devlet işleri ile meşgul iken çocuklarından biri bir arzuhal için babasının makamına yaklaşıyor, diyeceğini diyor fakat ayrılırken babası sesleniyor:
"Oğlum sabah sabah soğan mı yedin?"
"Evet baba, kahvaltıda sofrada sadece soğan ekmek vardı."
Rivayet o ki Ömer b. Abdülaziz, ellerini kaldırıyor ve şöyle dua ediyor:
"Allah'ım! Benim aile efradımın, ümmet-i Muhammed'in haklarını yiyerek tıka-basa doymasındansa, soğan ekmekle doymaları daha hayırlıdır."
İşte ideal bir Müslüman tipi, ideal bir yönetici…
Bugün sayıları altmışa yaklaşan İslam ülkelerinin yöneticilerini bu kantarla tartmak mümkün olsa acaba kaçı kaç gram gelir?
Yönetimi ele geçiren önce kendi heybesini doldurmanın, kendi yakın çevresini, helal-haram sınırını gözetmeden abad etmenin yolunu tutuyor.
En tepedekiler böyle davranınca, etraflarında oluşan bir avuç mutlu azınlık artık hiçbir sınır, hiçbir ölçü tanımıyor, sürekli yedi sülalesine yetecek miktarda servet biriktirmenin peşine düşüyor.
Yirmi yıldan beri ülkeyi tek başına yöneten mevcut iktidarı bu açıdan incelediğimizde, dağıtılan ballı-börekli ihalelere, dağıtılan beş-on maaşlı koltuklara yakından baktığımızda oluşan mutlu azınlığa, inancın söz geçiremediği sonucuna varıyoruz.
Geniş halk kitlelerini susturmak, "…bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul" taksimatına razı etmek, bolca sabır ve şükür tavsiye etmek için sürekli kullanılan inanç, her nedense bu mutlu azınlığın kul hakkı yemelerinin, hiçbir sınır gözetmeden sürekli servet biriktirmelerinin önüne geçemiyor.
Yönetim katındakilere ve etraflarında oluşan bir avuç mutlu azınlığa her nedense inancın sözü geçmiyor bir türlü.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024