Bir tarafta başkanlıkla oturup kalkan, öbür tarafta özyönetim diye homurdananlar? peki, vatan sevgisi güme mi gidiyor? Dönen filmin hiçbir karesinde bu sevgiyi göremiyoruz.
Başkanlık sevdası uğruna parlamentoyu çalıştırmama taktikleri tozu dumana katarken, en kritik dönemde ülke hükümetsiz bırakıldı. Sonra da, iki başlılık senaryosuyla parlamenter sistemin işlemediği algısı topluma aşılanmaya çalışıldı. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme, ayniyle vaki. Binlerce canı kurban verdik, vermeye devam ediyoruz. Diyelim ki, başkanlık sistemine geçtik, çare olacak mı? Tam aksine, özyönetim diye tutturanların ekmeğine yağ sürülecek. Adamların istediği zaten eyalet sistemi. Sisteme giden yolların taşları döşeniyor. Büyükşehir Belediye Kanunu yeniden dizayn edilirken, Bölge Adliye Mahkemeleri, 20 Temmuz 2016'da faaliyete geçecek.
Üniter milli devlet, ülkemizin bağımsızlık teminatıdır, omurgasıdır. Bunun dağılması ve eyaletlere bölünme, emperyalist güçlerin ülkemiz ve bölge üzerindeki emellerine ulaşmalarını kolaylaştıracaktır.
Özyönetime gelince; özerklik, muhtariyet anlamlarına da gelir bu kavram. "Demokratik açılım" girişimi kan ve gözyaşı seline dönüşmüş, bunun çanak tutanı da AKP hükümeti olmuştur.
Bugün gelinen noktada Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından ortaya atılan özyönetim lafı; "Demokratik Özerk Kürdistan" modelini amaçlamaktadır. Bunu da açıkça son DTK toplantısında söylemişlerdir.
Adalet Bakanı'nın işaretiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve arkadaşları hakkında soruşturma başlattı. Bunu anlıyoruz da Dolmabahçe Mutabakatında AKP hükümetinin bakanlarıyla bu güruh ortak bildiriye imza atmamışlar mıydı? O bildiri de suç oluşturuyordu, soruşturulan DTK açıklamaları da?
Bu arkadaşların huyudur; birlikte bir hareket yapmışlar ve bu hukuk dışı ise, suçu ortaklarına atıverirler, kandırıldık diye. Kendilerini aklamak için de eski ortakları için soruşturma başlatırlar, Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi.
Dolmabahçe için de savunmaları hazırdır: iğfal edildik! İğfal edenler için de soruşturma başlatıldı. Suç işlenirken ortak idiniz, o halde suç ortağı olarak sizin de yargılanmanız gerekmez mi? AKP tayfası sütten çıkma ak kaşık olduklarından ve de saflıklarından istifade ile aldatılmışlardır, kusurları yoktur mu, diyeceğiz! Önüne gelene kanıyorsunuz, bu saflıkla memleketi nasıl idare edeceksiniz?
Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu açısından sadece şahıslar aleyhine değil, HDP için de Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Parti Kapatma" davası yönünden harekete geçmesi gerekir. O zaman da işin ucu AKP'ye uzanabileceğinden, şimdilik parti kapatma davası ufukta görünmüyor.
Türkiye, üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nce hazırlanmış olan ve yerel özerkliğin dayandığı ölçütleri belirleyen 1985 tarihli "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" adını taşıyan uluslararası sözleşmeyi 1992'de onaylamıştır.
Ancak, Avrupa Birliği(AB) ve Avrupa Konseyi, üye devletleri, devlet sistemlerinin yapısını üniter olmaktan çıkarıp federalizme dönüştürme yönünde adım atmalarına ilişkin zorlama olamayacağı eğilimindedir.
Şunun ayırdında olalım: Yerel yönetimlerin özerkliği başka, özyönetimle üniter devletten ayrı özerk bir devlet kurma girişimi başka şeydir. Bunları birbirine karıştırırsak, kendini sokan akrebe döneriz.
Başkanlık sevdası uğruna parlamentoyu çalıştırmama taktikleri tozu dumana katarken, en kritik dönemde ülke hükümetsiz bırakıldı. Sonra da, iki başlılık senaryosuyla parlamenter sistemin işlemediği algısı topluma aşılanmaya çalışıldı. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme, ayniyle vaki. Binlerce canı kurban verdik, vermeye devam ediyoruz. Diyelim ki, başkanlık sistemine geçtik, çare olacak mı? Tam aksine, özyönetim diye tutturanların ekmeğine yağ sürülecek. Adamların istediği zaten eyalet sistemi. Sisteme giden yolların taşları döşeniyor. Büyükşehir Belediye Kanunu yeniden dizayn edilirken, Bölge Adliye Mahkemeleri, 20 Temmuz 2016'da faaliyete geçecek.
Üniter milli devlet, ülkemizin bağımsızlık teminatıdır, omurgasıdır. Bunun dağılması ve eyaletlere bölünme, emperyalist güçlerin ülkemiz ve bölge üzerindeki emellerine ulaşmalarını kolaylaştıracaktır.
Özyönetime gelince; özerklik, muhtariyet anlamlarına da gelir bu kavram. "Demokratik açılım" girişimi kan ve gözyaşı seline dönüşmüş, bunun çanak tutanı da AKP hükümeti olmuştur.
Bugün gelinen noktada Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından ortaya atılan özyönetim lafı; "Demokratik Özerk Kürdistan" modelini amaçlamaktadır. Bunu da açıkça son DTK toplantısında söylemişlerdir.
Adalet Bakanı'nın işaretiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve arkadaşları hakkında soruşturma başlattı. Bunu anlıyoruz da Dolmabahçe Mutabakatında AKP hükümetinin bakanlarıyla bu güruh ortak bildiriye imza atmamışlar mıydı? O bildiri de suç oluşturuyordu, soruşturulan DTK açıklamaları da?
Bu arkadaşların huyudur; birlikte bir hareket yapmışlar ve bu hukuk dışı ise, suçu ortaklarına atıverirler, kandırıldık diye. Kendilerini aklamak için de eski ortakları için soruşturma başlatırlar, Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi.
Dolmabahçe için de savunmaları hazırdır: iğfal edildik! İğfal edenler için de soruşturma başlatıldı. Suç işlenirken ortak idiniz, o halde suç ortağı olarak sizin de yargılanmanız gerekmez mi? AKP tayfası sütten çıkma ak kaşık olduklarından ve de saflıklarından istifade ile aldatılmışlardır, kusurları yoktur mu, diyeceğiz! Önüne gelene kanıyorsunuz, bu saflıkla memleketi nasıl idare edeceksiniz?
Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu açısından sadece şahıslar aleyhine değil, HDP için de Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Parti Kapatma" davası yönünden harekete geçmesi gerekir. O zaman da işin ucu AKP'ye uzanabileceğinden, şimdilik parti kapatma davası ufukta görünmüyor.
Türkiye, üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nce hazırlanmış olan ve yerel özerkliğin dayandığı ölçütleri belirleyen 1985 tarihli "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" adını taşıyan uluslararası sözleşmeyi 1992'de onaylamıştır.
Ancak, Avrupa Birliği(AB) ve Avrupa Konseyi, üye devletleri, devlet sistemlerinin yapısını üniter olmaktan çıkarıp federalizme dönüştürme yönünde adım atmalarına ilişkin zorlama olamayacağı eğilimindedir.
Şunun ayırdında olalım: Yerel yönetimlerin özerkliği başka, özyönetimle üniter devletten ayrı özerk bir devlet kurma girişimi başka şeydir. Bunları birbirine karıştırırsak, kendini sokan akrebe döneriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023