Bu senenin ayları mı fazlaydı? Ayları oluşturan hafta sayısı mı arttı? Haftaları meydana getiren günler mi, geceler mi uzadı?
Bu sene ehl-i tevhid için uzun, çok uzun bir sene oldu.
Bir hasta, ateşi kırka dayanmış, elemi, ıstırabı tırlara yük olacak kadar ağır bir hasta için bir kış gecesi nasıl uzar uzar da, sanki yıla dönüşür, bir türlü şafak sökmez, sabah olmaz... İşte böyle, bir hasta sabahı nasıl beklerse, öyle bekledik bu senenin bitmesini. Müteakip sene ne getirecek bilemiyoruz ama giden senenin, biten senenin birbuçuk milyar Müslümandan çok şeyler alıp götürdüğünü, çok şeyleri bitirdiğini biliyoruz.
Her zaman ve zeminde, hayatın her cephesinde hızını hiç kesmemiş, hiç mola vermemiş olan haçlı seferleri, haçlı saldırıları, bu sene de daha bir alenileşti, dozunu artırdı, tahribatı çok ağır oldu.
Atlantik ötesinde, ata-dede mesleği sığır çobanlığı olan bir millet, mazlumların alınteri, gözyaşı ve kafatasları üzerinde devlet kurduğu ve zengin olduğu ıspatlı, şahitli bir millet; topladı tasını-tarağını, sırtlandı topunu-tüfeğini, gelip burnumuzun dibine oturdu. Hayır oturmadı; Abdülkadir Geylani ve İmam-ı Azam'ın diyarında, onların torunlarını katliama tâbi tuttu. Erkeklerini öldürdü, öldürüyor, kadınlarının ırzlarını, namuslarını silah zoru ile kirletti, kirletiyor. Komşularımıza, kardeşlerimize, dindaşlarımıza, bir asır önceki vilayetlerimizin hakkına bu insanlık dışı muamele reva görülürken, kaşlarımızı bile çatmadık, çatamadık iyi mi?
Kardeşlerimizin cesetlerini sokaklarda sürükleyen köpeklere "hoşt" bile diyemedik. "Hoşt" demek bir yana, diyemedik ki; "Gidin sığır çobanlığınıza devam edin, bu medeniyet merkezlerinde dolaşmayın, başınız döner. Medeniyet, insanlık, hak, hukuk, adalet, sevgi, saygı sizin dünyanıza, lügatınıza yabancı şeyler..."
Tam aksine kardeşlerimizi katliama tâbi tutmak için yola çıkan katillerin silahlarını, çantalarını, erzaklarını daha rahat taşımaları için, bir an evvel katliama başlamaları için seferber olduk.
Nasıl bir sene bu sene?
Topyekün İslam coğrafyasında gizli-aşikar çanlar çalıyor, müslümanların gönüllerinde, gazetelerinde, televizyonlarında, yazdıklarında, konuştuklarında çan sesleri yükseliyor.
Merhum Necip Fazıl'ın ifadesi ile "çatık kaş hükümet...", sayın hükümetimiz yüzünü her ne zaman dışa çevirse etrafa gülücükler dağıtıyor, yanaklarında güller açıyor. Millete karşı ise hep çatık kaş.
Yabancılar, azınlıklar, gayrimüslimler, kendi memleketlerinde sahip olmadıkları hakları, avantajları memleketimizde çatır çatır alıyorlar. Sıra bizim çok acil, hayati meselelerimize gelince hemen fısıltı gazetesi, kahraman kalemşörler devreye giriyor: "Canım, biraz sabır, görüyorsunuz yaptırmıyorlar..."
Bu sene; Kıbrıs'ta çanların sesi kulakları sağır edecek noktaya ulaştı, dış politikamız çan sesinde, haç gölgesinde şekillendi, ekonomide tehlike çanları çalıyor. Güneydoğu'da Kürtçe İncil ve CD dağıtımı hızlanmış, yani orada da çan sesleri... Çeşitli illerde, çeşitli kiliselerde yapılan noel ayinlerini kimi kanallar naklen yayınladı, kimileri de onlarca dakikasını ayırdı. Gördük ki; meğer çan sesine sevdalı ne kadar da Ayşelerimiz, Fatmalarımız, Alilerimiz, Velilerimiz varmış. 95 yılından beri yoğun bir şekilde yürütülen diyalog çalışmaları, ehli saliple yapılan üst düzey flörtler, papazlı-hahamlı iftar programları demek ki meyvelerini vermeye başladı. Serada salatalık yetiştirenlerden daha hızlı neticeler almaya başladılar. Zaman'dan Hüseyin Gülerce ve benzerleri bol meyveli yazılar yazabilirler artık.
2003'ün son yazısının son paragrafında okkalı bir soru:
Siyasetini ABD'ye, ekonomisini IMF'ye, kültürel ve sosyal faaliyetlerini de kiliselere havale etmiş bir hükümet, bu net görüntüsünden ötürü yerel seçimlerde aday bulmada zorlanır mı dersiniz?
Bu sene ehl-i tevhid için uzun, çok uzun bir sene oldu.
Bir hasta, ateşi kırka dayanmış, elemi, ıstırabı tırlara yük olacak kadar ağır bir hasta için bir kış gecesi nasıl uzar uzar da, sanki yıla dönüşür, bir türlü şafak sökmez, sabah olmaz... İşte böyle, bir hasta sabahı nasıl beklerse, öyle bekledik bu senenin bitmesini. Müteakip sene ne getirecek bilemiyoruz ama giden senenin, biten senenin birbuçuk milyar Müslümandan çok şeyler alıp götürdüğünü, çok şeyleri bitirdiğini biliyoruz.
Her zaman ve zeminde, hayatın her cephesinde hızını hiç kesmemiş, hiç mola vermemiş olan haçlı seferleri, haçlı saldırıları, bu sene de daha bir alenileşti, dozunu artırdı, tahribatı çok ağır oldu.
Atlantik ötesinde, ata-dede mesleği sığır çobanlığı olan bir millet, mazlumların alınteri, gözyaşı ve kafatasları üzerinde devlet kurduğu ve zengin olduğu ıspatlı, şahitli bir millet; topladı tasını-tarağını, sırtlandı topunu-tüfeğini, gelip burnumuzun dibine oturdu. Hayır oturmadı; Abdülkadir Geylani ve İmam-ı Azam'ın diyarında, onların torunlarını katliama tâbi tuttu. Erkeklerini öldürdü, öldürüyor, kadınlarının ırzlarını, namuslarını silah zoru ile kirletti, kirletiyor. Komşularımıza, kardeşlerimize, dindaşlarımıza, bir asır önceki vilayetlerimizin hakkına bu insanlık dışı muamele reva görülürken, kaşlarımızı bile çatmadık, çatamadık iyi mi?
Kardeşlerimizin cesetlerini sokaklarda sürükleyen köpeklere "hoşt" bile diyemedik. "Hoşt" demek bir yana, diyemedik ki; "Gidin sığır çobanlığınıza devam edin, bu medeniyet merkezlerinde dolaşmayın, başınız döner. Medeniyet, insanlık, hak, hukuk, adalet, sevgi, saygı sizin dünyanıza, lügatınıza yabancı şeyler..."
Tam aksine kardeşlerimizi katliama tâbi tutmak için yola çıkan katillerin silahlarını, çantalarını, erzaklarını daha rahat taşımaları için, bir an evvel katliama başlamaları için seferber olduk.
Nasıl bir sene bu sene?
Topyekün İslam coğrafyasında gizli-aşikar çanlar çalıyor, müslümanların gönüllerinde, gazetelerinde, televizyonlarında, yazdıklarında, konuştuklarında çan sesleri yükseliyor.
Merhum Necip Fazıl'ın ifadesi ile "çatık kaş hükümet...", sayın hükümetimiz yüzünü her ne zaman dışa çevirse etrafa gülücükler dağıtıyor, yanaklarında güller açıyor. Millete karşı ise hep çatık kaş.
Yabancılar, azınlıklar, gayrimüslimler, kendi memleketlerinde sahip olmadıkları hakları, avantajları memleketimizde çatır çatır alıyorlar. Sıra bizim çok acil, hayati meselelerimize gelince hemen fısıltı gazetesi, kahraman kalemşörler devreye giriyor: "Canım, biraz sabır, görüyorsunuz yaptırmıyorlar..."
Bu sene; Kıbrıs'ta çanların sesi kulakları sağır edecek noktaya ulaştı, dış politikamız çan sesinde, haç gölgesinde şekillendi, ekonomide tehlike çanları çalıyor. Güneydoğu'da Kürtçe İncil ve CD dağıtımı hızlanmış, yani orada da çan sesleri... Çeşitli illerde, çeşitli kiliselerde yapılan noel ayinlerini kimi kanallar naklen yayınladı, kimileri de onlarca dakikasını ayırdı. Gördük ki; meğer çan sesine sevdalı ne kadar da Ayşelerimiz, Fatmalarımız, Alilerimiz, Velilerimiz varmış. 95 yılından beri yoğun bir şekilde yürütülen diyalog çalışmaları, ehli saliple yapılan üst düzey flörtler, papazlı-hahamlı iftar programları demek ki meyvelerini vermeye başladı. Serada salatalık yetiştirenlerden daha hızlı neticeler almaya başladılar. Zaman'dan Hüseyin Gülerce ve benzerleri bol meyveli yazılar yazabilirler artık.
2003'ün son yazısının son paragrafında okkalı bir soru:
Siyasetini ABD'ye, ekonomisini IMF'ye, kültürel ve sosyal faaliyetlerini de kiliselere havale etmiş bir hükümet, bu net görüntüsünden ötürü yerel seçimlerde aday bulmada zorlanır mı dersiniz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025