Mutlu bir dünya için-I

Batının emperyal tarihinin yeni kamufle edilmiş hali küreselleşmenin ne menem şey olduğu artık herkesin malumu: " dünyaya hakim olmak isteyen sanayileşmiş, global devletlerin azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını, kendi çıkarlarına mâl edebilmek için ortaya attıkları bir kavram..." Bir başka deyişle, ulus ötesi tekellerin, dünyada üretilen tüm değerleri kendi egemenliklerini sürdürdükleri emperyalist ülkeler ve bu ülkelerde kurulan finans kuruluşları aracılığıyla kendi kasalarına aktarma girişimi... Bu sinsi sömürü düzeni   zengini daha zengin, fakiri daha fakir ve toptan global sermayeyi kat be kat şişirirken sonuçları sadece ekonomik alanda kalmıyor. Aynı zamanda bütün bir insanlığın hayatını, can güvenliğini de tehdit ediyor. İşte Irak'taki katliam... Bugün dünya bu sinsi sömürünün ağında debelenip durmaktadır. Dünyada 6 milyar insan var. Bunun sadece 500 milyonu refah içinde yaşıyor, diğer geri kanlı ise yoksulluğun acısını çekiyor. Zenginler sayısal azınlıklarını milyarlarca dolarları ile telafi ediyorlar. Dünyanın 358 en zengin kişisi, sadece onlar, dolar milyarderleri, yeryüzünün en yoksullarının yarısının, yaklaşık 3 milyar kişinin yıllık gelirlerinden daha fazlasına sahipler. Bugün son dönem Küreselleşmeyi öncekilerden ayıran iki önemli şey var: Birincisi, emperyalizm, tarihin hiçbir döneminde şu son küreselleşme sürecinde olduğu kadar ceberrut ve eli kanlı olmamıştır.İkincisi, geçmişte bu işgal ve talan düzeninin tamamına karşı mutlaka bir aydın karşı duruşu olduğu halde yeni dönem küreselleşmede nerdeyse TOPTAN BİR TESLİMİYET var? Bu teslimiyete karşı duruşun son 200 yılda iki istisnası var. Geçen yüzyılın başında Mustafa Kemal Atatürk ve bu yüzyılın başında Prof. Dr. Haydar Baş!.. Emin olun ötesi yok! Keşke olsaydı ama yok işte, yok! Bu noktada hemen ve şimdiden söyleyelim ki Milli Ekonomi Modeli bütün bir insanlığın anlamlı tek muhalif duruşu ve çözüm yolu sıfatı ile aynı insanlığın namusunu da kurtaracak yegane çözümdür? Türkiye'yi ve insanlığı yaşadığı bu cendereden, sıkışıp kalmışlıktan, kabızlıktan kurtaracak olan tek adres MEM'dir. Tarihin sonu denilerek küreselleşmenin bir din, hâşâ en son din olarak takdim edildiği bir vasatta Batı merkezli düşüncenin ve Globalleşmenin güçlü bir eleştirisini yapmaktadır. Bir tür gizli sömürge zihniyetinin ve köleliğin sökülüp atılması, vicdan ve ölçü sahibi fertlerin oluşturulması ancak bu tür bir hesaplaşma ve derinlikli bir eleştiri ile mümkün olabilir. ...Büyük Türk hakanı Oğuz Kağan duasında şöyle der: Türk ailesinde adaletten başka bir şey hüküm sürmesin. Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki, fakirlik suç sayılsın."Bu sarsıcı ifadeler altını çizelim ki, tarihin kaydettiği en büyük medeniyetin inşasını sağlamıştır. Aynı ifadeler bütün bir hayatı sadece ve sadece "arayış "ile geçmiş, deneyen ama her defasında yanılan  Batı'nın fikir tarihinin aksine "insan ve gerçeği" üzerine kurulmuş bir müthiş zenginliğe de işaret etmektedir.İşte Prof. Dr. Baş bu kutlu tarihin içine dalıyor, kendi köklerinden istifade ile yola çıkarak kötüye iyi, iyiye kötü, zalime mazlum, mazluma terörist denilen ölçüsüzlüğü paramparça ediyor ve kavramları yerli yerine oturtuyor. Bu anlamda MEM müthiş bir put kırıcıdır! Lat'ler, Menatler, Uzzalar yani Mekke'nin tüm putları nasıl Hz. Peygamber asasından nasibini aldı ise MEM'de çağın putlarını paramparça ederek asrı ve asırları tecdid eder... Batı'nın, Doğu'ya bombaları ile dayattığı zihinsel, ekonomik ve sosyal dayatmalara karşı bir fikri direniş kalesidir, Milli Ekonomi Modeli...